09.06.2020 - 07:00 | Son Güncellenme:
Cihat Aslan / İSTANBUL
Türkiye’de 27 Mayıs 1960 yılında gerçekleşen ilk askeri darbe, iktidardaki Demokrat Parti’ye karşı Türk Silahlı Kuvvetleri’ndeki bir grup subayın ülke yönetimine el koymasıyla gerçekleşti. O dönem tutuklanan dönemin Cumhurbaşkanı Celal Bayar, Başbakan Adnan Menderes, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ile Maliye Bakanı Hasan Polatkan’ın da aralarında olduğu 592 kişinin yargılamaları Yassıada’da kurulan mahkemelerde yapıldı. Yargılamaların sonunda başta Celal Bayar, Başbakan Menderes ve iki bakan idama mahkum edildi. Bayar, yaş haddi dolayısıyla idam cezasından kurtulurken, Menderes ve iki bakan idam edildi. Türk demokrasisine kara bir leke olarak geçen 1960 darbesinin ardından yargılamaların yapıldığı Yassıada’nın adı 2013 yılında Özgürlük ve Demokrasi Adası olarak değiştirildi. Yeniden düzenleme çalışmalarına 2015 yılında başlanan Demokrasi ve Özgürlükler Adası, geçtiğimiz 27 Mayıs’ta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve MHP lideri Devlet Bahçeli’nin katılımıyla darbenin 60’ıncı yılında açıldı. Milliyet Gazetesi olarak Demokrasi ve Özgürlükler Adası’nı gezdik.
Şatoya restorasyon
İstanbul’dan tam 16 kilometre uzaklıkta bulunan Demokrasi ve Özgürlükler Adası’na yaptığımız yolculuk yaklaşık 45 dakika sürdü. Adaya yaklaştığımızda, 60 yıl önce yaşananlara tekrar tanık olma heyecanı sardı. O döneme ait belgesel ve film kareleri adeta bir kez daha gözümün önünden geçti. Adaya ayak ilk ayak basanlar, İngiliz Büyükelçisi Sir Henry Bulwer’e ait kıyı şatonun kalıntısıyla karşılaşacak. Şato, restorasyonla tekrar ayağa kaldırılıyor.
592 bavul replikası
Şatonun hemen yanında ise şüphesiz adanın en çok dikkat çeken yeri karşımıza çıkıyor. Şu anki ismi 27 Mayıs Müzesi olan spor salonu. Tüm yargılamalar bu salonda yapıldı. Salona girmeden önce o dönemin yargılamalarını anlatan siyah beyazlı dönemlerin belgeselleri gözlerinizin önünde beliriyor. Salonun girişinde duvarda asılı bavullar var. Bavullar oldukça dikkat çekici. O bavulların yargılanan 592 kişinin eşyalarını temsilen yerleştirildiği öğreniyoruz.
Mahkeme başkanının yüzü
Salonun dışı spor salonunu andırsa da içerisi mahkeme salonu konseptinde. Salonda sadece Yassıada Mahkemelerinin Başkanı olan Salim Başol’un balmumu heykeli gerçek. Diğer savcı ve mahkeme heyetinin balmumu heykelleri ise adayı gezmek için gelebilecek ailelerinin rencide olmaması için gerçek kimlikleriyle ilişkisi olmadığını öğrendik. Salonun üst kısmında sanıkların ailelerinin oturduğu oturma yerlerinden mahkeme heyeti ile yargılanan siyasileri çok rahat görebiliyorsunuz. Salondaki her obje o dönemi anlatmak için aslına uygun inşa edilmiş.
15 ay yaşadığı oda
Mahkeme salonunun yukarısına çıktığımızda ‘Karanlıktan Aydınlığa’ isimli adayı tanıtan, yargılamaların olduğu dönemi ve Adnan Menderes’in fotoğrafları karşılıyor. Fotoğraf sergisinin üstünde ise İngilizce, Arapça ve Türkçe ‘Adalet, Demokrasi ve Özgürlük’ yazılarının yazdığı Açık Hava Müzesi’ni görüyoruz. Adada o dönem yaşananları özetleyen en önemli mekan ise şüphesiz Açık Hava Sergisi’nin ilerisinde yer alan Subay Yatakhanesi. İsmi Adnan Menderes Müzesi olarak değiştirilen eski yatakhane Menderes’in son günlerini geçirdiği hapis yattığı odasının bulunduğu yer. Yatakhanenin alt katında Adnan Menderes’in Aydın’da çocukluğunu geçtiği çiftlik evi ve mutfağının canlandırılmış halini görüyoruz. Odanın girişinde Adnan Menderes’i büyüten babaannesinin yazdığı vasiyeti karşımıza çıkıyor. Diğer odalarda ise Menderes’in 1959’da Londra’da yaşadığı uçak kazasının enkazının bir replikası, okuduğu kitaplar, diploması dikkat çekiyor.
