02.11.2003 - 00:00 | Son Güncellenme:
Bir asır boyunca, insanların hayatında böyle 'mucizeler' yaratabilmek, herhalde dünyada pek az markaya nasip olmuştur. İşte bu nedenle Türkiye'de özellikle eski kuşaklar, Singer'i 'bir dikiş makinesi markası'ndan daha öte bir şey olarak değerlendirdi. Singer, yoksulluk nedeniyle uçurumun eşiğine gelen ailelerin, parasızlıktan bunalan kadınların kurtarıcısı oldu. Türkiye'nin yokluk yıllarında, açtığı biçki, dikiş kursları sayesinde yüzbinlerce kadına meslek edindirdi. Değeri parayla ölçülemeyecek bir aile ekonomisi yarattı. Bu nedenle, bir dikiş makinesi olarak değil, ailenin bir ferdi, bir dost, kurtarıcı, çeyiz, miras, kuşaktan kuşağa aktarılan bir kutsal emanet olarak algılandı. Bugün bile Türkiye'de varolan en eski yabancı marka olan Singer'in, özellikle siyah modelinin bulunmadığı ev sayısı azdır.
5 bin mektup geldi
Gelecek yıl dünyadaki 150, Türkiye'deki 100'üncü yılını kutlayacak şirketin, "Singer'li anılarınızı gönderin" çağrısına 5 bine yakın kişi katıldı. Çoğu orta yaşın üzerinde binlerce insan, Singer'le zorlukları nasıl aştıklarını, hayatlarını nasıl değiştirdiklerini, yokluk yıllarında Singer sayesinde nasıl ayakta kalabildiklerini anlattılar:
"Babam işsizdi. Evde satacak eşyamız kalmamıştı. Geceleri aç yatmaya başlamıştık. Singer imdadımıza yetişti, annemin diktiklerini satarak para kazanmaya başladık. Hayatımız değişti."
"İki çocuğumu Singer sayesinde büyüttüm, okuttum. Biri balerin oldu, diğeri tekstil mühendisi..."
"Maddi sıkıntılar bizi boşanmanın eşiğine getirmişti. Singer'le para kazanmaya başladım. Yuvamız kurtuldu."
"Gelinim, benim hediyem Singer'i sattığını duyunca başımdan aşağı kaynar sular boşandı. Baktılar durum kötü, gidip yenisini aldılar... Ben çocuklarımı onunla büyütmüştüm..."
"Zor durumdaydık, babam evimiz dahil her şeyimizi sattı. Sıra dikiş makinesine gelince, annem sert çıktı: O benim namusum! Satmadık, sonra o makine bizi kurtardı..."
Özellikle kırsal yörelerde, işte bu anılara tanıklık etmiş genç kadınların, 'ille de annemin makinesinden' diye tutturması sonucu şirket, Türkiye'de üretimden kalkmış 'siyah' modeli Hindistan'dan ithal etmek zorunda kaldı.
Hürriyeti kutlayan Süper Yoknaz!
Osmanlı İmparatorluğu'ndan modern Cumhuriyet'e tam 120 yıldır Türkiye tarihine tanıklık eden Singer, önce pazarlama şirketi ile girerek ilk dikiş makinesini 1886 yılında satmış. Şirketin ilk resmi temsilcisi Mösyö Emil Rik olmuş. Halkın ilgisini, pazarın geliştiğini görünce bu kez 1904 yılında mağaza açmış.
Osmanlı'nın fırtınalı çöküş yılları Singer'in yükseliş yılları olmuş. 1908'de İkinci Meşrutiyet'in ilanı üzerine Singer'in, 'Hürriyet' adını verdiği modeli sırf bu olayı kutlamak üzere üretilmiş. Yine ilk kez yabancı bir firmanın Türkiye'ye özgü olarak ürettiği ve geleneksel Türk motiflerinin uygulanmasına olanak sağlayan 1301 Süper Yoknaz, Türkiye'de en çok satan modellerden biri olmuş.
Singer, Cumhuriyet'te büyümesini sürdürmüş. 'Kalkınma' hamlesi kapsamında açılan mesleki eğitim okulları ve kurslarda makineleri kullanılmış. Gelişmiş bir konfeksiyon sanayiinin olmadığı o dönemlerde, çarşılarda açılan terzi dükkanları Singer'in en önemli müşterileri olmuş. Halkın genellikle ev dikimi giydiği o yıllarda işi ilerleten, aile bütçesine katkıda bulunmak için dışarıya dikiş işi yapmaya başlayan ev kadınlarından 'ünlü terziler' çıkmış, bunlardan dükkan açanlar, modayı belirleyenler olmuş.
Bütün bu gelişmeler Singer'in satış patlamaları yaşamasına yol açmış. Olayların bu şekilde gelişmesi sonucu, Türkiye'de bayilik veren, 'doğrudan pazarlama' yapan ilk yabancı şirket olan Singer, Türkiye'de üretime geçmeyi kararlaştırarak 1959'da ilk fabrikasını açmış.
