13.07.2023 - 21:24 | Son Güncellenme:
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, katıldığı canlı yayında gündeme ilişkin merak edilen soruları yanıtladı. Çelik'in açıklamaları özetle şöyle: Kabineye bakarak Türkiye doğuya yaklaşıyor ya da batıya yaklaşıyor gibi yorumların çok indirgemeci yorumlar olduğunu düşünürüm. Cumhurbaşkanımızın siyasi yaklaşımı içinde kabine toplantıları ne kadar düzenli yapılıyorsa, onun kadar parti toplantıları düzenli yapılır. Bütün Cumhuriyet tarihinde il başkanları toplantılarını en düzenli yapan liderdir. Kabine Cumhurbaşkanımızın kendi değerlendirmesidir.
TÜRKİYE'NİN AB'YE ÜYELİK SÜRECİ
AB meselesinde, son zirvede verdiği mesajlar kadar aynı şekilde Putin'le, Rusya ile ilgili olarak ya da Pasifik zirvesi temelinde verdiği mesajların çoğu eşit ağırlıktadır, o çerçevede devam eder. AB meselesinin ilerlemesi için ne lazım? Gümrük Birliği, vize serbestisinin dışında fasılların açılması lazım. Faslın açılması bir ülkenin üyeliğinin başlaması değil. Sen fasıl dahi açmaz isen 'Ben bu konuyu konuşmak istemiyorum' demektir. Demek ki, ilişkileri indirgediğin noktada tutmak istiyorsun. Merkel döneminden sonra Türkiye liderler zirvesine çağrılmamaya başladı. Bugün AB'nin Cumhurbaşkanımızın katılacağı zirveye ekmek ve su kadar ihtiyacı vardır.
'TÜRKİYE'NİN İRADESİNDE BİR DEĞİŞİKLİK YOK'
Türkiye'nin iradesinde bir değişiklik yok. Bu ivme AB'nin bu konudaki kararsızlığıyla ilgili düşen ya da çıkan ivme. 15 Temmuz darbe gecesi AB Bakanıydım. Slovakya'nın dışişleri bakanını aradım. AB liderleri bir zirvedeler. Biz bu bilgilendirmeleri yaptık onlara. İlk açıklama dramatik ve üzücüydü. O zamanki yüksek temsilcisi 'Taraflara itidal tavsiye ediyoruz' dedi. AB darbe girişiminden 1 ya da 2 ay sonra darbeyi tartışılacağı zirveyi yapacak. Hükümetimiz adına ben gitmiştim. Baktım ki benimle konuşmak istiyorlar. Şöyle bir yaklaşım var, beni yumuşatmaya çalışıyorlar, içeride ters konuşmayayım diye. Dedim ki 'Bizi öldürmeye çalışan katille bizi aynı kefeye koyuyorsunuz, darbe yapmaya çalışan terörist grupla bizi aynı tefeye koymaya çalışıyorsunuz'. Sonra bize 'yanlış yaptık, geç kaldık' gibi konuştular. Türkiye'yi eleştiriyorlardı. Darbe girişimi sonrası yargı kararlarını eleştiriyorlardı. Yargı kararlarını beğenmiyorsanız, iyi niyetiniz varsa, Türkiye'de yargı alanında yaptığınız işbirliğini geliştirmeniz lazım. İlk kestikleri fon yargı alanındaki işbirliği fonu oldu. Bir demokrasi zora düştüğü zaman, diğer demokrasilerden 'demokrasimi korumak için tedbir alıyorum, diğer demokrasiler bana yardım etmesi gerekir' dediğiniz zaman ortada yoklar. Türkiye DEAŞ'ın saldırısına uğradığınızda Avrupa'daki binalara Türk bayrağı yansıtıyorsunuz ama PKK saldırısına uğrayınca yansıtmıyorsunuz. Bunun anlamı ne demek? PKK'yı terör örgütü görmemek demek.
