04.08.2019 - 08:54 | Son Güncellenme:
Meltem Günay / İstanbul
Sinema eleştirmeni ve yazar Cüneyt Cebenoyan, eşiyle birlikte Konya Seydişehir’de geçirdiği trafik kazasında yaşamını yitirdi. Yaralanan Cebenoyan’ın eşi Ayşegül Cebenoyan hastanede tedaviye alınırken, Cebenoyan’dan geriye çok sevdiği eşi, kızı ve büyük acılarla sınandığı bir hayat hikayesi kaldı.
Türkiye’nin gözyaşları
Cüneyt Cebenoyan, 30 Aralık 1994’te arkeolog ve rehber olan çok sevdiği ablası Yasemin Cebenoyan’ı, Taksim’de The Marmara Oteli’nin kafesine PKK tarafından bırakılan bir bombanın patlaması sonucu kaybetti. Aynı patlamada yazar Onat Kutlar da yaşamını yitirdi. Ablasının katillerinin peşini bırakmayan, her davayı takip eden Cüneyt Cebenoyan’ın oğlu Ali bu acıdan üç yıl sonra dünyaya geldi. Ancak bu mutluluk 17 Ağustos 1999’da Marmara Depremi ile son buldu. Gölcük’teki Yüksel Sitesi, Cebenoyan’ın iki yaşındaki oğlu Ali’ye, annesi Tuncay ve babası Hikmet Cebenoyan’a mezar oldu. Cebenoyan, duygularını o zaman şöyle anlatmıştı: “Deprem benden hem geçmişimi hem geleceğimi aldı. Anne, baba ve çocuk. Bir anda annesiz ve babasız bir çocuk, çocuksuz bir baba haline geldim 1999’da, Yasemin’in öldüğü gün doğan ve nihayetinde annem ve babamı hayata döndüren Ali, annem ve babamla birlikte bu dünyadan ayrılmıştı. Hayat devam etti. Bir erkek bir de kız çocuğu istemiştik; Ali’nin kardeşi Elif 2001 sonunda doğdu. Keşke ağabeyi, dedesi, babaannesi, halası da hayatta olsalardı. Ama ben yine çocuklu bir babayım ve kızım bizi çok mutlu ediyor.”
Cüneyt Cebenoyan, yaşadığı acıların ardından 17 Ağustos 2013’de “Zaman tedavi etmez” başlıklı yazısında duygularını şöyle dile getirmişti: “Yasemin’in ölümü ailemizi darmadağın etti. Annem bir daha eskisi gibi olmadı. Bir yakınını kaybedenler bilir hayatta kalanın suçluluk duygusunu. Bu duygunun mantıklı bir nedeni olması gerekmez.”
‘Yaşamla cevap vermek’
“Ölüme yaşamla cevap vermek Yasemin’in ölümünün ardından aklımıza düştü Ayşegül’le. Ve iki çocuk yapmaya karar verdik. Ali böyle oldu. Ve Ali doğacak gün olarak 30 Aralık’ı yani Yasemin’in öldüğü günü seçti. 1997’nin 30 Aralık’ında annem ve babam Yasemin’in anma toplantısındayken Ayşegül, Ali’yi doğurdu. “
‘Sevindiğime utandım’
“15 Ağustos akşamı annemi, babamı ve Ali’yi son kez gördüm. Vedalaştık ve biz İstanbul’a Şişli’deki evimize döndük. Aradan 27-28 saat geçmişti korkunç sarsıntıyla uyandığımda. Elektrikler kesikti. Telefonlar çalışmıyordu. Sokağa inip arabanın radyosundan depremin merkezini öğrenmeye çalıştık ama sağlıklı bir bilgi yoktu. Depremin merkezinin Gölcük olduğunu ancak öğlen öğrendim ve derhal yola çıktım. Feribot rıhtıma yanaşırken o kadar büyük bir sorun yok gibi gözüküyordu. Minibüse binip Yüksel Sitesi dediğimde bir gariplik olduğunu sezdim. Yüksel Sitesi’ne geldiğimizde ise... Yüksel Sitesi yoktu. Çevresindeki birçok site az hasarla ya da hasarsız atlatmıştı depremi ama bizim site tuzla buz olmuştu. Yanlış yere geldiğimi sandım ama sitenin komşuları oradaydı işte. Ortada da bizim sitenin olması gerekiyordu ama yoktu. Ayşegül’ü buldum. Ayşegül enkazı gördüğünde bayılmış. Ben yanında değildim. Ben ise kustum. Sersem gibiydim. Ve sonra enkaz kaldırma çalışması başladı. Yıkıntıdan nerede olduklarını bile tahmin edemedik uzun süre. Bir gece, bir çocuğun cesedi çıkarken oradaydım. Çocuk kapkara olmuştu, toz topraktan. ‘Ali değil’ diye sevinmiştim belli belirsiz. Ama o çocuğu unutamadım sonra, utançla hatırladım o korkunç anı.”
‘Çocuksuz bir baba’
“Ancak birkaç gün sonra Ali’nin oyuncakları ve giysileri çıkmaya başladı enkazdan. Arkadaşlarımız ve akrabalarımız çıkardı Ali’yi, annem Tuncay’ı ve babam Hikmet’i. Onları ölü olarak hiç görmedim. Görmeliymişim diye düşünüyorum halâ. Sanki öldüklerini halâ anlamış değilim. Belki de bu nedenle, onları ölü olarak hiç görmediğim için anlayamıyorum, kavrayamıyorum öldüklerini. Hayatımız kökünden değişti sonrasında. Deprem benden hem geçmişimi hem de geleceğimi aldı. Anne, baba ve çocuk... Bir anda annesiz ve babasız bir çocuk ve çocuksuz bir baba haline geldim 1999’da. Yasemin’in öldüğü gün doğan ve nihayetinde annem ve babamı hayata döndüren Ali, annem ve babamla birlikte bu dünyadan ayrılmıştı.”