23.05.2013 - 02:30 | Son Güncellenme:
Göller S.O.S. veriyor / Gökhan KARAKAŞ
Fotoğraflar: Ozan GÜZELCE
Ege Bölgesi’nin en büyük gölü olan ve temizliği nedeniyle antik çağlarda “Artemis’in Aynası” diye anılan Bafa Gölü, ülkemiz doğasının nasıl tahrip edildiğinin acı bir örneği durumunda. Çevresine hayat kaynağı olan Bafa Gölü’nün üzerini kaplayan yeşil örtü artık bu sulak alanımızın renginin tamamen değişmesine neden oluyor. Gölün turizm değeri de yeşil alg görüntüsü ve kıyıya uzanan ağır koku nedeniyle yitirilme aşamasında. Tur firmaları, kıyıları balçığa dönüşen gölü doğa gezisi rotalarından çıkarıyor. Göldeki çevre felaketinin küresel iklim değişikliğinin etkisiyle her geçen gün daha da artacağı öngörülürken, bilim insanları ve doğaseverler ise özveriyle gölü kurtarmak için çalışmalar yürütüyor.
SİT alanı ama...
Uzmanlar, Bafa Gölü’nün 3 bin yıl önce Ege Denizi’nin bir parçası olduğu düşüncesinde hemfikir. Aydın ve Muğla sınırları içerisinde kalan gölün büyük bir bölümü tabiat parkı ilan edilmiş. SİT alanı ilan edilen Kapkırı kısmının barındırdığı tarih, arkeologların ve sanat tarihçilerinin ilgisini çekecek kadar değerli. 19 memeli, 96 familyaya ait 525 bitki, 24 sürüngen ve 275 kuş türü olmak üzere zengin canlı çeşitliliğine sahip gölün su seviyesi çevresinde yaşayanların müdahalesi sonucu 5-15 metre arasında değişiklik gösterebiliyor. Gölde, 1985 yılına kadar kefal ve yayın balığı, Avrupa Yılan Balığı, sazan ve kaya balığı ile eğrez, sıraz, dudaklı balık ve sivrisinek balığı ekonomik değer sağlıyordu. Ancak bu tarihten sonra hızlanan yok oluş süreciyle birlikte çok az miktarda kefal, levrek, çipura, gümüş ve İsrail sazanına rastlanılıyor.
Yok olmanın eşiğinde
Süleyman Demirel Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Erol Kesici şöyle diyor: Kirlenme sonucu sudaki azot ve fosfor miktarının çok fazla arttığını gözlemliyoruz. Yazın gölde toksik etkileri olan alg artışı aşırı oranda çoğalmasıyla göl yeşile boyanıyor. Doğal yapısına müdahaleler, gölü besleyen dere ve çaylar üzerine göle zarar verip vermeyeceği düşünülmeden yapılan barajlar, havzaya açılan çok sayıda kuyu ile tarım ve yerleşim amacıyla gölde gerçekleştirilen kurutmalar Bafa’ya büyük zarar verdi. Göle, doğal yapısında yer almayan balıklar bırakıldı. Gübre ile balık havuzlarında kullanılan kimyasallar göle taşındı. 18 adet zeytinyağı fabrikasının ‘kara su’ adı verilen atığı göle bırakılıyor. Bunlara yağışların azlığı da eklenince Bafa yok olmanın eşiğine geldi.
Tuz oranı 5 kat arttı
Gölleri para kaynağı gören politik bakış sonucunda göllerin kurutulduğunu ifade eden Kesici şöyle devam ediyor: “Bafa’nın tuz oranı önceki dönemlere oranla beş kat arttı. Gölde bu oluşama direnebilen az sayıda kefal ve yılan balığı kaldı. Gölde, artık tatlı su balığı çok az görülüyor. Sadece tuzlu suda üreyen balıklar yetişiyor. Gölün doğal balıklarından sazan bitti. Gölde aşırı oranda katı madde bulunuyor. Dipteki çamurda ve suda fosfat miktarı düşmedikçe kirlilik her yıl katlanarak devam edecek.”
Renk değiştirerek ‘İmdat’ diyor
Bafa Gölü’nün kurtarılması için çaba sarf eden Ekolojiyi Koruma ve Doğayı Sevenler Derneği Derneği Başkanı Bahattin Sürücü’de, doğal su taşıma kanalları olan dere ve çayların tahrip edilmemesi gerektiğine değindi. Sürücü, “Bafa Gölü’nün sorunlarının çözümü zamana değil, doğasının iyileştirilmesi ve bilimsel yöntemlere bırakılmalıdır. Köpüklenmenin görüldüğü sularda her türlü bakteri bulunabilir. Suların kullanımına ve hayvanlara içirilmesine bir süreliğine izin verilmemeli. İyileştirilmede öncelik biyolojik temizlenme yöntemlerine verilmeli. Geçtiğimiz yaz yeşile boyanan, bu kış beyaza bürünen gölün önlem alınmadığı takdirde ne renk olacağı belirsiz. Bafa Gölü, çöp alanına döndü. Göl artık renk değiştirerek imdat çığlığı atıyor” diye konuştu.
Burdur için ‘burada dur’
Anadolu coğrafyasının pek çok yerini konu alan Yunan mitolojisinin kahramanlarından Ulis (Aşil), tanrıların gazabına uğrayarak kovulduğu Yunanistan’dan Antalya kıyılarına gelir. Geceleri kutup yıldızına bakarak kuzeye doğru ilerleyen Ulis’in karşısına çıkan göl onu çok etkiler. Uzaktan duyduğu Latince ‘Ezostas’ (Burada Dur) sesiyle irkilen Ulis, emre uyar ve gölün kenarını yurt edinir. Böyle bir mitolojik geçmişe sahip Burdur Gölü’nden yarım asırdır ürkütücü bir çığlık yükseliyor. Son 40 yılda üçte bir oranında küçülen göldeki çevresel sorunlara kimse ‘Burada Dur’ diyemiyor.
