14.10.2008 - 00:55 | Son Güncellenme:
GÜRKAN AKGÜNEŞ İstanbul
Yenilenecek ortaöğretim müfredatı kapsamında Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) hazırlattığı Psikoloji Öğretim Programı’nı yazan komisyonun başına Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr. Ali Kuşat getirildi.
Kuşat, çocuk ve ergen dini gelişimi, kimlik gelişimi alanlarında çalışma yapıyor.
İlahiyat kökenli bir bilim adamına programın hazırlatılmasına anlam veremediğini belirten Hacettepe Üniversitesi Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Melike Sayıl, “Popüler psikoloji konularının yer aldığı, Türkiye’den olsun diye abuk örneklerin yer verildiği bir program olmuş” dedi. Bir önceki müfredatı hazırlayan ekipten Süriye Yaşar Öztürk ise, “Sanki psikoloji milli psikolojiye dönüştürülmüş” diye konuştu.
‘Konu kaymış’
Program hazırlanırken profesyoneller yerine ilahiyat kökenli bir bilim adamının seçilmesine anlam veremediğini kaydeden Prof. Sayıl, “Örneklerde konu kaymış. Hiçbir şekilde onun lise öğrencisine okutulacağını düşünmüyorum” dedi.
Programda mutlu bireyler yetiştirme amacının olduğunu vurgulayan Prof. Sayıl, “‘Mutluluk’ ders konusu ve bir dersin amaçlarından birisi olamaz” diye konuştu.
Emekli felsefe öğretmeni Öztürk de müfredatın ele alındığı Felsefeciler Derneği’nin çalıştayında programda yer alan “pastırma” örneğine çok güldüklerini söyledi. Örnekte yer alan kavramların her birinin hatalı olduğunu iddia eden Öztürk, lise öğrencisine, “Nesi var?” oyunu oynatılmasının da istenmeyen sonuçlara yol açabileceğini söyledi.
Güldüren pastırma örneği
Felsefecileri güldüren müfredattaki pastırma örneği şöyle:
“Bir cumartesi günü Utku ve arkadaşı Seyit çarşıda gezerken burunlarına bir takım kokular (uyarıcı) geldiğini hissederler... Kokuların neredeyse şehrin simgesi olan pastırmalardan etrafa yayıldığını anlarlar (uyum). Şöyle ince kıyılmış pastırmaları görünce kayıtsız kalamayıp az da olsa almak isterler (tepki). İki farklı pastırma tadına bakarlar (farklılaşma eşiği)... Bulundukları yer çok kalabalık olduğundan gürültüden rahatsız olurlar (aşırı uyarılma). Daha sonra son derece sessiz biraz da karanlık kimsenin pek uğramadığı (yetersiz uyarılma) çayhanede birer çay içerler...”