GündemBeyoğlu’nda para geçmeyen market!

Beyoğlu’nda para geçmeyen market!

28.02.2014 - 02:30 | Son Güncellenme:

Başkan Demircan’la Kasımpaşa’da belediyenin işlettiği bir cins ‘yoksullar süpermarketi’ni geziyoruz. Belediyenin ihtiyaç sahiplerine verdiği ‘Beyoğlu Kart’la 5 bin aile her tür alışverişini buradan yapıyor

Beyoğlu’nda para geçmeyen market

Bazı siyasiler vardır, yaptıkları değil yapmadıklarıyla dikkat çekerler. Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan, Gezi sürecinde sert ve sokağı tetikleyen açıklamalardan uzak durduğu için çoğumuzun ilgisini çekti. Çatışmacı üsluptan uzak durdu. Ankara’dan gelen ısrara rağmen, bir Melih Gökçek değil, Kadir Topbaş gibi davranmayı seçti.
Peki kimdir Ak Parti’nin İstanbul’un kalbi için 4. dönem aday yaptığı Ahmet Misbah Demircan? 2004’ten beri Beyoğlu’nu yönetiyor olmasına karşın, medyada havalı saçları, Asmalı Mescit’teki ‘masa yasağı’ ve Emek Sineması gibi tartışmalı konular dışında adı pek duyulmuyor. Siyaseten neyi temsil ediyor: Bir Tayyip Erdoğan hologramı olarak mı yoksa başka bir felsefeyle mi oy istiyor? Nasıl oluyor da İstanbul’un her yerinde ilçe adaylarını allak bullak eden Ak Parti, Beyoğlu’nda dönüp dolaşıp yine Misbah Demircan’da karar kılıyor?
İşte Demircan’la Kasımpaşa’da Turabi Baba tekkesinden devşirilen kütüphanesinde buluştuğumuzda, kafamda bu sorular var... Başkan bize yoğun bir Beyoğlu programı hazırlamış: 5 saat boyunca Tarlabaşı’ndaki dev şantiye çukurlarından, belediye binasında rock müziği yapan grubun provasına kadar gitmediğimiz yer kalmıyor. Kasımpaşa tarihinden de konuşuyoruz, Okmeydanı’ndaki tartışmalı kentsel dönüşüm projesinden de...
Ancak öncelikle hepsini bir kenara bırakıp, Beyoğlu’nun siyasi öyküsüne dudağımı uçuklatan bir mekandan başlamam lazım. Kasımpaşa’da belediyenin kurslarını gezdikten sonra, Demircan “Şurada bizim sosyal markete de uğrayalım” diyor. Ana caddede belli belirsiz bir girişten, garaja gidercesine yer altında bir mekana iniyoruz. Tam kapıda Dolapdereli olduğunu tahmin ettiğim bir kadın, elleri alışveriş torbalarıyla dolu olmasına karşın Demircan’ı görünce “Başkan sana uğrayacaktım, uğrayamadım ya! Ya buzdolabım bozuldu, nolur onu...” diyor. “Tamam, tamam” diyor Demircan, yardımcısı kadının numarasını alıyor.

