29.04.2021 - 07:00 | Son Güncellenme:
GÖKHAN KARAKAŞ İstanbul - İstanbul Üniversitesi Su Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yelda Aktan Turan, müsilajı oluşturan fitoplanktonun ekosistemin devamı için gerekli fotosentez olayının parçası olduğunu belirterek, “Fitoplanktonun bu denli çoğalarak parçalanırken müsilajlı yığın oluşturması, kıyılarda artan insan faaliyetleriyle ilgili. Evsel ve endüstriyel atıklar denizlere ulaşarak deniz kirliliği ve ekosistemin tahrip olmasını sağlıyor” dedi.
Dipte birikebilir
Prof. Dr. Turan, “Bu canlılar karbondioksiti ve bazı besinleri ışık enerjisiyle şeker gibi organik moleküllere çevirir. Bazıları aşırı artarak baskın olur. Yoğunlaşan fitoplankton bulanıklık yaratır, görüş mesafesini azaltır, güneş ışığının dibe ulaşmasını engeller. Kısa ömürlü bu canlılar öldüklerinde organik maddeleri suya bırakarak müsilajı oluşturur. Bu yapıya partikül, zooplankton, deniz anaları, insansal çöpler katılırsa yapışkan kütleler oluşur. Deniz ekosistemi oksijen yokluğuna hatta toksik alg artışına sürüklenebilir. Görsel kirliliğin yanında balıkçılık ve turizmi olumsuz etkiler, ekonomik kayıplara neden olabilir. Parçalanma sırasında sudaki oksijeni kullandığı için çözünmüş oksijen miktarında azalmaya, diğer canlıların alanlarını örterek ekolojik tahribatlara sebep olur” dedi.
‘Kâbusumuz oldu’
Dogu alanların Akdenizin kendisini temizlemesine engel oluşturduğunu kaydeden Prof. Turan, doğal yapının etkisini ortaya çıkarmak için kıyıların korunması gerektiğini söyledi.
Prens adaları çevresinde düzenli dalışlar yapan Türk Balıkadamlar Spor Kulübü Başkanı Gündoğdu Saruhanoğlu da, derinlerde karşılaştıkları görüntüyü ‘korkunç’ olarak nitelendirerek “Derinlere indikçe kütleler halinde önümüze çıkan müsilaj bir duvar gibi uzanıyor. Doğal ve mevsimsel olduğunu bilmemize rağmen bu yoğunluk bizleri endişelendiriyor. Kirlilik ve insan etkisiyle canlı çeşitliliğine büyük zarar vereceğini düşünüyoruz” dedi. Marmara Dalış Merkezi’nden Meltem Taşdelen, “Sadece balıkçıların değil bizlerin de kabusu oldu. Derinlerde kütleler halinde karşılaşıyoruz. Hiçbir dönemde bu kadar yoğun değildi” dedi.