Singer dikiş makinelerinin nasıl kullanılacağını göstermek ve anlatmakla görevli öğretmenler ve teknisyenler, yıllarca köy köy, kasaba kasaba gezmişler. 'Yetkili satıcı' modelini Türkiye'de ilk uygulayan şirketlerden biri Singer olmuş. Türkiye'de kullanma kılavuzunu hazırlayan, yaygın servis hizmeti veren, 'garanti kuponu' uygulamasını başlatan, dikiş - nakış konusunda eğitim veren, Türk halkını gaz sobası ve ocak ile tanıştıran ilk kurum yine Singer olmuş.
Yeniden itibar kazanıyor
Türkiye'de 14 milyon dolarlık büyüklüğe sahip dikiş makinesi pazarında yüzde 85'lik pazar payı ile liderliğini koruyan Singer'in, Kartal'daki fabrikası başta Meksika, Hindistan, Ortadoğu ülkeleri ve Afrika'ya ihracat yapıyor.
Firma, Halk Eğitim Merkezleri'nde ve belediye kurslarında her yıl 100 bin kişiye el becerisi kazandırmaya devam ediyor.
Genel Müdür Stewart A. Fergus, dikiş makinesinin bir dönem modern yaşam biçiminin benimsenip, konfeksiyon sanayiinin gelişmesiyle büyük bir darbe yediğini ve yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kaldığını belirtiyor. Ancak son birkaç yıldır yeniden eski itibarına kavuşmaya başlamış.
Bunu 'hobi pazarına' borçlu olduklarını belirten Fergus, "Kadınlar artık dikiş, nakış ve patchwork'le hobi olarak ilgileniyor. Hatta şehirli çalışan kadınlar bile, dinlenme amaçlı bir terapi olarak, yaratıcılıklarını geliştirmek için dikiş makinesi alıyor, el işlerine başlıyorlar."
'Kızım balerin, oğlum tekstil mühendisi oldu'
(...) Kayınvalidem öldü. Kaynım tüm eşyalarımızı toplayıp götürdü. Tencerede pişiriyor, kapağında yiyorduk. Borcumuz birikmişti. Taksitle Singer dikiş makinası aldım. Konfeksiyoncuyla anlaştım. İşimi hatasız yapıyordum. Kendimi kanıtladıktan sonra para kazanmaya başladım. Çocuklarım oldu, işimi büyüttüm. Kazandığım parayla, çocuklarımı okuttum. Kızım balerin, oğlum tekstil mühendisi oldu. İki genci yetiştirip topluma kazandırdığım için gurur duyuyorum. Kendimi kapıp koyvermediğim için, aklım ve becerimle ayakta kalabildiğim için gurur duyuyorum. Singer hayatımı değiştirdi. Zuhal Baysal/İstanbul
'Oğlumun üniversite kayıt parasını onunla kazandım'
(...) Deprem sonrası hayatımıza alışıyoruz. Oğlum bir gün sevinçle çadıra giriyor, "Anne müjde. Mühendislik fakültesini kazandım." Ona belli etmiyorum ama boğazıma birşeyler düğümleniyor. Okula kayıt parasını nereden bulacağız? Gözlerim, çadırın bir köşesinde duran Singer'e takılıyor. Doğruca depremzedelere çadır dağıtan yardım kurumuna gidiyorum. "Çadır dikmek istediğimi söylemeye geldim. Büyük paralar da istemem. Oğlumun okula kayıt parasını verin yeter" diyorum. Kabul ediliyor.
Birkaç gün içinde oğlumun kayıt parasını çıkarttım ve çalışmaktan ısınan dikiş makineme sarıldım. Çelik gövdesini öptüm, öptüm... Yasemin Şahin/Adapazarı
'Zor günleri, rahmetli annemi ve Singer'ini unutamam'
(...) Yiyecek bir lokma ekmeğe muhtaçtık. Bir gün ders çalışmak için arkadaşımın evine gittim. Annesi, bizim evdeki makinenin aynısıyla güller, papatyalar, karanfiller işliyordu. Oysa annem, bizim makinede sadece giysilerimizi diker, söküklerimizi onarırdı. Eve dönünce gördüklerimi anneme anlattım. Yüzü ışıl ışıl oldu. Birkaç gün sonra annem, arkadaşımın annesiyle elleri kolları dolu dolu döndü pazardan. Kısa bir acemilikten sonra güller, papatyalar işlemeye başladı kumaşlara. Bir süre sonra çarşıdaki tüccarlardan biri annemin işlerini Anadolu'ya pazarlamaya başladı. Sihirli bir değnek değmişçesine değişti hayatımız. Aç yattığım günleri nasıl unutmadıysam, rahmetli annemi ve Singer'ini de unutmam.
Nursel Boran/İzmir
Çalışan sayısı | 200 kişi |
Yıllık üretim | 50 bin adet |
İhracat | 2 milyon dolar |
İthalat | 1.5 milyon dolar |
Ciro | 13 milyon dolar |
Toplam üretim | 4 milyon adet* |