12.06.2021 - 07:00 | Son Güncellenme:
Mert İnan - FETÖ’nün Balyoz iftirası nedeniyle 18 yıl cezaya çarptırılıp, haksız yere 3.5 yıl cezaevinde tutsak edilen Emekli Tümgeneral Ahmet Yavuz’un, 10 yılı aşkındır üzerinde çalıştığı “Başkomutan: Emsalsiz Lider” isimli kitabı raflardaki yerini aldı. Emekli Tümgeneral Yavuz, kitabında; Atatürk’ün askeri kariyeri ekseninde hangi kritik dönemde, hangi hayati kararları, nasıl aldığının yanı sıra; Büyük Önder’in düşünce yapısını detaylarıyla ortaya koyuyor.
“Siyasi gözlem kitabı yazmadığım gibi mümkün olduğunca siyasi bakış açısından uzak durdum” diyen Emekli Tümgeneral Yavuz ile Atatürk’ün muharebe sahasında aldığı kararların iç yüzünü, bu kararların düşünsel arka planını ve Büyük Önder’e ilişkin tüm merak edilenleri konuştuk.
Diğer askerlerden farkı
Sizce İnönü, Karabekir, Çakmak ve diğer askerlerle Atatürk arasındaki farkı yaratan neydi?
“Paradigma farkı da diyebiliriz. Diğer subaylar da çok bilgili ve eğitimliydi ancak Atatürk’ü diğerlerinden ayıran en büyük farkı tasarım gücü ve bu tasarımını hayata geçirme iradesiydi. Atatürk, içinde yaşadığı koşulların nereye evrileceğini ve nereye evrilmesi gerektiğini çok erken görüp, tüm hayatını buna göre kurdu.
Enver Paşa, imparatorluğu yaşatmaya çabalayan bir askerdi. Atatürk ise mesleğe adım attığı andan itibaren imparatorluğun artık yaşayamayacağını görmüştü. Bununla da yetinmedi yeni bir ülke yaratmanın arayışı içine girdi. Ali Fuat Cebesoy’un anılarından, Atatürk’ün henüz 1907’de yeni bir ülke tahayyül ettiğini anlıyoruz.
Cebesoy’a, o tarihlerde, ‘Büyük devletler bize bazı şeyleri zorla yaptıracaklar. Onlar yapmadan bunları biz yapmalıyız’ diyor. Değişimin gerekliliğini gören, bunu hayata geçirme cesaretini gösteren insandır Atatürk...
Hatta bununla yetinmeyen, değişimi doğru şekilde kurgulayan ve yöneten; kurumsallaştıran bir liderdir. Dolayısıyla bağımsızlığa giden yolda ondan başkası önderlik edemezdi. İnönü, Karabekir, Çakmak ve diğerleri Atatürk’ün olduğu bir yerde önderlik yapacak durumda değillerdi.
Atatürk’e Cumhuriyet sonrası muhalefet eden Refet Bele, Rauf Orbay, Ali Fuat Cebesoy bu durumu ifade etmişlerdir. Sadece Karabekir Paşa, duygusal nedenlerden dolayı farklı tavır takınmıştır. Kâzım Karabekir Paşa çok donanımlı, tedbirli ve iyi bir askerdi.
Ne var ki değişen dünyayı, imparatorluğun olamayacağını, padişahla bu işin yürümeyeceğini, halk egemenliğini sağlarken farklı bir yol izlemek gerektiği konularında Atatürk’ün bakış açısına sahip değildi. Hepsi çok iyi asker ve büyük komutandı. Ancak Atatürk emsalsiz bir tasarım gücü ve bunu hayata geçirme iradesine sahipti.”
‘Başarılı liderler başarılı ekip kurar’
Muharebe sahasında aslında Mareşal Fevzi Çakmak’ın perde gerisindeki strateji ustası olduğuna dair görüşleri öne sürenler de var?