İSVEÇ'İN NATO ÜYELİĞİ
Türkiye, İsveç'in NATO üyeliğine evet demedi, NATO üyeliğinin önünü açmaya evet dedi. Cumhurbaşkanımız eski üçlü muhtıranın 4. maddesine atıf yapan bir metin çıktı. Türkiye'ye dönük olarak savunma sanayi yaptırımları tamamen kalkacak. Bu zirvede ilk defa NATO Genel Sekreteri, terörle mücadelede özel koordinatör atayacak. Türkiye diyor ki, 'bana karşı taahhütlerin içerisine girdin, ben de bu iyi niyete karşı önünü açıyorum, ama bu süreç sonuçlanmış değil'. Yüce Meclis imza attığı metindeki terörle mücadele ile ilgili olarak, AB süreciyle ilgili olarak İsveç mükellefiyetini yerine getirmiş mi getirmemiş mi? Meclis bunu takdir edecek. Bu zirvede terörle mücadele konusunda yüksek bir taahhüt çıktı. Türkiye'nin AB süreciyle ilgili çok güçlü bir taahhüt ortaya çıktı. Güvenlik ihtiyaçların karşılanması konusunda açık ya da gizli ambargosunun kaldırılması şeklinde taahhüt ortaya çıktı.
'BIDEN'IN VERDİĞİ MESAJ GÜÇLÜ'
Biden'in verdiği mesaj güçlü. Ama biliyorsunuz ona kongre karar veriyor. Biden 'Ben kişisel olarak böyle düşünüyorum, bunun kongreden geçmesi için elimden gelen çabayı sarfedeceğim' dedi. Cumhurbaşkanımızın terörle mücadeledeki tavrı çok net. Bu süreç içerisinde, Meclis'e gelinceye kadar süreç içerisinde tüm parti grubumuzla birlikte şuna bakacağız. Devletin ilgili birimleri 'Evet İsveç mükellefiyeti yerine getirmiştir' diye bir arzda bulunup, sayın Cumhurbaşkanımız 'Bizim açımızdan tatminkârdır' derse biz 'evet' deriz. Bu sayın Cumhurbaşkanımızın ortayla koyduğu irade ile tescillenecek. Kendi devletimizin kurumları ve Cumhurbaşkanımızın tutumu bizim açımızdan belirleyici olacak. Bizim bunun önünü açmamız onay verilmesi anlamında otomatik bir irade anlamına gelmiyor. Bunu demek istiyor sayın Cumhurbaşkanımız. Mesela Finlandiya'nın attığı adımlar tatminkâr bulundu ve onay verildi. Biz NATO'nun genişlemesinden yanayız. Genişlemesine karşı çıkılırsa NATO bir ideolojik örgüte dönüşür.
Nihayetinde her birimiz tek tek İsveç'in attığı adımların yargısal, istihbarı, askeri atacağı adımlarını değerlendirecek mekanizmaya sahip değildir. Cumhur İttifakı açısından bilgi ve değerlendirme süreci hükümetimizin ve onun başı olarak sayın Cumhurbaşkanımızın değerlendireceği çerçevesinde şekillenecektir. Muhalefetin ne yapacağını çok kestiremiyorum doğrusu. Suriye tezkeresine bile 'evet' diyen oldu, 'hayır' diyen oldu. CHP adına Kemal Kılıçdaroğlu'nun dış politikadan sorumlu eski genel başkan yardımcısı bir yazı yazdı. 'Türkiye çok büyük yanlış yapıyor' dedi. İsveç'le olan ikili ilişkileri ile NATO ile ilişkileri birbirine karıştırılıyormuş Türkiye. Biz neye bakacağız? İsveç'in girip girmemesine baktığımızda İsveç'in Türkiye'ye dönük tutumuna bakacağız. NATO açısından baktığımızda ne diyeceğiz? "İsveç'in 37 bin çok büyük bir askeri gücü var" mı diyeceğiz? İsveç'in en büyük avantajı NATO'nun oraya yerleşmesiyle birlikte Baltık ülkelerinin savunmasını daha da kolaylaştıracağı yönünde savunma yapılıyor. Tabii ki Türkiye Cumhuriyeti'nin hak ve menfaatleri açısından bakarız biz meseleye.
