12.05.2018 - 12:31 | Son Güncellenme:
AA
Devlet büyüklerinin kriptolu telefonlarının usulsüz dinlenmesine ilişkin davada, kapatılan TİB'in eski Başkanvekili Osman Nihat Şen ile darbe girişimi sırasında Akıncı Üssü'nde olan Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) sivil imamı Harun Biniş'in de arasında bulunduğu 24 sanığın 10 yıl 6 ay ile 68 yıl 3 ay arasında değişen sürelerde hapis cezasına çarptırılmasının gerekçesi açıklandı.
Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesinin gerekçeli kararında, dava konusu "MİLCEP-K2" kriptolu cep telefonlarının, "FETÖ'nün amacı doğrultusunda, dinlemeye matuf olarak üretildiği" belirtilerek, o dönemde başbakanlık görevinde bulunanCumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, birçok bakan, MİT Müsteşarı Hakan Fidan, eski Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral Necdet Özel ile MGK, MİT, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Genelkurmay'a tahsisli kriptolu telefonların müteaddit defalar dinlendiği kaydedildi.
Kararda, FETÖ'nün nihai hedefinin devlet otoritesini ele geçirmek olduğu, bunun için devlet adamı, siyasetçi, asker ve sivil bürokrat ile yargı, emniyet ve medya mensubu gibi topluma yön veren ve kamusal gücün kullanımında etkin kişiler üzerinde baskı kurmak amacıyla bilgi havuzu oluşturduğu ifade edildi.
Örgütün, bu kişilerin kamusal ve özel hayatları hakkında bilgi ve belge topladığı, bu amaçla usulsüz dinleme de dahil olmak üzere kanun dışı yöntemlere başvurduğu belirtilen kararda, bu bağlamda örgütün, adli ve istihbari dinlemelerin merkezi konumundaki Telekomünikasyon İletişim Başkanlığına (TİB) özel önem verdiği, buradaki kadroların tamamına yakınını, kuruma giriş sınavı sorularını mensuplarına vermek gibi hukuk dışı yollarla ele geçirdiği anlatıldı.
TÜBİTAK'ın tespitleri
Gerekçeli kararda, davaya konu "MİLCEP-K2" kriptolu telefonların dinlenmesinin teknik bakımdan mümkün olup olmadığının, dosyadaki deliller üzerinden değerlendirildiği bildirildi.
TÜBİTAK'ın raporlarında "MİLCEP-K2"lerin nasıl dinlenebileceği üzerinde durulduğu ve ihtimallerin sıralandığı aktarılan kararda, kurumun, telefonların sisteminde iki zayıf nokta belirlediğine yer verildi.
Bunların birincisinin, cihazlara yüklenen sertifikaların bilinmesi, ikincisinin ise kullanılan "rastgele sayı üreticinin (RNG)" çok zayıf tasarlanması olduğu kaydedilen kararda, TÜBİTAK'ın, "dinlemelerin yapılması için yüksek teknolojiye ihtiyaç olmadığı, normal bir kriptolojik haberleşme sisteminde cihaz üreten kuruluşun, cihazlarda kullanılan sertifikaları üretmemesi gerektiği, MİLCEP K2'lerde hem cihazların hem de sertifikaların TÜBİTAK-BİLGEM'deki kişilerce yapıldığı, telefonlarda tespit edilen RNG tasarımının kasıt aranabilecek nitelikte zayıf olduğunu" belirttiği anlatıldı.
Gerekçeli kararda, raporda bu iki zayıflığın kriptolu görüşmelerin çözülmesini son derece kolay hale getirdiği, "MİLCEP-K2"lerin kolaylıkla dinlenebileceğinin testlerde ortaya çıktığına yer verildiği aktarıldı.
Bilirkişiler 45 saniyede şifreyi kırdı
Yargılama aşamasında da bu telefonların dinlenmesinin mümkün olup olmadığına dair bilirkişi raporu alındığı belirtilen kararda, bilirkişilerin, "MİLCEP-K2" kriptolu telefonların, kriptografik açıdan önemli eksikliklerini tespit ettikleri ve bu telefonların uygun ve çok az maliyetli düzenekle yaklaşık 45 saniyede şifresinin kırıldığını ispatladıkları bildirildi.