Belediyenin kartı geçiyor
İçerisi belediyenin işlettiği bir cins ‘yoksullar süpermarketi.’ Elleri alışveriş torbalarıyla çıkan insanlar, kasada ödeme yapanlar var. Bildiğiniz market, ancak burada para değil belediyenin verdiği Beyoğlu Kart geçiyor. Kart, MasterCard’la anlaşmalı ve belediyenin ‘sosyal yardım ihtiyacı’ tespit ettiği 5 bin ailede var. (Toplamda en az 20 bin kişi diye düşünün). Raflarda tuz, şeker, yumurta, peynir, her tür erzak var. En kaliteli markalar değil; ancak her şey var. Biraz ileride kıyafet ve hatta belli bir puan karşılığı kiraladığınız ‘gelinlikler’ bile var.
Ayda 900 TL’ye kadar alışveriş hakkınız var. Bu, hiç de azımsanacak bir rakam değil ve konuştuğum müşteriler aylık erzak ihtiyaçlarını rahatça karşıladıklarını söylüyorlar. Yer altındaki mekan, devasa. Süpermarketin arkasındaki depo ve soğuk hava bölümlerini geziyoruz. Satılan ürünlerin çoğunluğu, Anadolu’da üretim yapan şirketlerden gelen ‘bağış’. Yeni yasalar sayesinde şirketler (çoğunluğu orta ölçekli KOBİ) bu yardımı vergiden düşebiliyor.
Demircan, arkadaki idari bölümde Beyoğlu kart sahiplerinin bilgileriyle ilgili tüm bilgilerin olduğu bilgisayar sistemini gösteriyor. Kart sahiplerinin kimlik bilgileri, ailenin durumu, ne kadar alışveriş yaptığı ve hatta evinin fotoğrafı var.
Dedim ya, dudağım uçukluyor!

Oya dönüşmesi kaçınılmaz
Akşam hızımı alamayıp marketi konseptini sol tandanslı bir gazeteci dostuma anlattığımda, “Hizbullah gibi... İnsanları sadakaya alıştırıyorlar” cevabını alıyorum. Katılmıyorum. İnsani yardım ve fakirlikle mücadelede, Birleşmiş Milletler dahil bütün uluslararası STK’ların geldiği nokta, “Balık tutmayı öğret” hikâyesinin fasa fiso olduğu, her şeyden önce insanların karnının doyurulması gerektiği yolunda. Beyoğlu Belediyesi, Konya ve Kayseri belediyeleri gibi bunun etkili bir yöntemini geliştirmiş. Günün sonunda bunun oya tekabül ettiğine de şüphe yok.
Demircan’a “Neden mesela CHP ya da BDP belediyeleri bunu yapmıyor? Örneğin Diyarbakır’da ciddi bir fakirlik var... Çözüm olabilir” diyorum. “Yapamıyorlar” diyor, “Beceremiyorlar” anlamında. Ama bu kısmen yanıltıcı bir cevap. BDP böyle bir şeyi denese, üçüncü gün market KCK davasından mühürlenir! Ayrıca marketin bütçesi yaklaşık 13 milyon TL ancak bunun sadece 1 milyonu belediye bütçesinden çıkıyor. Kalanı bağış ve o bağış da, bir ölçüde, Ak Parti’nin iktidar partisi olmasından kaynaklanıyor. Yine de başarıya kulp bulmamak lazım! Demircan “Bunun bir felsefesi var. Fakirlik dünyanın her yerinde var ve olmaya devam edecek. Ya hiçbir şey olmasa hastalık ya da suç olarak topluma geri dönüyor. Toplumda mağdur insanları görmezden gelemezsin.”
Günün kalan bölümünde belediyenin işsizlik bürosunu, okul sonrası minikler için yapılan kursları ziyaret ediyoruz. Belediye, 114 milyonluk bütçesine rağmen geniş bir sosyal faaliyet ağı kurmamış olmakla eleştiriliyor. Belki de bu yüzden, Demircan ısrarla müzik provası yapan gençleri ve Kefken’deki yaz kampının videosunu görmemi istiyor.

Haberin Devamı

Rakamlarla Beyoğlu

* Beyoğlu’nda yaklaşık 250 bin nüfus var. Bu, 125 bin bağımsız ünite (apartman dairesi, işyeri) demek. Günlük çalışmaya gelenlerle ilçenin nüfusu 500 bine çıkıyor.
* Beyoğlu Belediyesi’nin bütçesi, 2013’te yaklaşık 114 milyon dolar.
* Sosyal Market belediyeye 13 milyona mal oluyor. 12 milyonu bağış, kalanı bütçeden.
* Sosyal Market’te geçen Beyoğlu Kart’ta ihtiyaç sahibi aileler için aylık 900 TL var. Yaklaşık 5 bin ailede bu karttan var.
* Yarış, Aylin Kotil ve Misbah Demircan arasında. Geçen seçimde CHP %26,5, Ak Parti ise %37 almış. Arada 14 bin oy fark var. Sandığa gitmeyen seçmen ise 35 bin.
* Misbah Demircan, seçim hazırlıkları çerçevesinde haftada 3-4 gecesini “ev toplantılarında” geçirdiğini anlatıyor. Çoğunlukla muhafazakar muhitlerdeki bu toplantılarda, 40-50 kişi (çoğunlukla erkek) bir araya gelerek siyaset konuşuyor.