Haritadan silinebilir
Ülkemizin 14 uluslararası öneme sahip Ramsar alanından ve 305 Önemli Doğa Alanı’ndan biri olan Burdur Gölü’nün su seviyesi 12 metre düşerken, yüzey alanı da 226 kilometrekareden 150 kilometrekareye geriledi. Önlenemeyen kurumanın ilk nedeni, gölü besleyen akarsuların üzerine inşa edilen baraj ve göletler. Buna ek olarak, tarım arazilerini beslemek için açılan çok sayıda sondaj kuyusu da göldeki su seviyesini olumsuz etkilemiş. Gölü besleyen yer altı sularını tarımda kullanılmak üzere yüzeye çıkartan kuyular, gölün ekosistemine büyük zarar veriyor. Damla sulama yerine vahşi sulamanın tercih edilmesi gölü engellenemeyen sonuna doğru yaklaştırıyor. Küresel iklim değişikliğine bağlı kuraklık da cabası.
Damarlar boğuluyor
Gölde halen 19 tane su tutma alanı var. 4’ü yapım ve 5’i de proje aşamasında olanlarla birlikte 28 baraj ve gölet ekosistemdeki yok oluşu hızlandıracak. Üstelik çekilen bu suyun büyük bölümü de buharlaşarak kayboluyor. Uzmanlar Burdur Gölü’nün yok olmasıyla bölge ikliminin değişeceğini ve çevresinde yaşayanların ekonomik sorunlar yaşayacağını söylüyor. Meyvecilik ve hayvancılığın büyük zarar göreceği, göçlerin de artacağı öngörülüyor.
Burdur Gölü’nün korunması için çaba gösteren bilim insanlarının başında Doç. Dr. İskender Gülle geliyor. Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Biyoloji Bölümü öğretim üyesi Gülle, son 43 yılda su seviyesinin 15 metre düştüğünü ve göl hacminin yüzde 39 azaldığına dikkat çekerek şunları anlattı:
“Bu tablo havzaya düşen yağış miktarındaki azalma, gölü besleyen yüzey ve dip akışlarındaki kayıplar, buharlaşma miktarındaki artış ve gölün dip düdenlerinden kayıplarıyla oluştu. Burdur Gölü’nü besleyen akarsular baraj ve bentler ile boğuluyor. Buna bin civarındaki sondaj kuyusundan çekilen yer altı suları da eklendiğinde yılda 180-200 milyon metreküp su, göl havzasından çekiliyor. Ancak bu suyun sadece yarısı doğrudan sulamada kullanılıyor. Kalan kısmı buharlaşıyor. Göl, suyundaki yüksek oranda tuz, alkalin ve soda nedeniyle sınırlı sayıda canlı türünü barındırıyor. Bu canlı türlerinden Burdur yosun balığı endemik bir tür. Ayrıca gölün donmaması, 100 bin civarında su kuşuna kışlama imkânı sunuyor.”
Doç. Dr. İskender Gülle; “Araştırmalar, göl su seviyesinin yaklaşık 2200 yıl önce yağışlar ve havzanın evrimine bağlı olarak değişmeye ve dalgalanmaya başladığını göstermekte. 5’inci yüzyılda göl seviyesinde önemli bir düşme yaşanmış. Göl kenarındaki, yaklaşık 2000-2500 yıl öncesine ait Roma Kaya Mezarı 1970’li yıllarda suyun 2 metre altında kalmış” diyor. Gülle, Burdur Gölü’nde %40’a varan azalış nedeniyle tuzluluk değerinin binde 13’ten binde 20,5 yükselmesinin gölün su kalitesinde değişimi tanımladığını ekledi.
Çözüm önerileri
Göllerle ilgili koruma yasa ve yönetmeliklerinin uygulanmamasından yakınan Kesici, hemen harekete geçilmesi halinde gölün kurtulabileceğini söylüyor. Kesici’nin çözüm önerileri şöyle;
- Gölün suyunda ve taban çamurunda kirlilik nedeni olan sediment, temizlenmeli.
- Gölün temel su kaynağı Büyük Menderes temizlenmeli.
- Göl çevresinde “Alg Çoğalması Erken Uyarı Sistemi” ve su analizleri laboratuvarı kurulmalı. Veri bankası oluşturulmalı.
- Gölün doğal göl olduğu unutulmamalı ve gölün kullanım amaçlarında öncelikler belirlenmeli.
- Yöre halkı suyuna sahip çıkmalı, insanlara sorumluluğu öğretilmeli.
Kurtuluşu su bırakılmasına bağlı
Burdur Gölü’nün kurtulması için kampanyalar ve etkinlikler düzenleyen Doğa Derneği ise, acil önlem alınmazsa gölün cansız bir su kütlesi haline gelmesinden endişe duyuyor. Doğa Derneği Burdur Saha Sorumlusu Buğrahan Dogangil, “Burdur Gölü’nün kurumasının önüne geçemiyoruz. Son 35 yılda su havzasının üçte birini kaybetti, su seviyesi 12 metre düştü. Göl kuruduğunda Burdur’da ne yaşam ne de tarım devam eder. Tarımda kullanılan suyun azaltılması ve baraj ve göletlerden göle düzenli olarak su bırakılmasıyla gölün kurtulması mümkün. Burdur Gölü’nü yaşatmak için bu son şansımız” dedi.
YARIN:Su alımı durdurulmazsa Beyşehir Gölünü de kaybedeceğiz.