“Fevzi Paşa metanet sahibi, güçlü bir askerdi. Özellikle Sakarya Savaşı esnasında Mustafa Kemal’in kararları üzerinde önemli etkisi olmuştur. Mesela başkent Ankara’nın tahliyesi söz konusu olduğunda, ‘Bize yağmur yağarken onlara (Yunan Ordusu) güneş doğmuyor’ demesi, Başkomutan’ın kararını etkilemiştir. Ancak sorumluluk Mustafa Kemal’deydi. Lider oydu.
Başarılı liderler başarılı ekipler kurarlar. Fevzi Paşa, Mustafa Kemal Paşa’dan daha kıdemliydi. Öncesinde daha yüksek rütbede olmasına rağmen, Atatürk’ün emrine girmeyi kabul etti. Siz birinin emrine girmeyi kabul etmişseniz, emrine girdiğiniz kişinin bazı vasıflarının sizden üstün olduğunu kabul etmişsiniz demektir.
Ortada bir vatan kurtarma meselesi varken, o noktada yüksek rütbe, alt rütbe kavramı çok da önemli olmaz. Mustafa Kemal Ankara’da bayrağı açmış, tüm ulusu işgale karşı direnişe geçirmiş, halkın içindeki enerjiyi açığa çıkararak örgütlemişken, Fevzi Paşa veya bir başka kıdemli öne atılamazdı.
Atatürk rütbeyle değil, benliğiyle yöneten liderdi. Güçlü bir lider olduğu için Fevzi Çakmak da ömrü boyunca ona sadık kalmış, Atatürk de kendisine büyük saygı duymuş ve güvenmiştir.”
‘Çanakkale’de savaşın kaderini değiştirdi’
Çanakkale Destanı’ndan Atatürk’ü çıkarmak isteyenler olduğunu görüyoruz. Atatürk’ü Çanakkale’den çıkardığınızda tablonun hangi parçaları eksik kalıyor?
“Tablo bütünlüğünü kaybetmiş oluyor. Esasen bu mesele doğru tartışılmıyor. Bir tarafta Atatürk’ü tanrısallıştıran ve Çanakkale Muharebelerini tek başına o kazanmış gibi gösterenler var. Atatürk’ün kendisinin bile karşı çıkacağı bir savdır bu. Zira tüm zaferlerde ‘Mehmetçik’ diyor, ‘Millet’ diyor. Onlara mal ediyor. Atatürk’ü tanrısallaştırmak ‘Büyük Önder’e bir şey katmaz. Aksine zarar verir. Diğer tarafta Atatürk’ü Çanakkale’de yok sayanlar var ki, onları ihanet güruhu olarak tanımlıyorum. Atatürk, Çanakkale’de kara muharebelerinin göbeğindedir. Yarbay Mustafa Kemal, 25 Nisan günü, 19. Tümen Komutanı olarak Conkbayırı’na tırmanmamış, geri çekilen askerleri durdurup mevzilendirmemiş ve sonrasında da 57. Alay’a ‘Ben size taarruzu değil ölmeyi emrediyorum’ diyerek taarruza kaldırmamış ve başarıyla düşmanı sahile doğru sürmemiş olsaydı muharebe ilk günden kaybedilirdi. Çünkü düşman önce kritik arazi olan Conkbayırı’nı ele geçirecek ve kolaylıkla Boğaz’ın batısına ulaşmış olacaktı. O gün savaşın kaderini değiştiren kişi Yarbay Mustafa Kemal olmuştur. O gün savaşın kaderini belirlememiş, İstanbul’u işgalden kurtarmıştır.”
Anafartalar, hem ülkenin hem de Atatürk’ün kaderinin şekillendiği yer miydi?
