14.11.2019 - 07:50 | Son Güncellenme:
GİZEM ÇETİMEN - İSTANBUL
Kaleme aldığı tüm kitaplarıyla korku ve gerilim türünün en çok okunan yazarlarından biri olan Tess Gerritsen, geçen günlerde Doğan Kitap tarafından Türkçe yayımlanan “Gece Gelen” adlı kitabıyla okurlarını yine gerilim dolu bir maceraya sürüklüyor. Ancak kitabı okuyanlar bu macerada sadece bir cinayetle değil bir hayaletle de karşı karşıya kalacaklar. Geçtiğimiz hafta TÜYAP Kitap Fuarı’nda Türkiye’deki okurlarıyla buluşmaya gelen Tess Gerritsen ile “Gece Gelen” ve polisiye edebiyat üzerine konuştuk.
‘Sonra ne olacak?’
Yazarlık maceranız nasıl başladı?
Yazmaya, 7 yaşında küçük bir kızken başladım. Ancak babam doktor olmamı istiyordu ve bu yüzden tıp eğitimi aldım. Yıllar sonra ilk bebeğimle evde otururken yazmaya tekrar başladım. İlk kitabımı oğlum uyurken yazdım. Sanırım üç kitap sonrasında da nihayet kitaplarımı yayınevine verdim ve o zamandan beri de yazmayı hiç bırakmadım.
Romanlarınızı yazmaya nasıl karar veriyorsunuz? Nelerden ilham alırsınız?
Bir roman yazarken araştırmalardan ve okuduklarımdan beni gerçekten etkileyen “Aman Tanrım! Sonra ne olacak?” dedirten konulardan ilham alıyorum. Suçla ilgili çok fazla şey okuyorum ve onları kitaplarıma nasıl ekleyebilirim diye düşünüyorum. Mesela bir “Vanish” isimli kitabımı, gazeteden okuduğum bir haberden esinlenerek yazmıştım. Bir kadın evinin banyosunda yüksek dozdan ölü bulunuyor. Ardından yetkililer, kadının vücudunu morga kaldırıyor. Herkes onun ölü olduğunu düşünürken kadın gözlerini açıyor. Bu hikâyeyi okudum ve içimden “Sonra ne oldu?” dedim. Kadının kalkması hastanedekiler için büyük bir sürpriz olmuştu. Böylece “Vanish” ortaya çıktı. Bu tür ilginç konuları kitaplarımda işlemeyi seviyorum.
‘Hayalet aşkı’
Sizce, bizi suç ve cinayet romanlarını okumaya çeken şey nedir?
Her zaman cinayet romanları okumayı çok severdim. Gençliğimde çok fazla Sherlock Holmes, Nacy Drew’un maceraları gibi polisiye ve gizem romanları okurdum. Bence onlar sadece gizemli “puzzle”lar değiller. Onları çözmek gerçekten çok eğlenceli fakat bir yandan da oldukça tehlikeli. Çoğumuzun korkmaktan biraz hoşlandığını düşünüyorum. Kitaplar ise bize korkma ve korkmama şansı veriyor. Bu yüzden insanların bu tür romanları okuduğunu düşünüyorum.
“Gece Gelen”de okurlarınızı neler bekliyor?
Bu kitapta ikisi de var. Kitabımda korkunç bir sırrı olan sorunlu bir kadın var. Bundan dolayı da büyük bir utanç duyuyor. Kendi problemlerinden kaçmayı denerken sonunda kendini perili bir evde buluyor. Burada bir hayaletle arkadaş oluyor. Ardından da hayalet onun aşkı oluyor. Ancak hayalet tehlikeli biri. Kahramanımız ilerleyen bölümlerinde kendisinden önce bu evde yaşayan kadınların öldüğünü öğreniyor.
Kitaplarınızdaki favori karakteriniz kim? Ve neden?
Favori karakterim olarak Jane Rizzoli’yi söyleyebilirim. Çünkü Jane, benden daha cesur ve benden çok farklı. Sanırım onun gibi bir arkadaşım olsun isterdim.
İnsanlar, yayınlandığı dönem “Rizzoli and Isles” dizisini çok sevmişti. Diğer kitaplarınız için de bir dizi ya da film projesi var mı?
Bilmiyorum. Bu, bana bağlı bir karar değil. “Rizzoli and Isles” dizisi, 7 yıl sürmüştü ve bu proje bence harikaydı. Ama yeni bir dizi projesi için Hollywood’dan talep gelmeli. Maura karakteriyle yeni bir dizi yapmak istedim. Maura karakterini oynayan aktrisle bu dizi fikri üzerine konuşmuştuk. Bu yeni dizide Maura, bir ihtimal suç üzerine yazan bir yazar olacaktı. Her sezon farklı ülkelere gidecek ve yeni bir roman yazacaktı. Ama bu dizi fikrini Hollywood’a satamadık.
Sırada casus romanı var
Şu an üzerinde çalıştığınız bir projeniz var mı?
Şu anda bir casus romanı üzerinde çalışıyorum. Bu kitap emekli olmuş eski bir CIA ajanıyla ilgili. Küçük bir kasabaya yerleşip tavuk çiftçisi oluyor. Ancak ona ihtiyaç duydukları için işine geri dönüyor. Uzun zamandır işinden uzak kalmış yaşlı bir kadının yeniden yüksek topuklu ayakkabılarıyla işine geri dönmesinin nasıl bir şey olacağını göreceğiz.