04.08.2017 - 02:30 | Son Güncellenme:
Burak Dursun
Orta Anadolu’daki birkaç tuzlu gölden biri olan Seyfe Gölü’nün tamamına yakını son 20 senede kurudu. Kırşehir’in 35 kilometre doğusundaki Seyfe Gölü, 2006’dan beri sürdürdüğü var olma mücadelesini kaybetti. 1. Derece Doğal Sit Alanı ilan edilen ve 1994’te ‘Ramsar Sözleşmesi’ kapsamına alınan Seyfe Gölü, küresel ısınma ve yanlış tarımsal sulama yöntemlerinin kurbanı oldu. 10 bin 700 hektar alana sahip Seyfe Gölü çevresinde su çok az kaldığı için flamingolar, martılar, ördekler, angıtlar ve çıkrıkçı kuşları olmak yüzlerce kuş türü, yaşam alanı bulmak için bölgeyi terk etti. Bir zamanlar 187 kuş türüne ev sahipliği yapan Seyfe Gölü, yaz aylarındaki buharlaşmayla birlikte çöl haline geliyor.
Yağış yok, buhar var
Yıllardır Seyfe Gölü üzerine bilimsel çalışmalar yapan Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi Ziraat Fakültesi Biyosistem Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Sultan Kıymaz anlattı: “Sulak alanlar çok karmaşık bir ekosisteme sahip. Bu alanlarda hata yapınca geri dönüşü olmuyor. Seyfe Gölü’nün kurumasının en temel nedeni, geleneksel yüzey sulama yöntemlerinin kullanılması. Türkiye’de en çok su kullanımı tarımda gerçekleşiyor. Geçiminin yüzde 90’ını tarım ve hayvancılıktan kazanan yöre halkı, Seyfe pınarlarının sularını küçük bir rezervuarda tutup yazın sulamada kullanıyor.
Burada bilinçsiz ve umursamaz çiftçilerin yaptıkları vahşi sulama yöntemlerinin yerini, modern sulama yöntemlerine bırakması gerekiyor. Çiftçilerin tarlalarını sulamak için göle hayat veren birçok pınara kurdukları sondaj kuyuları da göle su girişini engelliyor ve azaltıyor.
Mucur ilçesine su sağlanması amacıyla belediye tarafından açılmış ve hâlâ çalıştırılan su kanalları da gölün kurumasında önemli yer kaplıyor. Diğer bir unsur ise buharlaşmanın artması. Yeterli miktarda yağış düşmüyor ve buharlaşma miktarı sürekli atıyor. Durum böyle olunca da göl kuruyor. Seyfe gölü ve çevresi özellikle nesli tehlike altında olan türlerden Toy ile Angıt kuşlarının yaşadığı bir habitat. Flamingoların da başlıca üreme alanlarından biri olan Seyfe Gölü, 187 su kuşu türüne ev sahipliği yapıyordu ancak bu türlerin birçoğu artık uğramıyor. Bu doğal değerlerin yanında arkeolojik sit olarak tescil edilmiş 20 adet höyük ve tümülüs de bulunuyor.”
Belediyeye dava açtı
Mucur ilçesinin tatlı su ihtiyacının karşılanması amacıyla Seyfe Gölü’ne açılan su kanallarının kapatılması için Mucur Belediyesi’ne dava açan emekli öğretmen Mustafa Yavuz, Seyfe’nin tüm çabalarına rağmen kuruduğunu ifade ediyor. “Duyması gereken kulaklar sağır, görmesi gereken gözler kör oldu ve Seyfe Gölü kurudu” diyen Yavuz şunları söyledi: “Ben Seyfeliyim. Burası benim evim, memleketim. Seyfe’de suyun kadim kullanım hakkı Seyfelilerin, oradaki ekosistemindir. O su ve oluşturduğu sulak alan, bütün dünyanın mutlaka korunması gereken sulak alanlar kategorisine dahil edilmiştir. Yani Ramsar alanıdır. Aynı zamanda Birinci Derece Tabiatı Koruma Alanı ve Birinci Derece Sit alanıdır. Burası çok özel bir göl. Gölün oluşturduğu mikroiklim başka bir yerde yok. Bu yüzden on binlerce flamingo, pelikan, turnanın akınına uğruyor. Bundan yaklaşık 30 yıl önce göl, drenaj kanallarıyla kurutulmaya başlandı. Tatlı su kaynağı da Mucur Belediyesi tarafından çekiliyor. DSİ de bu kuyudan su çekmeyin diye açıklama yaptı ama hâlâ çekiliyor. Ben de bu yüzden dava açtım. Dava bilirkişi aşamasında ve kazanacağımı düşünüyorum. Bu çevre felaketinin bir nebze de olsun önüne geçmeye çalışıyorum. Eski hali ile şimdiki hali arasında hiçbir benzerlik yok.”
