Gündem‘Hidrolojik kuraklık kapıya dayandı’

‘Hidrolojik kuraklık kapıya dayandı’

03.08.2017 - 02:30 | Son Güncellenme:

Tatlı su kaynaklarının büyük bölümünü oluşturan göllerin kuruması, canlı türlerini de yok ediyor. Son 50 yılda 36 göl tamamen kurudu. Burdur, SOS veren göllerin başında. Prof. Dr. İskender Gülle, 25 yıl içinde Burdur’un bataklığa dönüşeceği öngörüsünde bulunuyor

‘Hidrolojik kuraklık kapıya dayandı’

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2030 yılı için Türkiye nüfusunun 100 milyon olacağını öngörüyor. Bir yandan nüfus artıyor bir yandan da su kaynaklarımız kuruyor ve azalıyor. Dünya’da kullanılan tatlı su miktarının 1900’lü yıllarda 500 milyar metreküp seviyesindeyken, 2025’te tüketimin 10 katı artacağı yönünde tahminler yapıldığını söyleyen Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. İskender Gülle, yaklaşık 100 yıllık bir sürede insanlığın su tüketiminin 8-10 kat arttığını ifade ediyor.

Haberin Devamı

40 yıllık tahribat

Sulak alanlarda yaşanan birçok sorunun doğrudan veya dolaylı olarak insan faaliyetlerinin ve yanlış uygulamaların bir sonucu olarak karşımıza çıktığını dile getiren Gülle, Burdur Gölü örneğiyle kapıdaki tehlikeyi açıklıyor; “Sadece Burdur ili sınırları dahilinde 1960’lı yıllarda 14 adet doğal gölün varlığından bahsedilirken bugün sayı 5’e inmiştir. Kalanlar da başta kuraklık olmak üzere muhtelif insan etkileriyle karşı karşıyadır. Burdur Gölü havzasındaki insan yerleşimi 8-9 bin yıl öncesine kadar uzanmasına karşılık, göl üzerindeki en yıkıcı etkiler son 30-40 yıl içerisinde ortaya çıktı. Burdur Gölü havzasında 30 baraj ve göletin yanı sıra 9 bin sondaj kuyusu var. Gölü besleyen akarsu miktarı 20 yıl önceye göre yüzde 90 oranında azalmasına rağmen sondaj kuyularıyla gölden 180-200 milyon m3 su çekiliyor. Güncel gidişat ışığında, Burdur Gölü’nün 20-25 yıl gibi bir sürede iyice çekilerek bir salamura çanağına dönüşerek ekolojik niteliğini kaybedeceği kanısını taşımaktayım. Yanılmış olmayı çok istemekle birlikte, aşağıdan yukarıdan gölün sonu görünüyor.”

Haberin Devamı

Son yıllarda yapılmış bilimsel çalışmalara göre, akarsu ve göllerde yaşayan 370 kadar balık türünden 3’ünün neslinin dünya genelinde tükendiğini, 5 türün ise Türkiye’de artık popülasyonunun kalmadığını belirten Gülle, “Önümüzdeki on yıllarda kırmızı benekli alabalıklar ile yağ balıklarından bazı türlerin yok olacağını öngörmekteyiz. Özellikle HES’ler, kaçak ve aşırı avcılık, alabalık çiftlikleri, yayla turizmi, doğal alanlara yol yapımı, sucul sistemlerin yapısal değişikliği ve atık boşaltımı türlerin yok oluş sürecini hızlandırmakta. Karstik su kaynaklarının aşırı yeraltı suyu çekimiyle kurutulması nedeniyle birçok yerel popülasyon küçülmüş veya yok olmuştur” diyor.

‘Karanlık tablo’

Türkiye’de tarımsal amaçlı su kullanımının yüzde 70’lerin üzerinde olmasına rağmen Burdur gibi kurak bir iklime sahip olan ilde bu oranın çok daha yüksek olmasının düşündürücü bir durum olduğuna dikkat çeken Gülle, “Çocukluğu Toros Dağları’nın Taşeli Yaylası’nda geçmiş, en soğuk pınarlardan ve kurtlu kuyulardan çok su içmiş biri olarak, ne yazık ki artık ne pınarları ne de kuyuları görebiliyorum. Dereler ise artık Mars yüzeyini andırır şekilde ‘bir zamanlar buradan su akarmış’ dedirtiyor insana” sözleriyle karanlık bir tablo çiziyor. Gülle’ye göre karşı karşıya olduğumuz ‘Hidrolojik kuraklık’; “Son yıllarda, büyükbaş hayvancılık sektörünün gelişimine bağlı olarak silajlık mısır, yonca ve pancar gibi yoğun su tüketen yem bitkilerinin genişleyen ekim alanları havzadaki su talebini iyice körüklemiştir. Bu konuda mera hayvancılığının ve küçükbaş hayvancılığın özendirilmesi yararlı olacaktır. Ayrıca havzada yoğun faaliyet gösteren doğal taş ocakları da hatırı sayılır miktarda su harcamaktadır. Özellikle Akdeniz, Ege ve İç Anadolu bölgelerimiz, kuraklıkta üçüncü aşama olan ‘hidrolojik kuraklık’ eşiğine dayanmış bulunmaktadır.”

