GündemGöller S.O.S. veriyor - Hazar katı atık gölüne döndü!

Göller S.O.S. veriyor - Hazar katı atık gölüne döndü!

26.05.2013 - 02:30 | Son Güncellenme:

Hazar Gölü katı atıkların tehdidi altında... Çevresindeki yapılaşma Hazar’ın sonunu hazırlıyor. Van Gölü de kaçak avlanma yüzünden doğal yapısı kaybediyor. Kirliliğin de had safhada olduğu gölde arıtma sorunu 20 yıldır çözülemiyor...

Göller S.O.S. veriyor - Hazar katı atık gölüne döndü

Türkiye coğrafyasının küçük ama arkeolojik değeri en yüksek göllerinden olan Hazar, çevresindeki yerleşim yerlerinden dökülen katı atıkların tehdidi altında. Etrafındaki yaşamdan kaynaklanan evsel atıklar ve sanayi bölgelerinden gelen endüstriyel atıklar Hazar Gölü’nün sularını kirletiyor. Doğal sit alanı statüsündeki gölün Kilise Adası ve suyun altındaki batık kenti ise 1991’den beri 1. derece arkeolojik sit alanı.
Elazığ sınırları içinde yer alan Hazar Gölü, Türkiye’nin en derin gölleri (80-300 metre arasında) arasında yer alıyor. 275 kilometrekarelik göl havzası ile pek çok bilim insanının çalışma yapmasını sağlayan Hazar Gölü, denizden yaklaşık bin 300 metre yüksekliği ile de dikkat çekiyor. Uluslararası Öneme Sahip Sulak Alan, Önemli Doğa Alanı, Önemli Bitki Alanı ve Önemli Kuş Alanı statüsündeki Hazar Gölü, ne yazık ki çevresinde süren yaşamdan kaynaklanan tehditlere açık. Göl hem evsel hem endüstriyel atıkların tehdidi altında. Gölün etrafında kurulan kamplar ve tatil siteleri artık işlevini yerine getirmediği için kapanırken, yazın kurulan çadır kamplarından da atıkların bırakıldığı biliniyor. Sivrice’nin şehir atıklarının verilmesi kirliliği artırırken, çevresinde pancar, buğday, arpa, elma, çilek, üzüm gibi pek çok ürünün yetiştiriciliği yapması gölün ekosistem için önemini kanıtlıyor.
Göle dökülmemeli
Fırat Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü’nden Doç. Dr. Yusuf Saatçi, gölün 1994’te Çevre Bakanlığı tarafından uluslararası öneme sahip B sınıfı sulak alan ilan edildiğini belirtti. Mavi bayraklı gölün çevresindeki yoğun yapılaşma nedeniyle her geçen gün daha çok kirlendiğini belirten Doç. Dr. Saatçi, “Öncelikle Sivrice’nin atık sularının kanalizasyonda toplanması ve katı atıkların göl çevresine dökülmemesi gerekiyor. Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinin kendine has plajları olan pek çok su sporu yapımına elverişli gölümüz kirliliğin tehdidi altında yok oluyor. Göldeki karabalık ve aynalı sazan avcılığı da kirlilikten etkilenecektir. Siraz balığı ve Hazar incisi gibi iki tür balık göle hakim türler arasında. Ekolojik dengesinin korunması ve su kirliliğinin önlenmesi için harekete geçilmeli. Arıtılmamış evsel ve endüstriyel nitelikli atık suların göle verilmesi engellenmeli. Yaz aylarında turizm nedeniyle göl çevresindeki katı atık miktarı artıyor.
Bölge turizmi için önemli
Katı atıkların kontrolünün sağlanması kirliliği azaltacaktır. Göl havzasında erozyon olduğundan ağaçlandırma çalışmalarının acilen yapılması gerekiyor. Eğer göl temizlenirse ülkemizin en çok tercih edilen dinlenme ve turizm alanları arasına girecek potansiyele sahip” dedi. Elazığ Hazar Gölü ve Çevresini Koruma Derneği Başkanı Sedat Demirtaş da, gölün turizme katkısının çok büyük olduğunu, hızla kirlendiği için doğal yapısının bozulmaya başladığını vurguladı. Demirtaş, “Hazar Gölü’nün sadece Elazığ için değil, Bingöl, Diyarbakır, Batman, Malatya ve Tunceli’nin turizmi için de önemli bir rolü var. Sivrice’de planlanan arıtma tesisi göle çok faydalı olacak. Katı atık kirliliğini ve şehrin bıraktığı kanalizasyonun önüne geçebilirsek Hazar Gölü’nü kurtarabiliriz” dedi.

Haberin Devamı

Göller S.O.S. veriyor - Hazar katı atık gölüne döndü
Gizemli batık kent
Hazar Gölü’nün altındaki antik yerleşim tarihi kaynaklarda Dzovk olarak geçiyor. Kilise Adası’ndaki kentin 12. yüzyıldan itibaren dini bir merkez olduğu kabul edilirken, 3. Krikor Pahlavuni’nin 1150’de kurduğu düşünülen kentte kiliseler bulunuyor. Suyun çekilmesiyle gözetleme kuleleri görülebiliyor. İTÜ’den Çiğdem Aygün ve sualtı görüntüleme uzmanı Engin Aygün uzun yıllardır batık kentin sırlarını ortaya çıkartmak için çalışıyor. Batık kentte ortaçağda kullanılan amforalar ve turkuaz desenli sırlı tabak parçaları, alanın Selçuklu döneminde de kullanımına devam edildiğini gösteriyor. Gölün sodalı suyu, duvarlar üzerinde koruyucu bir kalker tabaka oluştururken, antik kent pek çok bilim dalını ilgilendirecek kadar tarihsel öneme sahip.

