07.04.2013 - 02:30 | Son Güncellenme:
NİL KURAL
1990’lardan beri popüler bir aktör olan Stephen Dorff, “Blade” gibi Hollywood filmlerinde yer alırken o dönemin poster çocuklarındandı. Sofia Coppola’nın 2010 yapımı filmi “Somewhere”de rol aldığından beri daha bağımsız filmleri tercih eden Dorff, 32. İstanbul Film Festivali’nin konukları arasındaydı. “Zeytin”i sunmak için gelen Dorff’la konuştuk.
“Zeytin”deki rolden önce yönetmeni Eran Riklis’in filmlerini biliyor muydunuz?
Hayır ama senaryoyu çok sevdim, yönetmenle buluştum. Hollywood’un dışında bir filmdi. Yapımcısı “Zoraki Kral”ın yapımcısıydı. İsrailli bir adamı bir Amerikalı’nın oynaması tuhafıma gitti, şeytanın avukatlığını yapmaya bayılırım, bu yüzden de İsrailli birine de benzemediğimi düşündüm. Canlandıracağım pilotun fotoğrafını gösterdiler. Baktım, çok benziyorum. İbranice öğrendim, aksana çalıştım.
İsrail ve Lübnan’ın tarihi hakkında ne biliyordunuz?
Fazla bir şey değil. İsrail ve Filistin’i biliyordum daha çok. Umarım bu sorunlar çözülür ve iyi insanlar çatışmadan hayatlarını yaşayabilirler. Politik bir adam olduğumu söyleyemem, her yerdeki politikadan nefret ederim, çok sıkılırım. Ama bu filmde insan hikayesi olduğu için kabul ettim.
Hollywood’la ilişkinizi nasıl tanımlarsınız?
Hollywood filmleri hep çektim, küçük filmler de biliyorsunuz Hollywood üzerinden, stüdyolar üzerinden dağılıyor. Oscarlarda da öne çıkan filmlerin yarısı bağımsız filmlerden çıkıyor. Yeniden çevrimlerden vs. hiç hoşlanmıyorum. Ama belki Sofia Coppola’nın “Somewhere”inden sonra o kadar şımardım ki böyle konuşabiliyorum.
“Somewhere” sizin kariyerinizde bu kadar kritik bir noktada mı duruyor?
Büyük bir dönüm noktası. O dönemde hayatımda çok fazla olay oldu. Annemi kaybettim, Michael Mann’le “Public Enemies”i çekiyordum. Çok üzgündüm, yastaydım. Sonra “Somewhere” geldi. Bir anda dünyam aydınlandı. Sofia Coppola’nın etrafındaki insanlar, zarafeti, film çekme tarzı, şu anda oynadığım bütün ‘cool’ filmleri buna borçluyum. Her zaman adam öldüreceğim bir film çekebilirim ve önceden hep böyle filmler çektim de ama şimdi hiç bir filmi beğenmiyorum, piyano çalmayı tercih ediyorum.
Sanki şöhretle ve getirdiği ilgiyle aranız iyi gibi.
Hoşlanmadığım yönleri de var. Dünkü gibi salona gelip insanların etkilendiğini görmeyi seviyorum. Bazı ünlü arkadaşlarım fotoğraf çektirmemek filan istiyorlar ama bu işin bir parçası. İnsanlar sizi görünce bir şeyler hissediyorlar ve onlara kötü davranamazsınız. Oyuncu eğer rolde kaybolabiliyorsa, çok sorun yaşamıyor. Ben de oyuncunun bukalemun gibi olması gerektiğini düşünüyorum.
Müzisyenlerle dolu bir çocukluk geçirdiniz.
Çocukken Ray Charles’la ve aklınıza gelebilecek pek çok country şarkıcısıyla fotoğrafımız var. Çünkü babam bütün bu insanlar için şarkı yazıyordu. Kayıt stüdyolarına götürürdü beni. Müziği çok seviyorum. Herhalde karşıma başka rol gelmese film çekmek ya da filmlere müzik yapmak isterim. Ama babam daha pop country tarzındaydı, ben o tarzları pek sevmiyorum.
Ne tarz seviyorsunuz?
Radiohead, Arcade Fire, Phoenix ilk anda aklıma gelenler. Bir süre müzikte işler kötü gitti, şimdi iyi şeyler yeniden çıkmaya başladı. Nirvana’yı çok çok severim, büyük bir hayranıyım. Nirvana, hayatımda çok önemli bir noktaya geldi. Dinlerken, hayatım değişiyor gibi hissediyordum. O şarkıları ne zaman duysam, aklıma hayatımın o günleri gelir. Kurt Cobain’in ölümü hiç unutamıyorum. Bir filmin basın tanıtımını yapıyordum, Teksas’ta bütün gün söyleşilerim vardı. MTV röportaj yaparken, “Kurt Cobain demin öldü” dedi. Şoke oldum. Bütün söyleşileri iptal ettim, okumak, ne olduğunu anlamak istiyordum. Beni çok derinden etkiledi. Şimdi çok fazla sevdiğim insanı kaybettim ama o ilk kayıplardan biriydi.