05.09.2021 - 09:53 | Son Güncellenme:
Türkiye salgınla mücadelede yeni bir döneme giriyor. İçişleri Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı'nın yayınladığı genelgeler ile bundan böyle iki doz aşısını yaptırmamış olanlar, okullar, uçak ya da trenle şehirlerarası yolculuklar, maç, konser gibi toplu alanlara girişte negatif PCR test sonucu göstermek zorunda olacak. Okulların açılmasıyla beraber de eğitim sektöründe çalışan başta öğretmenler olmak üzere tüm personelden haftada iki kez PCR testi istenecek.
Hürriyet gazetesi yazarı Fulya Soybaş, yarından itibaren gündemde olacak PCR testleriyle ilgili dikkat çeken bir yazı kalem aldı. İşte Soybaş'ın yazısı:
Pazartesi’den itibaren COVID-19 aşısı olmayan kişiler; konser, sinema, tiyatro gibi toplu etkinliklere katılmak, şehirlerarası uçak, tren, otobüs yolculuğu yapabilmek için ‘negatif sonuçlu PCR testi’ ibraz etmek zorunda. Uygulamanın aşıya olan ilgiyi arttırması bekleniyor. Kararı uygulayacak olanlar ‘Her şey bizim sağlımız’ için diyerek karardan memnuniyetlerini belirtse de kafamda deli bir soru var; ‘Bu testin sahtesini yapmak mümkün mü?’
Çapa Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Tufan Tükek, gözüyle görmediğini ancak benzer duyumlar aldığını doğruluyor ve “1.5 yıldır merdiven altı tabir edilen bazı yerlerde, sahte PCR raporları verildiğini duyuyoruz. Parasını veriyorsun, istediğin sonucu alıyorsun. Pazartesi’den itibaren başlayacak uygulama bu dolandırıcıların ekmeğine yağ sürebilir, çoğalabilirler. O nedenle bu işin bazı kriterleri olmalı. Bakanlığımızca akredite yerler belirlenebilir; ‘Devlet kurumları ile belirtilen yerler dışında alınan PCR testleri kabul edilmiyor’ denilebilir” önerisinde bulunuyor.
Kardiyoloji uzmanı Prof. Dr. Bengi Başer de duyumları doğruluyor, “Hiç test yapmadan negatif sonuç yazan yerler oluyormuş. Kalpazanlık yapıyorlar, sahte kimlik yapıyorlar. Bunu mu yapamayacaklar? Bu nedenle en başından beri aşı zorunlu olsun diyoruz ya. Böyle sahtecilikleri engellemek, okullarımız da yüz yüze eğitimi devam ettirmek, sosyal yaşantımızı sürdürmek için aşı olmazsa olmaz. Sahteciliği önlemek adına ciddi yaptırımlar uygulanmalı. Rapor sadece Sağlık Bakanlığı’nın onayladığı, özel mühürlü yerlerden alınabilmeli. ABD’de mesela okul bahçelerinde mobil laboratuvarlar var. Orada test yaptırmadan okul bahçesine adım atamıyorsunuz. Bu da örnek olabilir” önerisinde bulunuyor.
Sinema Yatırımcıları Derneği Genel Sekreteri Fevzi Genç, PCR testi uygulamasının yanında olduklarını ancak sektör olarak bazı kaygıları olduğunu belirterek, “Kapıda duran arkadaşlarımızın kendilerine uzatılan belgenin sahte olup olmadığını tespit edebilmek gibi bir durumu yok maalesef. Anladı, okudu ama bir detayı gözden kaçırdı diyelim. Bunun için suçlanacak mıyız? Sonuçta sinemacıyız. Bilemeyiz ki... Bize ne yapmamız gerektiği konusunda henüz bir açıklama gelmedi. Bilgimiz kamuya açıklanan genelge kadar. Belki bu testler HES uygulamasına eklenirse biz de rahatlarız” diyor.
Genç, şöyle devam ediyor: “Salon doluluklarımız çok düşük. Bazılarımız zarar pahasına açık tutuyor. Eylül de açmak isteyenler vardı, PCR zorunluluğu gelince vazgeçtiler, açık olanlardan bazıları da kapatma kararı aldı. Çünkü böyle bir kontrol için kapı girişinde 2 kişi daha istihdam etmek gerektirir. Bunlar bizim için zorlayıcı. Ayrıca neden sadece konser, tiyatro, sinema salonları gibi kamuya açık yerler? Neden AVM, bar, kafeler uygulamaya tabii değil? Bizler Kültür Bakanlığımızla iletişime geçtik, sayın bakanımızla konuyu konuştuk, endişeleri dile getirdik. Zorunlu PCR için 18 yaş kuralı konmasını rica ettik, ki seyircilerimizin çoğunluğu 18 yaş altı. Hep beraber yaşayıp, göreceğiz.”
DOT Tiyatrosu’nun kurucularından Özlem Daltaban, konser, tiyatro, sinema gibi kalabalık yerlere girerken yapılacak PCR testi uygulamasını gayet yerinde bulduğunu söyleyerek, “Doğru bir yaklaşım. Hem seyircinin hem oyuncunun hem teknik ekibimizin hem de yönetimimizin sağlığı açısından, kapalı mekândaki herkes denetlenmeli. Biz de birlikte çalıştığımız ekip ve oyuncularımızdan bu konuda hassasiyet rica ettik. Hatta bundan sonra misafir olarak ağırlayacağımız gruplardan da bu testleri yaparak gelmelerini istedik. Herkesin kendini güvende hissetmesi önemli” diyor.
Peki ya sahte PCR konusu? Daltaban, “Aklıma bile gelmemişti. Olmayacağını ümit ederim. Kendini kandırmaktan başka bir şey değil bu! Bize sunulan belgenin sahte olup olmadığını biz anlayamayız. Saçma bir durum. Gerçi biz aşılı olsak da kurallara göre hareket edeceğiz. Tiyatromuz Kemerburgaz Kent Ormanı içerisinde. Yani açık alanda. Oturma düzenimizi de mesafeli düzene göre ayarladık. Hijyen konusunda da tamamız. Yine de elde kâğıt ile tiyatroya gelmektense belki HES koduna bağlı bir PCR tanımlaması yapılabilir. Bu da işimizi kolaylaştırır.”
PCR testinin sahtesi olur mu? Bu soru iki nedenden aklıma düştü. Birincisi; uzun zamandır hekimler arasında bu konu konuşuluyor, endişeler dile getiriliyor. İkincisi; KKTC’ye konser vermek için giden ünlü sanatçı Bülent Ersoy’un 21 kişilik ekibinin PCR testlerinin sahte çıkması, ki bu da sahte sonuç alınabileceğinin ispatı gibi. Ekip, çıkarıldığı mahkemece kişi başı 10 bin lira kefalet, haftada iki gün KKTC polisine ispatı vücut şartıyla serbest kaldılar. Sahte PCR testlerini hazırlayan kişi de tutuklandı.