15.07.2018 - 01:30 | Son Güncellenme:
Çiğdem Yılmaz - İstanbul
'RENKLERLE BARIŞAMADIM'
“Bu süre içerisinde hayatımızda çok şey değişti. En çok değişen de ağız tadımız, gülüşümüz ve renkler oldu. Renklerle barışamadım. Renkli giymeyi çok seven ve renkli giyen biriydim. Şimdi, renkler artık bir şey ifade etmiyor. Erol’un ve Abdullah’ın şehitliklerinin ardından güzel şeyler de oldu. Şehitliğin bereketini gördüm. Yürüyüşlerde binlerce insan girdi hayatımda. Birçok güzel insanla dost oldum.
Hayatıma okul girdi. Şimdi hem Sosyal Hizmetler hem de hukuk okuyorum. Sosyal Hizmetler Abdullah’ın ısrarıyla girdiğim bir sınavdı. Kaydın son günü beni kaydetti. Sınav sonuçları da 15 Temmuz’dan sonra açıklandı ve ben sınavı kazandığımı gördüm. Abdullah giderken bana son kıyağını yapmıştı, bana hayat serumu taktı. Üniversiteye başlamak bana hayat serumu oldu. Hayatla bağım kesilmişti, 4 ay sonra evde çıkma sebebim oldu. Bu yıl bir de Hukuk Fakültesi’ne başladım. Abdullah avukat olmayı çok istiyordu. Hukuk okumam da bunun da etkisi var. Ama asıl nedeni, oğlumun ve eşimin ilerideki davarlını kendim takip etmek istiyorum. Bu davalar belli ki AİHM’ye kadar gidecek ve ben bu davalarda bir hukukçu olarak yer almak istiyorum. Orada bir katliam oldu ve bu işin acabası yok. Ben işin farklı boyutlarıyla ilgilenmiyorum. Ben buradaki cinayetlerle ilgileniyorum. Benim bildiğim, orada 251 mevta var, ben bunun derdindeyim. O gece Türkiye’de katliam oldu. Bu katliamların karşısında bir hukukçu olarak ben durmak istiyorum, bunun takibini bir anne olarak elbette ben yapmak istiyorum.
'GÜÇLÜ OLMAK ZORUNDAYIM'
“Koskoca 2 yıl oldu ve ben en çok kokularını özlüyorum. Seslerine ve görüntülerine videolardan ve kayıtlardan ulaşabiliyorum ama kokuları kayboluyor. Korumaya çalışıyorum ama eşyalardan da yavaş yavaş gitmeye başladı. En büyük hayalimdi ailemle güzel ve birlikte yaşayabilmekti ama bunu elimizden aldılar. Şu an bunu düşünemiyorum, düşünememek bile benim için büyük bir acı. Ama her şey rağmen güçlü olmak zorundayım.”
'DESTAN BİTMİŞ DEĞİL'
Bedel ödemiş bir insan olarak şunu söylüyorum; bugün 15 Temmuz 2’nci yılını geride bıraktık. Israrla vurguluyorum ve yine söylüyorum; bir şeyin destanlaşmasını istiyorsanız, son noktasını koymak zorundasınız. 15 Temmuz destanı hâlâ bitmiş değil. Bu işin son noktası yargı olacaktır. Hakkaniyetli ve doğru verilmiş kararlar sonun da evet işte bu 15 Temmuz destandır diyebiliriz. Eğer destan olacaksa, bir an önce herkes üzerine düşeni yapmalı, sorumluklar almalı, biz nerede yanlış yaptık, nerelerde eksikliklerimiz var ve nelere katlandık... Bunları sorgulamalıyız. Diğer taraftan 15 Temmuz’un sosyolojik, psikolojik, din sosyoloji ve din psikolojisi olarak anlatılması gerekiyor. Kendi bireysel ve toplumsa analizlerimiz çıkarılarak, ‘Zaaflarımız neler?’, ‘Ne oldu da biz bunları yaşadık?’, ‘Güçlü yönlerimiz neler, onları faydaya nasıl dönüştürebiliriz?’ Biz bunları görmeyip fark etmediğimiz sürece, 15 Temmuz sadece cümlelerde güzel kalacak.”
AK PARTİ'YE 11 SEÇİM KAZANDIRAN REKLAMCI
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a siyaset yolculuğunda eşlik eden isimlerden biri olan reklamcı Erol Olçok, Ak Parti’nin logosunu hazırladı, seçim sloganlarını buldu, partinin kurumsal kimlik çalışmalarını yaptı. Ak Parti’nin kazandığı 11 seçimde tanıtım çalışmalarını yürüten ekibin başında yer alan Olçok, 15 Temmuz gecesi köprü askerlerce kapatılınca darbe girişimine direnmek için köprüye koşanlar arasındaydı. Yanında 16 yaşındaki oğlu Abdullah Tayyip de vardı. Baba oğul açılan ateşle şehit oldu.