Dosya kapsamına göre, "MİLCEP-K2"lerin kullanılan tuşa göre kriptolu veya kriptosuz konuşma özelliğine sahip bulunduğu, kriptolu arama için görüşen iki tarafta da bu telefonun olması gerektiği kaydedilen kararda, kurallara uygun yüksek güvenlik düzeyli bir cihazın kriptosunun kırılmasının, trilyonlarca yüksek kapasiteli bilgisayarla bile trilyonlarca yıldan fazla zaman alacağı vurgulandı.
Kararda, "Kriptolu cihazlarda kullanılmak için gizli anahtarların üretilmesi, yüklenmesi ve gizliliği, en önemli güvenlik konularından biri olup bilirkişi heyetinin incelemesinde TÜBİTAK-BİLGEM Gebze Yerleşkesi'nde bulunan Güvenlik Yönetim Merkezi'ndeki iki masaüstü bilgisayardan MİLCEP-K2 telefonlarının kesinlikle çok gizli kalması gereken 'gizli anahtar' bilgilerinin kolaylıkla elde edilebildiği, bunun çok büyük bir kriptografik açık olduğu tespit edilmiştir." ifadelerine yer verildi.
IMEI'ler resmi olarak bildirilmemiş
TÜBİTAK'ın, yazılım ve donanım noktasında "MİLCEP-K2"leri dinlenmelerine olanak sağlayacak eksikliklerle ürettiğine işaret edilen kararda, "Bu eksiklikleri bilinçli olarak gerçekleştiren, yazılım ve donanım üretilme süreçleri ile kritik süreçte görev alan TÜBİTAK çalışanları sanıkların bundan sorumlu olacakları anlaşılmıştır." değerlendirmesinde bulunuldu.
Gerekçeli kararda, bir cep telefonunun Türkiye'de hizmet veren operatörler kapsamında kullanımı için o dönemde faal olan ve darbe girişiminin ardından Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumuna (BTK) devredilen TİB'deki IMEI havuzuna kaydedilmesi gerektiği, bu hususun "MİLCEP-K2"ler için de geçerli olduğu kaydedilerek, dosyadaki delillere göre bu telefonların IMEI'lerinin bildirilmediğine, BTK'nin ise geçersiz bir IMEI dışındaki IMEI'lerin sistemde kayıtlı olduğu yönünde mahkemeye cevap gönderdiği bildirildi.
Kararda, "MİLCEP-K2 kriptolu cep telefonlarının TÜBİTAK tarafından resmi olarak bildirilmemesine rağmen veri tabanında kayıtlı bulunduğu, bu durum karşısında TÜBİTAK'ta çalışan örgüt elemanları tarafından TİB'de çalışan örgüt elemanlarına verildiği, veri tabanındaki yasa dışı kayıtların bundan kaynaklandığı anlaşılmıştır." ifadeleri kullanıldı.
"Örgütün amacı doğrultusunda dinlemeye matuf üretildi"
"MİLCEP-K1" kriptolu telefonların "Milli Savunma Bakanlığı ve Genelkurmay Başkanlığının ihtiyacı olan bin 2 kriptolu cep telefonu ve bir Güvenlik Yönetim Merkezi" ihalesi kapsamında TÜBİTAK tarafından üretildiği, güvenlik testleri başarılı telefonların teslim edildiği aktarılan gerekçeli kararda ancak davaya konu "MİLCEP-K2"lerin herhangi bir talep bulunmadan TÜBİTAK BİLGEM Ulusal Elektronik ve Kriptoloji Araştırma Enstitüsünce 2011'de geliştirilmeye başlandığı bildirildi.
Kararda, 2012'de üretimleri tamamlanan telefonların hiçbir güvenlik, emniyet veya sertifikasyon testine tabi tutulmadan ve ihale sürecinden geçmeden Aralık 2012'den itibaren üst düzey devlet erkanının kullanımına sunulduğu anlatılarak, "böyle bir telefonun ancak örgütün amacı doğrultusunda dinlemeye matuf olarak üretilmiş olabileceği" kaydedildi.
