14.02.2021 - 07:00 | Son Güncellenme:
ELİF ALTIN İstanbul
Adnan Oktar suç örgütüne yönelik aralarında Oktar’ın da bulunduğu 14’ü yönetici, 236 sanık hakkında açıklanan gerekçeli kararın detayları ortaya çıktı. Kararda, FETÖ ile Adnan Oktar suç örgütünün benzerliklerine yer verilerek, “Her iki örgüt lideri de 1970’li yıllardan itibaren faaliyetlerine hız vermiş, bu faaliyetleri kapsamında müstear isimlerle kitaplar yazmışlardır. FETÖ elebaşı Fetullah Gülen gibi Adnan Oktar’ın da dinler arası diyalog argümanını sıklıkla kullandığı görülmüştür” denildi.
‘Haberleri vardı’
Adnan Oktar organize suç örgütüne yönelik, aralarında Oktar’ın da bulunduğu 14’ü örgüt yöneticisi, 236 sanık hakkında açıklanan gerekçeli kararın detayları ortaya çıktı. Örgütte, İstanbul’a gelişinin 40’ıncı yıldönümü olan 2019 yılında başlamak kaydıyla, devam eden süreçte Adnan Oktar’ın giderek güçleneceği beklentisinin oluştuğu anlatılan gerekçeli kararda, “Örgütün 2019 hedefine giden süreçte, Ortadoğu coğrafyası ve ülkemizde yaşanan gelişmelerin de bu doğrultuda yorumlandığı, gerek DAEŞ Terör Örgütü’nün Suriye’deki eylemsel hareketliliği, gerekse de FETÖ Terör Örgütü’nün 15 Temmuz darbe girişimi gibi büyük çaplı eylemlerinin, sözde mehdinin zuhuruna zemin hazırladığı şeklinde beklentilerin olduğu anlaşılmıştır. Nitekim 17-25 Aralık 2013 tarihlerinde FETÖ tarafından gerçekleştirilen darbe girişimlerinin öncesinde haberlerinin olduğu ve bu bilgi ışığında yurt dışı temaslarını programladıkları tespit edilmiştir” denildi.
Motivasyon
Gerekçeli kararda, örgüt lideri Adnan Oktar’ın FETÖ terör örgütü hakkındaki düşüncelerine benzer şekilde DAEŞ terör örgütü ile ilgili de düşünceleri olduğu belirtilerek, “Örgüt liderinin DAEŞ’le irtibat kurmak adına bir örgüt mensubunu görevlendirdiği, DAEŞ mensubu teröristlerin eğitilerek kendisine bağlanabilecekleri ve talimatları doğrultusunda hareket edecekleri şeklinde söylemlerinin olduğu anlaşılmıştır” denildi.
Kararda, örgütün geçirdiği başkalaşımlar ile dönemsel farklılıklar gösterdiği belirtilerek, “Bu kapsamda ilk yıllarında Yahudilik ve Masonluk karşıtlığı ile faaliyetlerine başlayan örgütün, ilerleyen süreçte mehdilik benzeri inanca sahip Masonlar, Tapınak Şövalyeleri, İsrailli Hahamlar ile temaslarını güçlendirerek, bu toplulukların dünya çapındaki nüfuzundan faydalanmayı ve şartların olgunlaşıp, zamanının tam olarak geldiği kanaatine sahip olduğunda, sözde ‘Mehdi’ sıfatıyla ülke yönetiminde söz sahibi olmayı amaçlamıştır” denildi.
Kararda, Adnan Oktar’ın “Ledün İlmi”ni kullanarak garip gözüken şeylerin aslında doğru şeyler olduğu, fakat bunu örgüt üyelerinin kavrayamayacakları şeklinde propagandalar yaparak sorgulamalarının önüne geçtiği ve mutlak bir itaatin sağlanmasını hedeflediği, bu şekilde örgüt üyeleri tarafından kötü ve yanlış görünen bir eylemin esasında hayırlı bir neticeye yönelik olduğunun düşünülmesini sağladığı belirtildi. Kararda, “Bu nedenlerle evini terk edip kendisini DAEŞ mensuplarına sunan kadınlarla, bulunduğu ‘turnike’ sisteminden memnun olan kadın örgüt mensuplarının, benzer motivasyonla hareket ettikleri söylenebilir” denildi.
Benzerlikler
Gerekçeli kararda, FETÖ ile Adnan Oktar suç örgütünün benzerliklerine yer verilerek, şu ifadelere yer verildi:
“Her iki örgüt lideri de 1970’li yıllardan itibaren faaliyetlerine hız vermiş, bu faaliyetleri kapsamında müstear isimlerle kitaplar yazmışlardır. FETÖ elebaşı Fetullah Gülen’in yazılarında ‘Abdul Fettah Şahin, Saffet Senih, Şemsettin Nuri’ gibi isimler kullandığı, Adnan Oktar’ın ise ‘Harun Yahya’ adı ile kitaplarını yayımladığı bilinmektedir. FETÖ tarafından ‘dinler arası diyalog’ adı altında bir takım faaliyetler yürütüldüğü, bu kapsamda başka dinlere mensup din adamlarıyla irtibatlar kurulduğu, örgütsel faaliyetler kapsamında söz konusu hususun ön planda tutulduğu bilinmektedir.
Benzer şekilde Adnan Oktar’ın da İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu’ya bizzat kendi el yazısıyla yazdığı ve mahkeme huzurunda ikrar ettiği ‘mehdi/moşiyah’ konulu mektu pta benzer ifadeler kullanarak FETÖ’nün dinler arası diyalog argümanını sıklıkla kullandığı görülmüştür.”
‘Mehdi’nin talebesiyiz’
“FETÖ mensupları, örgüt lideri için ‘beklenen salih zat’ ifadesini kullandığı, bu vesileyle elebaşlarını kurtarıcı ulvi bir varlık veya diğer bir tabirle sözde ‘Mehdi’ olarak gördükleri bilinmektedir. Adnan Oktar’ın da mensupları tarafından sözde ‘Mehdi’ olduğuna inanıldığı, kendisinin de bunu ima ettiği bilinmektedir. ‘Daha önce Kuran ayetlerini yanlış anlamışım, sonradan Yahudilere dair bakışım değişti’ diyen FETÖ elebaşı Fethullah Gülen’e karşılık, Adnan Oktar da ‘Biz Mehdi talebesiyiz, Mehdiyet yani Tevrat’ta bildirilen Moşiyah’ın, hadislerde bildirilen Mehdi’nin talebesiyiz’ ifadelerini kullanmıştır.”