Her odada bir ıstırap
Yatakhanenin üst katına çıktığımızda her biri 10 metrekarelik 6 oda karşılıyor. Hapishane, sorgulama, özlem, intihar, çaresizlik, ölüm korkusu odaları... Aralarında en çok hapishane odası dikkat çekiyor. Adnan Menderes’in 15 ayını geçirdiği sadece bir ranza, bir masa ve sandalyeden oluşan, tek pencereli oda. Menderes’in o dönem hapis odasında yaşadıkları ise yanındaki 5 oda tasvir ediliyor. Sorgulama odasında elindeki ifade tutanağı ile yapılan sorgusu, özlem odasında ailesine yazdığı mektupları gözümüze çarpıyor. İntihar odasında da, ortadaki bir kovaya yukarıdan damlatılan su ile bir zaman sonra suyun çıkardığı çıldırtan sesle Menderes’in psikolojisini hissetmeye çalışıyoruz. Etrafı camlarla dolu ve her tarafta kendimizi gördüğümüz çaresizlik odasında da Menderes’in bir dönem geçirdiği halüsinasyonları anlamaya çalışıyoruz. Ölüm korkusu odasında ise bulunan demire ellerimizi dayadığımızda kalp atışları sesi geliyor. Burada da Menderes’in ölüme gitmeden önceki kalp atışları hissettirilmeye çalışılmış.
50 kelimelik mektuplar...
Yatakhanenin üst tarafında ise o dönem olmayan ancak yapılacak ziyaretlerde ibadet edilebilmesi için inşa edilen 700 kişilik modern bir camiye rastlıyoruz. Karşısında ise Adnan Menderes’in eşine yazdığı hepsi 50 kelime ile sınırlandırılmış olan mektupların replikası bir çivili tel örgüye sarılı halde duruyor. Hemen altında da seyir terası olan altı camekan olan uçurum kenarındaki Demokrasi ve Özgürlükler Anıtı’nı görüyoruz. Ancak Demokrasi ve Özgürlükler Adası’nın neresinde gezersek gezelim Adnan Menderes ve arkadaşlarından izlere rastladık. Menderes’in çocukluğundan, Başbakanlık dönemine, mitinglerinden mahkemede söylediği son sözlerine kadar Menderes’in hayatı ile karşılaşıyoruz. Mesela otelin karşısındaki sokakta, Menderes’in hukukçu olması nedeniyle o dönem okutulan kitapların resimlerine duvarlarda rastlıyoruz.
Duvarlarda sözleri var
Bir başka duvarda Menderes ve arkadaşlarının kaldıkları hücrelerden kurtulma umutları, bir hücrenin penceresindeki demir parmaklıklardan çıkarak özgürlüğüne kavuşan güvercinlerle resmedilmiş. Aynı sokakta başka bir duvarda ise Menderes’in duruşmada özetle söylediği şu sözleri yer alıyor: “Bendeniz 5 aydır tamamen tecrit edilmiş bir vaziyette bulunuyorum. Bir tek odanın içinde ve günün 24 saatinde, her saat değişen nöbetçi subay beyin nezareti altında hiçbir kelime konuşmak imkanı olmamak şartıyla yaşıyorum. Bu itibarla konuşma takatim, akli melekelerim zaafa uğramış bulunuyor.”
700 kişilik kongre salonu
Adanın yukarı kesiminde ise adanın ortasından başlayan ve Demokrasi Feneri’ne kadar uzanan 123 odalı otel ve bungalov evler dikkatimizi çekiyor. Her türlü toplantıya ev sahipliği yapabilecek büyüklükte olan 700 kişilik kongre merkezi de hem tiyatro hem de oyun merkezi olacak. Kongre salonunun dışında yer alan meydanda bulunan havuzun kenarında rüzgarın esmesi ile silüetleri daha belirgin ortaya çıkan Menderes, Polatkan ve Zorlu’nun fotoğrafları ortaya çıkıyor. Kongre merkezine varmadan ise üzerinde isimlerin yazdığı üç duvar tüm ihtişamıyla bizi karşılıyor. Duvarlarda idam edilen Başbakan Menderes ve bakanlar Zorlu ile Polatkan’ın isimlerinin ortasında yer aldığı yargılanan 592 kişinin isimlerinin ölümsüzleştirildiğini görüyoruz.
Tutuklu heykelleri
Ada meydanında bulunan parkta yer alan heykeller büyüklükleri nedeniyle her yerden görülebiliyor. Gözleri bağlı önünde kitap olan kadın heykeli, özgürlük ve adaletin olmadığını, birbirine sarılı zincirli ellerin de tutuklu insanları temsil ettiğini öğreniyoruz. Adada ayrıca tarihi Bizans sarnıcı ve zindanları, engelliler için yatay asansör, tarihi subay gazinosu, adanın ön tarafında helikopter pisti, restoran ve personel yatakhanesi ile yönetim binası da var.
Darbeler tarihi
- Kongre Müzesi’nin yanına açılacak olan Demokrasi ve Özgürlükler Müzesi’nde, 1808 Sened-i İttifaktan, 15 Temmuz 2016’ya kadar olan tüm askeri darbeler ve bunların anlatıldığı bölümler olacak.
- Adada yaşlıların Demokrasi ve Özgürlükler Müzesi’ni rahatça gezmelerini sağlamak için füniküler sistemi, Sivriada’ya bakan en uç kısmında yer alan Demokrasi Feneri’nin içine ise asansör yapıldı.