07.01.2021 - 07:00 | Son Güncellenme:
Yeni tip koronavirüsün neden olduğu Kovid-19 hastalığını geçiren ve ölümün kıyısından dönen İstanbul Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı’ndan Prof. Dr. Bülent Saka, yaklaşık 1 ay süren tedavi sürecinin ardından ayağa kalktı. Saka’nın başından geçen Kovid-19 teşhis sürecini 4 Aralık 2020’de günü Milliyet manşetinden duyurmuştu. Saka, 3 sürüntü testinin de negatif sonuç vermesine karşın, hekim olmanın avantajıyla kendisine Kovid-19 teşhisi koymuş, akciğer filmiyle de bunu desteklemişti. Ancak tüm bunlara rağmen Milliyet’in manşetinin yayımlandığı gün Prof. Dr. Bülent Saka, hastanede tedavi altına alınmıştı. Yatarak tedavi gördüğü sırada kendisine iki hafta boyunca ulaşamadığımız Prof. Dr. Saka, zorlu tedavi sürecinde ve sonrasında yaşadığı sıkıntıları Milliyet’e anlattı. Hastalık sürecinin sonunda 6 kilo verdiğini söyleyen Saka, “Verdiğim kilo yağdan değil, kaslardan gitti. Hastaneden taburcu oldum ama solunum ritmim tam anlamıyla düzelmiş değil. Solunum ritmimin düzelmesi zaman alacak. Yeni yeni toparlanıyorum. Sürüntü testlerinin sonucuna göre hareket etseydim, tedaviye daha geç başlayacak ve belki de yoğun bakım servisine kaldırılacaktım” dedi. Prof. Dr. Saka, hastalıkla mücadele ederken hastane sürecinde başından geçenleri şöyle anlattı:
‘Ciğerime doldurmuşum’
“Tedavinin ilk 4 günü zor geçti. Vücudum virüse aşırı immün cevap verince tüm parametreler bozuldu ve sitokin fırtınası dediğimiz sorunu yaşadım. Hekim olarak tedaviye erken başlamamış olsaydım, yoğun bakıma kaldırılmam gerekecekti. PCR ve sürüntü testlerim negatif çıksa da 36’ncı saatten itibaren anti-viral tedaviye başlamıştım. Hastane tedavimin ardından iki hafta geçti ve yavaş yavaş toparlamaya başladım. Benim hastalık sürecimde burun tıkanıklığı, boğaz ağrısı, ateş, koku kaybı ve tat bozulması gibi semptomlar ortaya çıkmadı. Ev içi temasla virüsü resmen ciğerlerime doldurdum. Zaten bu nedenle pnömoni tablosu ortaya çıktı. Uzun süre ağır virüs yüküne maruz kalınca hastanelik oldum. Nefes darlığınız olunca ciddi bir korkuya kapılıyorsunuz. Hekim olmak ve semptomların vücuttaki etkisini bilmek anksiyeteye neden oluyor. İnsanlar 15 dakika yoğun bakım veya yatan hasta servisinde Kovid-19 nedeniyle nefes darlığı yaşamanın ne demek olduğunu yaşasalar inanın bana aşı karşıtları bile Kovid-19 aşısı olmak için geceden kuyruğa girerler.”
‘Safsatalara kanmayın’
Kovid-19 şüphesi hisseden kişilerin Kovid-19 tecrübesi olan doktorların kapısını çalması gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Saka, komplo teorileri va uzman olmayanların söylemlerine karşı vatandaşları uyardı:
“Televizyonlarda uzmanlık alanı olmayan bir sürü insan ahkam kesiyor. Şahsen, özel sigortam olduğu halde Çapa’ya gittim tecrübe ve birikimli hocalarım, arkadaşlarım sayesinde sağlığıma kavuştum. İstanbul Tıp Fakültesi Hastanesi, mortalite yüzdesi açısından elde edilen başarıyla dünyada ilk 3’e girer. Kovid-19 için tedavi rehberi belli olsa da her insanın hastalık seyri farklı. İlaçtan ilaca geçişler var. Hastaya ne zaman, neyi vereceğinizi iyi bilmeniz gerek. O kadar büyük safsatalar var ki. Hayatında Kovid-19 hastası görmemiş kişiler ozon tedavisi pazarlamaya kalkıyor. Komplocular, Çin ve Amerikan aşısına yönelik ‘kısırlık yapacak, çip takılacak, beynimizi ele geçirecek’ şeklindeki zırvalıkları öne atıyorlar. 30 binde 1 kişide kusma, ağrı, ateş gibi yan etki görülmesi mi önemlidir yoksa, her gün binlerce insanın ölmesi mi? Gelecek 6 aylık sürede aşılara ait bilgiler daha da şeffaflaşacak. Güvenlik konusunda asla büyük sorunlar beklemediğimiz gibi, aşıların antikor süreleri de uzun olacak.”