26.10.2012 - 02:30 | Son Güncellenme:
BURCU KARAKAŞ İstanbul
“Ben avukat Behiç Aşçı, tecridin kalkması için ölüm orucuna başlıyorum.” F tipi cezaevlerine karşı başlatılan ölüm oruçlarında o güne dek 122 kişi hayatını kaybetmişti. Aşçı, 5 Nisan 2006’da cezaevlerinde tecritin kaldırılması için ölüm orucuna başladığında bedenini ölüme yatıran 123. kişiydi. Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in açlık grevindeki mahkumlara, “Sesiniz duyuldu” demesine benzer, dönemin CHP Milletvekili Mehmet Sevigen Meclis’ten kendisine, “Behiç arkadaşım lütfen, amacına ulaştın. Ölüm orucuna son ver” diye seslenmişti. F tipi cezaevlerinde tecridin kaldırılması için 293 gün ölüm orucu yapan avukat Aşçı, o dönem yaşadıklarını Milliyet’e anlattı:
Ölüm orucu kararını nasıl aldınız?
2000-2006 arası düşünmekle geçti. Bir anda karar vermek mümkün olmuyor. Hayatınızı ortaya koyuyorsunuz ve kararlı olmanız gerekiyor. 6 yıl boyunca yaşadıklarım beni bu karara hazırladı.
Neler gördünüz bu sürede?
19 Aralık Operasyonu’nda 28 müvekkilim katledildi. 6 kadın diri diri yakıldı. Onların kömürleşmiş cenazelerini ben aldım. İki cenazeyi aileleri tanıyamamıştı bile. Adli Tıp’ta masanın ortasında iki tane siyah top... İnsan adına söylenebilecek hiçbir şey yok: Kafa, kol, bacak... Dört cenaze takma dişten, ameliyat izinden tanınmıştı ama diğer ikisini aileler aralarında rastgele paylaştı. Bunlar beni çok etkiledi.
İnsanı bu karara götüren çaresizlik midir?
Çaresizlikten öte, mücadele için bir aracı kullanmak diyelim. Bir mücadeleye girdiğinizde ona denk düşen silahları kullanırsınız. Karşınızdaki top atarken, siz okla saldırmazsınız. Ölüm orucu, en üst boyutta direniş.
Ne tür semptomlarla karşılaştınız?
Kışın en az 50, yazın 80-90 bardak sıvı alıyordum. Sinir sisteminin doğru çalışmasını sağlayan saf B1 vitamini alıyordum. B1 vitamini çok önemli, kullanılmadığı 1996 ölüm oruçlarında 61. günde ölümler başlamıştı. 250. güne kadar çok ciddi sağlık problemi yaşamadım ama sonrasında yağ ve kas kitlesi büyük oranda erimişti. 93 kiloyla başlamıştım, son verdiğim 293. günde 42 kiloydum.
Basının yeterli ilgiyi gösterdiğini düşünüyor musunuz?
Evet. Cezaevlerindeki ölüm oruçları için Bakanlık, “Baskıyla yapıyorlar” diyordu. “Bir avukat bile ölüm orucuna başladığına göre, ciddi problem var” diye düşünenler oldu. Avukat arkadaşlarımın çok büyük desteği oldu. Öyle bir noktaya gelmişti ki, Adalet Bakanı toplantılara gidemez hale gelmişti.
Vücudunuzda kalıcı hasar oluştu mu?
Ayak kaslarım yeteri kadar güçlü değil. Bir yere vurunca hissetmiyorum. Hastaneye kaldırıldığımda doktorlar, “Bir gün geç gelse, ölürdü” demişler. Kan tahlillerim bir ölünün değerleri ile benzer çıkmıştı!
Adalet Bakanı Ergin’in açıklamasını nasıl değerlendirdiniz?
Samimi bulmadım. “Sesinizi duyurdunuz, açlık grevini bırakın” dediler. Amaç ses duyurmak değil ki. Çözüm, çok basit. Öcalan’ın ailesi ve avukatlarıyla görüşmesinin sağlanması yeter. İstanbul Barosu eski Başkanı Yücel Sayman, 19 Aralık Operasyonu’ndan sonra “Adalet Bakanı olsam, ölüm orucunu çözmem 10 dakikamı alır. 1 dakika genelge yazmakla, 9 dakika cezaevlerine fakslamakla geçer” demişti. Artık teknoloji gelişti, bugün bu sorunu çözmek 2 dakika sürer!