“Düşman birlikleri Ağustos ayında, kuzeydeki Suvla bölgesine bir kolordu çıkardı. Buna paralel Arıburnu ve Seddülbahir bölgelerinde taarruza geçti. Bu esnada hem Anafartalar’da hem de Conkbayırı’nda durum kritik hale geldiğinde çare Albay Mustafa Kemal olarak görüldü. Liman Von Sanders’in emriyle Conbayırı ve Anafartalar bölgesindeki kuvvetlerin komutanı olarak 8 Ağustos’ta bölgeye hareket etti. Anafartalar’da emir komutayı alıp sabah karşı taarruzu başlattı. Düşmanı geri attı. Aynı günün akşamı Conkbayırı’na geçti. 10 Ağustos’ta sabaha karşı meşhur süngü hücumunu yaptırarak düşmanı geri attı. O gün kendisine, taarruzun yapılmaması gerektiğini söyleyen subayları ikna etti. O gün, o taarruz yapılmamış olsa Conkbayırı düşecek, düşman Boğaz’ın batı yakasına ulaşacaktı. Düşman için İstanbul’un yolu açılacaktı.”
‘Her zaman cesurdu’
Atatürk’ün muharebe sahasında sizi en çok etkileyen cesur tavrı hangisidir?
“Büyük Önder, Kafkas Cephesi’nde, Muş Muharebelerinde Ruslar’ın taarruzu üzerine Kulp Boğazı’nda 8. Tümeni manevra yaptırarak geri çektirdi. Geri çekilme bitene kadar kolordu komutanı olarak en uçta ve en son askerin önünden geçmesini bekledi. Her zaman cesur davrandı. Hesaplı risk aldı. Hiç tedbirsiz olmadı. Muharebede korkarak hareket edersen, kazanamazsın. Korkak ve ürkek davranırsanız, astlarınıza sirayet eder. Cesaret de, korku da bulaşıcıdır. Komutan her şeyiyle örnek olmak durumundadır.”
Kimlerden etkilendi?
Atatürk’ün asker olarak örnek aldığı, hayranlık duyduğu isimler kimlerdi?
“Fatih Sultan Mehmet’i çok beğeniyor. Attila’yı, Timur’u, Napolyon’u çok iyi incelediğini biliyoruz. Napolyon’u ‘sınırını bilmiyor’ sözleriyle eleştiriyor. Clausewitz’i, Jomini’yi inceliyor. Atatürk’ün ideolojik referansı Namık Kemal ve Tevfik Fikret’ti. Biri ‘bağımsız ülke’, diğeri ‘özgür birey’ demiştir. Büyük Önder’in, Alman Mareşal Goltz Paşa’dan da etkilendiğini görüyoruz. Goltz Paşa, Mustafa Kemal Paşa’nın akademide öğretmeniydi. Hatta Goltz Paşa, bir eserinde komutanlarda olması gereken özelliklere değiniyor. Atatürk, buna benzer ifadelere Medeni Bilgiler kitabında da yer veriyor.”
‘Atatürk’e saldıranlar cahil veya haindir’
Birtakım siyasal İslamcılar, son yıllarda Atatürk’ün, Suriye-Filistin Cephesi’nden geri çekildiğini, Kudüs başta olmak üzere o toprakların böylece elden uçup gittiğini ileri sürüyorlar?
“Bu konuyu kitapta uzun uzadıya çok net yazdım. Öğrenmek isteyen varsa okumalı. Bunun için farklı birçok kaynak var. Ama onların amacı gerçeği öğrenmek ve halkı aydınlatmak değildir. Halkı kandırmak için yalanlar uydurmaktır. Mustafa Kemal Paşa 7. Ordu Komutanı olarak 1 Eylül 1918 günü Nablus’a vardığında, Kudüs yaklaşık bir yıl önce İngiliz ordusunun eline geçmişti. Mustafa Kemal Paşa, bu bölgede yapılması gereken düzenlemeleri, tam bir yıl rapor etmişti. 1917’de Halep’te 7. Ordu Komutanlığı’na ilk defa atandığında, Enver ve Talat Paşalar’a gönderdiği raporun gereği yapılmış ve daha önce kararlaştırıldığı gibi Hicaz Bölgesindeki kuvvetlerimiz çekilmiş olsaydı, 1918’deki Filistin çekilmesi o kadar kötü koşullarda yapılmazdı. Belki de Suriye’nin önemli bir bölümünü ve Musul’u elimizde tutmuş olurduk. Filistin’den çekilmeye gelince, 1 Eylül 1918’de Filistin’de komutayı almıştı. Cepheyi gezdikten sonra bir arkadaşına, ‘cephe pamuk ipliği’ diye yazmıştı. Üstelik İngiliz Ordusu, Osmanlı Ordusu’na karşı bütün cephede 1’e 3, asli taarruz bölgesinde 1’e 7, sıklet merkezi yaptığı bölgede ise 1’e 14 kat üstündü. Buna dayanacak hiçbir ordu yoktur. Mustafa Kemal kurtarabildiği kadar kuvvetle İngilizleri Katma bölgesinde durdurmuşsa, sadece ve sadece eli öpülür. Filistin’den geri çekilme üzerinden Atatürk’e saldıranlar zır cahil veya haindir. Aralarında bunu söyleyen bir asker varsa, o kişi de asker onuruna sahip değildir.”