Haberin Devamı

Meke 10 yılda kurudu

‘Hidrolojik kuraklık kapıya dayandı’

Sönmüş bir volkan krateri olan Meke Gölü ile ilgili çeşitli çalışmalar yürüten Konya Jeoloji Mühendisleri Odası Başkanı ve Selçuk Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü Doç. Dr. Fetullah Arık, “Jeolojik süreçler yeryüzünde bazen eşsiz güzellikte doğal yapılar, jeositler ve jeolojik miras alanları oluşturmaktadır. Ülkemizde birçok örneği bulunan ve gelecek nesillere daha yaşanabilir bir dünya bırakmak adına korumak zorunda olduğumuz bu jeolojik miras alanlarının en önemli örneklerinden biri de Meke Gölü’dür. Göl henüz 10 yıl öncesine kadar sularla kaplı bir göl halindeydi. 2000’li yılların başında sularla kaplı olan göl Temmuz 2017 itibariyle tamamen kuruma noktasına geldi. Geçmişte her defasında bir kez daha kendine hayran bırakan manzara bu gün ağır bir koku yayan, tuzla kaplanmış bir bataklık görüntüsüne sahiptir. Konya su kaynakları açısından oldukça fakir olup birçok kaynak içinde bulunduğumuz kurak periyot içinde kurumuş ve göl alanları daralmıştır. Akarsular ise yağışlı dönemlerden sonraki birkaç aylık süre içinde kurumaktadır. Dolayısıyla Konya Kapalı Havzası’nda su açısından başvurulan en önemli kaynak yeraltı sularıdır. Yeraltı suları da kurak dönemden nasibini almış geçen 30, 35 yıllık dönem içinde yıllık ortalama 1 metre civarında düşmüştür” ifadelerini kullanıyor.

Haberin Devamı

Ruhsatsız kuyular

Haberin Devamı

Konya Kapalı Havzası’nda tarımsal sulamada en önemli kaynağın yeraltı suları olduğuna değinen Arık konuşmasını şöyle sürdürüyor: “Yaklaşık 35 bini ruhsatlı 60 bini de kaçak olmak üzere 95 bin yeraltı suyu üretim kuyusu bulunmaktadır. Ancak saha gözlemleri ve envanterin yapıldığı 2008 yılından bu yana açılan yeni kaçak kuyularla havzada 130 bin civarında kuyu bulunduğu ortaya çıkmaktadır. Çekilen yeraltı suyunun büyük bir çoğunluğu salma sulama (vahşi sulama) yöntemi ile tarımsal sulamada kullanılmaktadır. Çok sulama gerektiren mısır, yonca ve şeker pancarı üretimi yapılmaktadır. İlgili kurumların girişimleri ile nispeten basınçlı sulama sistemleri yaygınlaşmaya başlasa da oldukça yavaş bir geçiş yapılmaktadır. Havzadaki mevcut su varlığı ve kullanımının belirlenebilmesi için 2011’de 6111 sayılı yasa gereğince yeraltı suyu kuyularına getirilen ‘Ölçüm Sistemi’ kurulması zorunluluğu yasanın öngördüğü sürenin üzerinden yaklaşık 3 yıl geçmesine rağmen uygulama düzeyi yüzde 10 seviyesinde kalmıştır.”

Su birikintisi haline geldi

‘Hidrolojik kuraklık kapıya dayandı’

Konya Akyol Sazlıkları, 1960’lı yıllara kadar 215 kilometrekarelik geniş bir alana yayılmışken 162 kilometrekarelik bölümü sıtma ile mücadele ve tarım toprağı elde etmek için kurutuldu. Kurumadan önce 250 çeşit kuşa barınma ve üreme olanağı sağlayan göl, 2003’te yapılan sayımda 38 olarak kayıtlara geçti. Orman ve Su İşleri Bakanlığı tarafından alanın yeniden su tutması ve restorasyonu için çalışmaların gerçekleştiği sazlık, toz bulutlarının etkisi altında olan bir su birikintisi halinde.

Yangınlarla yok oldu

‘Hidrolojik kuraklık kapıya dayandı’

Konya’da bulunan Uyuz Gölü ise, Çöl Gölü’nün güneyinde, yeraltı suyu ile beslenen ve en derin yeri 1.5 m olan, kıyıları kamışlık sazlıklarla kaplı küçük bir tatlı su gölü. Çevresi, göl kıyısına kadar uzanan buğday tarlalarıyla kaplı. Çevre köylüleri tarafından saz kesimi yapılır. Göl çevresindeki sazlıklar 2005’te tamamen yanmış. Sulak alanda az miktarda saz kesimi, göl çevresindeki tarlalarda ise kuru tarım yapılmakta. Alandaki sazlıklarda sebebi tespit edilemeyen yangınlar, hem üreyen, hem konaklayan kuşları tehdit ediyor.

YARIN: Van Gölü’nün suyu 5 metre çekildi, Seyfe Gölü kuruyor