Buharlaşma tehdidi
Yöre halkı tarafından Van Denizi olarak adlandırılan Van Gölü’nün, Nemrut volkanik dağının patlaması sonucu kraterde suların birikmesiyle oluştuğu varsayılıyor. Çok sayıda koyu bulunan Van Gölü, 3 bin 713 kilometrekarelik alanıyla Türkiye’nin en büyük gölü. Suları tuzlu ve sodalı olan Van Gölü, ayrıca dünyanın en büyük sodalı gölü. Denizden yüksekliği bin 646 metre olan gölün, en derin yeri 451 metre. 1990 yılında ‘Arkeolojik Sit Alanı’ ilan edilen göl, 103 tür fitoplankton, 36 tür zooplankton ve tek bir tür balık inci kefaline ev sahipliği yapıyor.Yüzüncü Yıl Üniversitesi (YYÜ) Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Faruk Alaeddinoğlu, küresel ısınmayla birlikte gerçekleşen buharlaşmanın Türkiye açısından çok ciddi bir tehdit olduğunu belirtti.
1000 mm açık var
Türkiye’de buharlaşmanın en büyük risk oluşturduğu alanların başında Van Gölü Havzası’nın geldiğini ifade eden Doç. Dr. Alaeddinoğlu anlattı: “Burada su, hiçbir zaman geri gelmeyecek. Sürekli su seviyesinde azalmalar meydana gelecek. Van Gölü’nde yaklaşık 1700 mm buharlaşma gerçekleşirken, yağış ise yıllık ortalama 530 mm. Neredeyse 1000 mm’ye yakın bir açık ortaya çıkıyor. Yağış miktarında çok ciddi değişimler görmüyoruz ama 1990’lı yıllarda 900 mm’ye kadar düşen buharlaşma, bugün baktığımızda 1700 mm. Her göl muhtemelen ölecek. Bu kapalı havzaların kaderidir. Ama şu an yaşanan süreç bunu daha hızlandırıyor. Burada sadece Van Gölü değil, birçok küçük göl de var. Bunların hepsi risk altında. Van Gölü’nün en derin yeri yaklaşık 400 metre. Özellikle gölün kıyı kesimlerinin göle doğru açılması, yani çekilme bazı bölümlerde 100 metreyi buldu. 1994’ten bugüne kadar göl seviyesi 4.20 metre aşağıya düştü. Bu sadece göl açısından bir tehdit değil, bu havzada yaşayan insanlar da tehdit altında. Biz bugün 10 yıl öncesinin yağışlarını kullanıyoruz.
Öte yandan yağış biçimlerinde de değişiklik var. Kar olarak düşen yağışlar, yağmura dönüşmeye başladı. Önlem alınmazsa
10 yıl sonra çok ciddi su sorunları yaşanabilir.”
Restorasyon aşamasında
Konya ve Karaman il sınırlarında kalan Hotamış Gölü, geçmişte bölgedeki en büyük sazlık alanlardan biriydi. Hotamış Sazlığı doğal sit alanı, önemli kuş alanı ve doğa alanı... Ama tüm bu özelliklerine rağmen günümüzde tamamıyla kurutulmuş ve restorasyon aşamasına gelmiş durumda.
Yer altından kurudu
Aksaray Eşmekaya Gölü, kağıt hammaddesi, süs eşyaları ve altlıkların yanı sıra yurt dışında doğal izolasyon maddesi olarak kullanılan kamış ve sazlık su bitkileriyle kaplı. Aşırı su kullanımı ve göletler nedeniyle su seviyesinin giderek azalmasıyla kuruyan Eşmekaya Gölü, özellikle yer altı suyunun yanlış kullanımına ülkemizdeki en ilginç örneklerden biri. Diğer alanların aksine Eşmekaya Gölü’nün kurutulması gibi bir amaç olmamasına rağmen göl kurudu.