‘Gücü yerinde, zamanında ve sınırı zorlamadan doğru kullandı’
Zaman zaman bazı çevrelerde, Enver Paşa ve Atatürk kıyaslaması yapıldığı gibi, hatta Enver Paşa’nın, daha cesur bir asker olduğunu öne sürenler de çıkıyor?
“Enver Paşa, Atatürk’ün iki üst dönemi. İkili arasında çok temel farklar söz konusu. Enver Paşa, cesur bir askerdi. Ancak çok uzun süre muharebe sahasında bulunmadı. Şarköy çıkarmasında, geri çekilme kararı verildiğinde, kıyıdaki askerlerin tamamı tahliye edildikten sonra gemiye en son kendisi binerek, büyük bir cesaret örneği gösterdiğini biliyoruz. Onun cesaretini tartışmaya gerek olmadığı gibi, Atatürk’ün de cesaretini de tartışmaya gerek yoktur. Çanakkale muharebeleri esnasında ya da diğerlerinde birçok örnek bulmak mümkündür. Ancak cesaret komutanlarda bulunması gereken vasıflardan sadece biridir. Mustafa Kemal Paşa muhakemesi, kararları, bütüncül bakış açısı, kapsayıcılığı ve öngörüleri ile farklı bir boyuttadır. Atatürk’ün en büyük özelliklerinden biri de sınırlarını bilmesidir. Gücünün sınırlarını bilerek adımlarını atmıştır. Milli Mücadele’yi zafere taşıyan Atatürk, kuvvetli muhakemesi yanında, gücü yerinde, zamanında doğru olarak ve sınırlarını zorlamadan kullanmıştır.”
AHMET YAVUZ KİMDİR?
Osmaniye’nin Bahçe ilçesinde 8 Mart 1955’te doğan Ahmet Yavuz, 1975’te Kara Harp Okulu’ndan, 1985’te Kara Harp Akademisi’nden, 1991’de Silahlı Kuvvetler Akademisi’nden, 1995’te ise Fransa Silahlı Kuvvetler Akademisi’nden mezun oldu. İstanbul Üniversitesi’nde uluslararası ilişkiler alanında yüksek lisans yapan Yavuz, 1997-2000 arasında Paris Büyükelçiliği nezdinde kara ataşeliği görevinde bulundu. 2005’te tümgeneral oldu, Şırnak’ta 23. Jandarma Sınır Tümen Komutanlığı, Kara Harp Akademisi Komutanlığı ve Harp Akademileri Kurmay Başkanlığı yapan Yavuz, 2011’de Balyoz Davası’ndan 18 yıl hapse çarptırılırken, cezaevinde emekli edildi. 2014’te özgürlüğüne kavuşup 2015’te beraat eden Yavuz’un TSK Üstün Cesaret ve Feragat Madalyası bulunuyor.
YARIN: Atatürk’ün tek yol haritası vardı: “Birey özgür, halk egemen, ülke bağımsız olsun…”