"UÇAĞIN YANAŞTIĞI YERİN DEĞİŞTİĞİNİ GÖRDÜK"
Maalesef Cumhurbaşkanımıza karşı, Cumhurbaşkanımızın tutumunu ve siyaset yapma biçimini anlayamama, aşırı çifte standart her olayda önümüze geliyor. Ukrayna savaşından önce Avrupa basınına bakın, diktatör vs. diyordu. Savaş çıkınca 'Büyük lider' deniyor. Kendisinin işine yarıyor mu, yaramıyor mu? Hiçbir yerde anlatmadığım bir şeyi anlatayım. Cumhurbaşkanımız yasaklı olduğunda, partimiz seçimden zaferle çıkmış. Türkiye'nin içinde yasağı savunanlar var. Vesayet Türkiye'nin üstüne çökmüş. Berlusconi'nin davetiyle birlikte, dışarıda bu yasağın ne kadar absürd olduğu konuşuluyordu. Ondan sonra bu değişikliği bürokrasinin içinde gördüm. Birçok ülkeye gittik. Baktık ki, normalde VIP'e gitmeyi engellemeye çalışılırken uçağın yanaştırıldığı yer bile değiştiğini gördük Türkiye'de. Türkiye'de milletin verdiği imkanları ele geçiren bürokratların Türkiye'ye sömürge muamelesinden başka bir şey değildi o yasaklar. Türkiye'deki vesayet tamamen dış kaynaklıdır.
F-16'LAR
Türkiye'nin F-16 talepleri açısından daha güçlü bir aşamaya geldiği görülüyor. Sayın Cumhurbaşkanımız da yeni bir sayfa açabilecek duruma geldiğimizi ifade eden cümleler kurdu. Dün gece Biden de bir tweet attı. Yoğun mesajlaşma trafiği devam ediyor. ABD açısından da Bush, Obama, Trump döneminden beri bir sürü başkanla çalıştı sayın Cumhurbaşkanımız. Beyaz Saray'daki havayı da biliyoruz, buralarda yapılan görüşmenin havayı da biliyoruz. Türkiye'nin potansiyelini, büyüklüğünü takdir eden ama onun ötesine geçme konusunda bir şey sunamayan anlayış. İlk kez Biden döneminde bunun biraz daha aralandığı dönemi görüyoruz. Biden Başkan Yardımcısı iken sayın Cumhurbaşkanımız bir rahatsızlık sonucu evde dinleniyordu, o zaman sayın Cumhurbaşkanımızı ziyaret etmişti, hatta ben karşılamıştım. Sayın Cumhurbaşkanımızla eski bir hukuku var. Senato üzerinde sayın Biden'ın bir ağırlığı var. PYD/YPG'ye verilen destek meselesinde başka bir denklem kurulabilirse çok daha ivmeli bir sürece girilmiş olur. Şu anda bu zemini görüyoruz. Diplomasi anlaşamadığınız işleri kaba kuvvetle değil konuşarak çözmek için var nihayetinde. Türkiye'nin masanın kurulmasına verdiği önem bir kez daha görüldü.
YUNANİSTAN İLE İLİŞKİLER
Dedeağaç'a gelip üs kurarsan Türkiye bunun tedbirini alacak tabii ki. Depremde Yunanistan'dan ekip geldi, burada çalıştı. Bize yardım eden Yunan vatandaşlarına teşekkürlerimizi sunuyoruz. Onların sıkıntısı olunca biz koşuyoruz. Cumhurbaşkanımız 'Bunu masada halledelim' diyor. Miçotakis ABD Kongresi'nde 'Türkiye'ye silah vermeyin' diyor. Bunlar masada konuşup çözülecek meseleler. Yunan diplamasisi 'Türkiye-Yunanistan arasındaki konuları Türkiye-AB sorunu haline getirdik' diye övünüyor. O zaman karmakarışık bir denklem ortaya çıkar. Türk diplomasisine, diplomatlarımıza yeter ki 'çözüm üretin' deyin. Dünyanın en tecrübeli diplomatlarımız var.
YEREL SEÇİMLER
"Yerel seçimlere MHP'yle birlikte mi gideceksiniz? Diğer bileşenler de katılacaklar mı? Buna dair görüşmeler var mı?" sorusunu yanıtlarken Çelik, bu konuda değerlendirme yapmak için henüz erken olduğunu söyledi.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı için partilerinde konuşulan ismin olup olmadığına ilişkin soruya Çelik, "Partide isim konuşulmuyor. Nihayetinde bu işlerle ilgili çalışan heyetler prensipleri oluşturmaya çalışıyorlar." yanıtını verdi.
Bir başka soru üzerine Çelik, İstanbul'un hasret kaldığı hizmet siyasetine kavuşacağını belirterek, "Kazanacağımızı düşünüyorum tabii ki." dedi.