Haberin Devamı

Medeniyetlerin beşiği: Van Gölü
Gılgamış Destanı’nın karanlık denizi, Urartular’ın yukarı denizi, Osmanlı’nın Van deryası, Türkiye’nin en büyük gölü. Çevresinde yaşayanların ise Van Denizi adını verdiği Van Gölü, aynı zamanda dünyanın en büyük soda gölü. Denizden bin 650 metre yüksekliğiyle dikkat çeken Van Gölü’nün heybetini anlatmak için Marmara Denizi’nin üçte biri büyüklüğünde (3 bin 712 kilometrekare) demek yeterli olur. Denizleri aratmayacak kadar derinliğiyle (en derin yeri 451 metre-ortalama 171 metre) bir doğa harikası olan Van Gölü’nün tuzluluğu, 100’e yakın tatlı su beslemesine rağmen Karadeniz’den daha fazla. Van Gölü’nden dışarıya herhangi bir akış olmaması da bilim adamları için açık bir laboratuvar özelliği taşıyor. Biyolojik yapısı denizlerin tuzlu göllerin tatlı suyuna benzemeyen Van Gölü kimyasal atıkların tehdidi altında. Suyu sodalı olduğu için diğer göller gibi sulamada kullanılmayan bu göl endüstriyel kirliliğin tehdidi altında.

Göller S.O.S. veriyor - Hazar katı atık gölüne döndü
İlk tehdit kaçak avcılık
İçinde 4 ada (Akdamar, Çarpanak, Adır ve Kuş) bulunan Van Gölü, 1990’da arkeolojik sit alanı ilan edilirken sadece inci kefali türü balık yaşam alanı bulabiliyor. Yüzüncü Yıl Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Dekanı ve Doğa Gözcüleri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Mustafa Sarı, “Tüm çabalara rağmen, inci kefalinin üreme zamanında kaçak olarak avlanması, Van Gölü’nü tehdit eden en önemli unsur” diyor.
Arıtma çalışmıyor
Van Gölü’nde kirlilik de ciddi boyutta. Soğuk ve derin bir göl olduğu için kirliliğe neden olan etkenlerin çabuk kaybolmadığını söyleyen Prof. Dr. Mustafa Sarı, “Son 20 yıl içinde belediyeler birçok kez başka partiler ve başkanlar arasında el değiştirdi. Hatta eylemler başlatıldı ve arıtma tesisleri yapılmaya başlandı. Ama ne eskiden beri var olanlar, ne de yeni yapılan arıtma tesisleri doğru düzgün çalışmıyor. Oysa gölün kirlilik oranı her yıl ilerliyor. Bu yüzden artık göl çevresinde bu tesislere ‘arıtmama tesisleri’ denilmeye başlandı” diye konuştu. Göl çevresinin plansız kullanımına da değinen Prof. Dr. Sarı, kıyı çizgisinin yasal olarak belirlenmemesinin kıyı işgallerinin önünü açtığını söyledi. Van Gölü’nün çevresinde sayısı 100’e yaklaşan kum ocaklarının tamamen dere yataklarında çalışması başka çevre felaketlerine davetiye çıkartıyor. Kum çıkartılan akarsular bulanık akarken bağlandıkları Van Gölü’ne tonlarca zararlı madde taşıyarak ekosisteme zarar veriyor.
Binlerce yıl önce tatlı su gölü olarak oluşan Van Gölü’nde yaşayan inci kefali, zamanla yükselen tuzluluk ve yüksek oranda pH’ya alışarak endemik (sadece o bölgede yaşayan) bir tür oldu. Dünyada Van Gölü havzası dışında başka yerde yaşamayan inci kefali, gölün tuzlu-sodalı suları üremesine imkan vermediği için ilkbahar aylarında büyük sürüler oluşturarak akarsulara göç ediyor. Göç esnasında önüne çıkan küçük şelaleleri atlayarak hatta uçarak geçen inci kefali, yumurtalarını bıraktıktan sonra aynı yolu izleyerek göle geri dönüyor.

Haberin Devamı

Ne yapmalı?
YYÜ Su Ürünleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Sarı, “Van Gölü nadir ekosistem yapısıyla başka göllerden çok daha önemli bir yapıda. Kaçak avcılıkla mücadele için caydırıcı cezalar verilmeli. Arıtma tesisleri kurulmalı ve çevresindeki şehirlerin atıkları arıtılmadan göle verilmesinin önüne geçilmeli. Planlamalara çevresindeki üniversitelerden bilim insanlarının katılımını sağlanması gerekli” dedi.

Haberin Devamı

YARIN: KÜRESEL ISINMA TUZ GÖLÜNÜ ÇÖLE ÇEVİRİYOR n BOZKIRIN ÜÇ GÖLÜ: EYMİR-MOGAN-SEYFE