Kararda, şu bilgilere yer verildi:
"Tüm bulgular birlikte değerlendirildiğinde, gerek MİLCEP-K2 telefonlardan 77 tanesinin IMEI numarasına ilişkin kayıtların HİTAP sunucusunda bulunması, gerekse yine bu telefonlardan 31 adedinin IMEI numarasına ait kayıtların seslerin kaydedildiği KDM sunucusunda bulunması ve ayrıca 35530.... IMEI numaralı telefona ait birtakım log kayıtlarının sunucuda bulunmasından, o dönemde başbakanlık görevini ifa eden Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın kullanımındaki 4 ayrı kriptolu telefon ile yine aynı dönem içinde bakan olarak görev yapan Cemil Çiçek, Sadullah Ergin, Cevdet Yılmaz, Faruk Çelik, Hayati Yazıcı, Veysel Eroğlu, Taner Yıldız, Bülent Arınç, Nabi Avcı, Efkan Ala, Ali Babacan, Fatma Şahin, Ahmet Davutoğlu, Ömer Dinçer, MİT Müsteşarı Hakan Fidan, eski Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, eski Genelkurmay Başkanı Necdet Özel ile MGK, MİT, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Genelkurmay'a tahsisli kriptolu telefonların müteaddit defalar dinlendiği anlaşılmıştır.
Dikkati çeken husus, bahsi geçen dinlemelerin tamamının 16 Eylül 2013-31 Aralık 2013 aralığında oluşudur. Bu durum da dinlemelerin tamamının aynı amaçla ve aynı kişiler tarafından yapıldığını göstermektedir. Bu tarih aralığının, 17/25 Aralık 2013 tarihli FETÖ'nün yargı ve emniyet teşkilatındaki elemanları eliyle yapmaya çalıştığı hükümeti düşürme girişiminin yaşandığı döneme ve hemen öncesine denk gelmesi de dinlemelerin FETÖ'nün hedef ve çıkarları doğrultusunda yapıldığına delalet etmektedir."
Sanıklara verilen cezalar
Mahkeme, sanıklardan kapatılan TİB'in Başkanvekili Osman Nihat Şen, eski TİB Bilgi Sistemleri Daire Başkanı İlhan Elieyioğlu ile Adil Biçer, Barış Yaslan, Bülent Kocagürbüz, Hamza Demirezen, Halil Çiçek'i zincirleme biçimde "haberleşmenin gizliliğini ihlal", "siyasal ve askeri casusluk", "terör örgütü üyeliği" ve "bilişim sistemini engelleme, bozma, verileri yok etme veya değiştirme" suçlarından toplam 63 yıl 9'ar ay hapis cezasına çarptırmıştı.
Sanıklardan eski TİB görevlisi Ali Osman Tekin, aynı suçlardan 68 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırılırken FETÖ'nün darbe girişimi sırasında Akıncı Üssü'nde bulunan sivil imam Harun Biniş'e "silahlı terör örgütü üyesi olmak" suçundan 10 yıl 6 hapis cezası verilmişti.
Eski TÜBİTAK Başkanvekili Hasan Palaz ile sanıklar Gökhan Vıcıl, İmran Ergüler, Özgür Ören, Orhan Üçtepe, Ayhan Yeni, İbrahim Kılıç ve İsmail Bakar, zincirleme biçimde "haberleşmenin gizliliğini ihlal" suçundan 24, "siyasal ve askeri casusluk" suçundan 27, "terör örgütü üyeliği" suçundan 10 yıl 6 ay olmak üzere toplamda 61 yıl 6'şar ay hapse mahkum edilmişti.
Sanıklardan Hidayet Gencer, Nur Muhammed Arınç, Yunus Şahin, Seyit Ahmet Öztaban, Mehmet Akgedik, Erkay Uzun ve Ahmet Boyalı da "terör örgütü üyeliği" suçundan 10 yıl 6'şar ay hapis cezasına çarptırılırken Ferhat Saraç, Ahmet Asım Yağız, İbrahim Barbaros Özcan ve Cüneyt Koç atılı tüm suçlardan beraat etmişti.