07.05.2015 - 09:44 | Son Güncellenme:
Hatay’daki Gezi Parkı gösterilerine katılan Ahmet Atakan'ın ölümü sonrasında İstanbul’da 11 Eylül 2013’te protestolar başladı. Eylemin merkezi ise Kadıköy Bahariye Caddesi’ydi. Basın açıklamasından sonra polis, eylemcilere müdahale etti. Gözaltına alınanlardan biri de 38 yaşındaki M.P.B. adlı kadındı.
Radikal'den İsmail Saymaz'ın haberine göre; Sokakta bir polisin tekme atması üzerine ayağı çatlayan M.P.B. kelepçelenerek polis aracına bindirildi ve gözaltına alındı. Sonra İskele Polis Merkezi’ne getirildi. Ayaküstü sorgulanan M.P.B.’ye, “Twitter ve Facebook kullanıyor musun?” diye soruldu. Ardından Ö.Y. adlı kadın polis tarafından çıplak aramaya maruz bırakıldı. Ertesi gün serbest kalan M.P.B., ‘eziyet, işkence, kasten yaralama, haksız arama ve görevi kötüye kullanma’ suçlarından şikayetçi oldu. Anadolu Adliyesi Savcısı Fatih Dirican, 8 Nisan 2014’te kovuşturmaya yer olmadığına karar verdi. Savcı Dirican, o gün eyleme 6 bin kişinin katıldığını, taşlı ve molotofkokteylli direnç gösterilmesi üzerine polisin müdahale ettiğini belirterek, dava açmaya yeterli emarenin bulunmadığını savundu.
Avukat Özgür Urfa'nın itirazını değerlendiren İstanbul 18. Ağır Ceza Mahkemesi, “İddia edilen olay tarihinde anılan karakolda görev yapan görevlilerin tespit edilerek, gerekirse yüzleştirme yapılıp bunun sonucuna göre karar verilmesi gerektiğini” belirterek, kararı bozdu. Böylelikle, soruşturma yeniden açıldı. Bu kez savcılık, soruşturma izni için Kadıköy Kaymakanlığı'na başvurdu.
Kaymakam Birol Kurubal, inceleme sonunda, 13 Ekim 2014'te polis Ö.Y. hakkında soruşturma izni vermedi. Kararda, M.P.B.'nin arkadaşı M.Y. ile birlikte karakolda "rahat hareketler içerisinde bulunduğu" savunularak, iddiaların gerçek dışı olduğu ileri sürüldü. Avukat Urfa'nın yaptığı itiraz da İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 1. Kurulu tarafından reddedildi. İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı da kovuşturmaya yer olmadığına karar verdi.
ARKADAŞI DA ŞİKAYETÇİ
M.P.B. ile birlikte gözaltına alınan arkadaşı M.Y. de aynı gün yine Ö.Y. adlı kadın polis tarafından ‘çıplak arama’ uygulamasına tabi tutuldunu iddia etmişti. İddiaya göre Ö.Y. adlı kadın polis, M.Y. adlı kadın eylemcinin bluzunu ve sutyenini çıkarttırdı. Sonra M.Y.’nin sutyeninin içine elini sokup göğüslerini ‘kontrol’ etti. Sutyeni de çıkarttırdıktan sonra M.Y.’nin pantolonu ve külotunu soyundurup dört kez çömelip kalkmasını istedi. Bu sırada kadın polis, M.Y.’nin arkasında durdu. Sonra da öne geçip M.Y.’nin cinsel organına baktı.
Ertesi gün serbest bırakılan M.Y. adlı genç kadın, suç duyurusunda bulundu. İstanbul Anadolu Adliyesi Savcılığı, polisler hakkında soruşturma izni verilmesi için dosyasını Kadıköy Kaymakamlığı’na gönderdi. Kaymakamlık, yürüttüğü inceleme sonucunda, soruşturma izni vermedi.
Hazırlanan evrakta; M.Y.’yi ilk gözaltına alan polislerin yüzlerinin görünmediği, götürüldüğü İskele Polis Merkezi’nde nezarethane sorumlusu olan A.S. adlı polisin herkese eşit muamelede bulunduğu ve genç kadının adını hatırlamadığı ifade edildi. Karakolun lavaboya giriş çıkış görüntülerine bakıldığında A.S.’nin de bir suçunun olmadığı kaydedildi.
Ö.Y. adlı polise yönelik 'çıplak arama' suçlaması ise adeta mağdurun sorgulanmasına dönüştü. Karakol görüntülerine göre, “Bayan hal ve tavırlarının gayet normal olduğu, tüm alınan şahısların da aynı rahatlık içerisinde olduğu” ileri sürüldü. DVD’ler incelendiğinde üst araması süresinin uzun olduğu saptandı. Polis Ö.Y. ise “bu uzunluğu” mağdurun takı ve toka sayısının fazlalığına bağladı. Kararda, şöyle denildi:
‘TACİZE UĞRASA...’
“Üst arama süresinin her ne kadar uzun olduğu iddia edilmiş ise de polis Ö.Y.’nin ifadesinde, kendisinin astım hastası olduğu ve odada yoğun gaz bulunduğundan havaya ihtiyaç duyduğu, müştekinin ağır hareket etmesinden dolayı defalarca biraz acele etmesi için rica etmesine rağmen şahsın aşırı derecede yavaş hareket ettiği, üzerindeki toka ve takılarını çıkartmasının uzun sürebileceği yapılan üst arama tutanağında yazılan malzemelerden anlaşıldığı...”
Ö.Y. adlı kadın polisin beyanına itibar edilerek, çıplak arama mağduru töhmet altında bırakıldı. Mağdurun, “Kazağını nezarethane görevlisinin yanında giymesi, filmli cama bakarak üzerini düzeltip omuzlarını açması, göbeğine takılı piercingi iki kez açarak erkek memura göstermesi taciz edilmiş bir insanın bu tarz bir harekette bulunamayacağı”nın delili sayıldı.Kaymakamlık, bu nedenle iki polis hakkında soruşturma izni vermedi. İstanbul Bölge İdare Mahmemesi de itirazı reddedince savcılık, geçen 22 Temmuz’da kovuşturmaya yer olmadığına hükmetti.
Kaynak: Radikal.com / İsmail Saymaz