İstanbul’da Akciğer enfeksiyonu ve solunum yetmezliği şikayetleriyle özel bir hastanenin yoğun bakım servisinde tedaviye alınan 6 aylık Miray Türkkan, 20 Kasım 2015 tarihinde hayatını kaybetti. Ailenin şikayeti sonrası Miray bebekle ilgilenen doktorlar E.K. ve N.O.K hakkında, “taksirle ölüme neden olmak” suçundan dava açıldı. İstanbul 7. Asliye Ceza Mahkemesi’nde bugün görülen duruşmaya sanık doktorlardan N.O.K ile
Miray bebeğin annesi Nurcan Türkan ile babası Şahin Türkay katıldı.
Duruşmada söz alan anne Nurcan Türkan, doktorların yaptığı işlemlere güvendiklerini söyleyerek, “Biri bilgisizdi. Biri sorumsuzdu. Bir ilaç tedavisiyle kaybettik” dedi. Baba Şahin Türkan ise, davanın 7 yıldır devam ettiğini söyleyerek karara bağlanmasını istediğini söyledi.
“HESAPLAMA HATASI SÖZ KONUSU”
Ailenin beyanlarının ardından sanık doktor N.O.K yaptığı savunmada olay günü nöbette olduğunu ve icapçı hekimlik yaptığını belirterek, “İcapçı hekimin de sorumlulukları Sağlık Bakanlığı yönetmeliğinde telefonla icap ettiğinde aranan ve çok özel bir durum varsa çağırılan hekimdir. Ben çağırma durumunda gelmekle mükellefim. Sağlık Bakanlığı talimatlarına göre nöbetçi çocuk uzmanı sorumludur. Müteveffa Miray bebek için biz de büyük üzüntü duyduk. Hastamızın ağır bir kalp yetmezliği ve metabolizma hastalığı vardı. Biz de kalbini destekleyebilmek için tüm ilaçları damardan kullanıyorduk. Digoksin tedavisi ile nabızlarını kontrol altına almayı düşündük. Hızlı etkili olması için yükleme dozundan başlayıp ilave dozuna geçilmeyi planladık. Hesaplama hatası söz konusu oldu. Asistan doktorların üzerine yüklenmiş bir yüktür. Ancak sistem bu şekilde asistan doktorlar üzerinden dönmektedir. Uzman doktorlara ancak danışıldığında yardımcı olunabilmektedir. Vicdanen müsterihim. Beraatimi isterim” dedi.
“KENDİLERİNE DUYULAN GÜVENİ BOŞA ÇIKARTMALARI”
Alınan beyan ve savunmanın ardından kararını açıklayan mahkeme heyeti, her iki doktoru da, “taksirle ölüme neden olma” suçundan 3 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırdı. Mahkeme kararın gerekçesi olarak ise, sanıkların doktor sıfatı taşımasına rağmen kendilerine bu sıfatlarından dolayı duyulan güveni boşa çıkarmaları, vefat edenin yaşı dikkate alındığında suçun konusunun önemi ve geride bıraktığı ailesinin bu kapsamdaki zararın da dikkate alındığını belirtti.
MAHKEME: “BAŞSAĞLIĞI BİLE DİLEMEDİLER”
Mahkeme ayrıca, sanıkların müşteki anne ve babaya çocuklarının ölümünden bu yana başsağlığı dilemediklerini, arayıp sormadıklarını ve ilgilenmediklerini belirtti. Kararda, “Sanıkların bu haliyle en temel insanlık görevi olan başsağlığını bile dilemediklerini, sanığın anne ve babanın acılarını paylaşmadıklarını, mahkemenin 20. celsesinde bu husus sorulduğunda başsağlığı dilemelerinin de zorakilikten geldiği değerlendirilmekle, bu haliyle sanıkların suçu işledikleri andan yargılama süreci içerisinde herhangi bir pişmanlık sergilemediklerinden” denilerek cezada herhangi bir indirim uygulanmadı ve ceza ertelenmedi. Her iki doktorun da kararla birlikte 5 ay doktorluk görevlerini yapmaları da yasaklandı.