Haberin Devamı

‘Kasımpaşa’nın külhanbeyliği askeriyeden’

Misbah Demircan, Tayyip Erdoğan gibi, hem Rizeli hem de Kasımpaşalı. Milli Görüş kökenli olsa da, Kasımpaşalı olması nedeniyle kendi ifadesiyle “farklı kültürlere aşina.”
Sohbetimizde bana Kanuni’den başlayan bir Kasımpaşa tarihi anlatıyor. Hoş sohbet, rahat iletişim kurulan biri. İlginç bir yorumu var: “Burası hep tersane, askerlik, denizcilikle iç içe. Aslında Kasımpaşa’nın külhanbeyi kültürü de biraz buradaki askeri tersaneden geliyor. İnsanlar Kasımpaşa’yı sadece muhafazakar sanıyor ama burası Anadolu’nun özeti. Rum’uyla, Ermeni’siyle, Yahudi kültürüyle, Karadenizlisiyle kozmopolit bir yer. Dışarıdan algılanan sert tavra rağmen Kasımpaşa siyaseti hoşgörülüdür. Hep Beyoğlu’yla kültürel etkileşim içinde. Bu yüzden de karizmatik ve demokratik bir yerdir. “

‘Gezi’nin bana eksisi olmadı’

Aylin Kotil de Misbah Demircan da kampanyalarında Gezi olaylarını öne çıkarmıyor. Çünkü gerçek şu ki, geniş seçmen kitlesi Gezi’ye değil, kendi alacağı hizmete bakıyor. Demircan’a Gezi dolayısıyla oy oranında düşüş olup olmadığını soruyorum. “Gezi’nin bana etkisi yok” diyor: “Gezi’nin Beyoğlu’nda yarattığı bir tahribat da var. İnsanlar olaylardan rahatsız. Ama tabii ki muhitler arasında farklı zemin, fikir ayrılıkları var. Ama unutmayın, Gezi’den gelenler Beyoğlu’na dışarıdan geldi.”

Haberin Devamı

Beyoğlu’nda para geçmeyen market

‘Tarlabaşı’ndan gönüllü çıktılar’

Tanıdığım birçok belediye başkanı gibi Misbah Demircan’ın da gözlerinin en parladığı yer, şantiye! iPad’den Okmeydanı’ndaki kentsel dönüşümü anlatıyor, ardından Tarlabaşı’ndaki kentsel dönüşümün şantiyesine giriyoruz. “Buraya giren ilk gazetecisiniz” diyor. Caddede binaların sadece dış yüzeyi kalmış; kalan tamamen yıkılmış, neredeyse 50 metre yer altına inilmiş. Buraya yepyeni binalar yapılacak, Demircan’a göre mahallenin kalanı da ister istemez değer kazanacak ve restore edilecek. Proje, Topçu Kışlası ve Taksim yayalaştırma projesi kadar tepki görmedi; ancak aynı konseptin uzantısı. Demircan, kimsenin malının gasp edilmediğini; mülk sahiplerine eşdeğer daire verildiğini; her iki projede de “yüzde 70” insanların ‘uzlaşı’ yoluyla evlerinden çıktığını söylüyor.
Çukurun ortasında, çamur deryası içinde projenin detaylarını konuşuyoruz. Mimari ve sosyal kaygıları bir tarafa bırakırsak, bittiğinde güzel olacağına şüphe yok. “Bu iş de ancak böyle büyük bir girişimle olabilir. Paris dahil bütün büyük şehirlerde böyle” diyor...