01.05.2023 - 05:07 | Son Güncellenme:
"Bence iyi mimarlık tıpkı bir sahne gibidir; ya vardır ya da yoktur. Anlamlı olan her şey gibi ya ön planda ya da arka plandadır ki ben hiçbir zaman ön planda olandan fazla etkilenmedim. Mimarlık, ritüellerimizi ve yaşamlarımızı yoğunlaştırabilen, destekleyebilen ve yardımcı olabilen bir şeydir. Hayatta en çok ilgi duyduğum ve keyif aldığım deneyimler, her şeyin özel olduğu durumların aksine, normal şeylerin daha özel hale getirildiği zamanlar oldu." Mimarlığa bakış açısını bu sözlerle tanımlayan İngiliz Mimar David A. Chipperfield mimarlık ortamının en prestijli ödüllerinden biri olan Pritzker’e layık görüldü. Chipperfield’ın mimarlığını “Yapılarında ulaşmak istediği hedeflere verdiği dikkatli, iyi işlenmiş, kesin ve sakin yanıtlar derin ve sürekliliği olan mimarlık bilgisinden kaynaklanıyor. Yine de bu yanıtlar asla benmerkezci değildir ve hiçbir şekilde sanat için sanat işlevi görmezler: Bunun yerine, her zaman yurttaşlık ve kamu yararı gibi yüksek amaçlara odaklanmışlardır” diye ifade eden Pritzker ödül jürisi, onun zarafet ve kalıcılık duygusunun yanı sıra net kompozisyonlar ve incelikli detaylarla karakterize edilmiş tasarımlarının sofistike bir bağlamsallık içerdiğinin ve her zaman kendinden emin bir duruş sergilediğinin de altını çiziyor. Chipperfield’in yapıları mimarlığın haddinden fazla ticarileştiği, tasarımda abartının hiç olmadığı kadar meşrulaştığı çağımızda, modern minimalist bir mimari dil ile ifade özgürlüğü arasında, soyut ifadeler ile karmaşıklıktan asla yoksun olmayan titiz bir zarafet arasında her zaman dengeyi sağlamayı başarıyor. Sir David Alan Chipperfield CH (d. 1953) Londra'da doğdu ve İngiltere'nin güneybatısındaki Devon'da kırsal bir çiftlikte büyüdü. Çocukluk merakı ve hatıralarıyla dolu bir dizi ağıl ve müştemilat, mimariye dair ilk güçlü fiziksel izlenimini biçimlendirdi. 1976'da Kingston Sanat Okulu'ndan ve 1980'de Londra'daki Architectural Association School of Architecture'dan mezun oldu ve burada bir mimarlık eleştirmeni olmayı öğrendi, her projeyi sorumlulukların ötesine taşımak için her bir unsurun potansiyelini yeniden tasarladı. 1985'te Londra'da David Chipperfield Architects'i kurmadan önce Douglas Stephen ile, 1999 Pritzker ödülü sahibi Norman Foster ile ve 2007 Pritzker ödülü sahibi merhum Richard Rogers ile çalıştı. Daha sonra 1985 yılında Londra’da David Chipperfield Architects’i kurdu; ardından Berlin (1998), Şanghay (2005), Milano (2006) ve Santiago de Compostela’daki (2022) ofislerle ekibini genişletti. “Tasarım yapmak renkler ve şekiller bulmak değildir. Belirli bir kesinliği ve sonuçları olan bir dizi soru ve fikir geliştirmekle ilgilidir” diyen David Chipperfield’ın mimari portföyü başlangıçta tek bir odak noktası etrafında şekillenmişti: Moda. 1980'lerde Londra’daki Sloane Caddesi'nde Issey Miyake butiğinin tasarımıyla bir sıçrama yapmadan önce, Paris ve Tokyo gibi moda başkentlerinde mağazalar tasarlayarak zaten bir isim kazanmıştı. Chipperfield'ın devam eden başarısı, Birleşik Krallık'ta ve yurt dışında daha fazla yapı üretmesine imkan sağladı. Japonya'daki Toyota showroomlarından Londra Doğa Tarihi Müzesi'nin giriş holü ve botanik galerisine kadar pek çok alanda tasarım yaptı ve hatta Berlin Neues Müzesi’nin restorasyonunu da yönetti. Chipperfield, 2013 yılında Mexico City'deki Jumex Müzesi'ni tasarlama görevini üstlenip ardından St. Louis Sanat Müzesi'ne bir ek yapı tasarımı için Kuzey Amerika'ya gidinceye kadar Avrupa ve Asya'da çalışmalarına devam etti. "Gerçek şu ki, iyi yapılar iyi süreçlerin sonucunda ortaya çıkar, iyi bir süreç ise farklı disiplinlerle etkileşime girdiğinizde ve iş birliği yaptığınızda mümkün olur" diyen Chipperfield, kırk yıl boyunca, Asya, Avrupa ve Kuzey Amerika'da, kentsel, kültürel ve akademik binalardan konutlara ve kentsel planlama projelerine kadar geniş bir yelpazede, çok farklı coğrafyalarda ve çok çeşitli tipolojilere sahip yüzden fazla eser üretti. Mimarlık pratiği daha üretken hale geldikçe, yerel topluluklar yerine küresel güce hizmet eden, metalaştırılmış, iklim krizine katkıda bulunan, kalıcı olmayan mimarlık anlayışını kınayan söylemleri ile sosyal ve çevresel refaha yönelik savunmaları arttı: “Mimarlar toplumun dışında üretemez. Toplumla iç içe olmaya ihtiyaç duyuyoruz. Ve evet, belki toplumu biraz kışkırtabilir ya da şikayetçi olabiliriz ama yine de uygun ortak bir model geliştirebiliriz. Öncelikle bir planlama çerçevesine ihtiyacımız var, hırslara ve önceliklere ihtiyacımız var. Aslında, şimdi umut etmemiz gereken şey, çevresel krizin bizi toplumun önceliklerini yeniden gözden geçirmeye zorlaması ve kararlarımızın tek motivasyonunun kar elde etmek olmaması...” Son yıllarda, İspanya'nın en fakir bölgelerinden biri olan ve paradoksal olarak yüksek bir yaşam kalitesiyle gelişen Galiçya’daki topluluklara derin bir sevgi ve bağlılık geliştirdi. 2017'de Fundación RIA'yı kuran Chipperfield, Ría de Arousa kıyısı boyunca küresel zorluklarla ilgili doğal ve yapılı çevrelere yerel odaklı korumayı teşvik ederek araştırmalara sponsorluk yapıyor, fikirleri destekliyor ve geleceğe yönelik gelişmelere ön ayak oluyor. Chipperfield kariyer yaşamı boyunca RIBA Kraliyet Altın Madalyası (Birleşik Krallık, 2011), Mies van der Rohe Avrupa Birliği Çağdaş Mimarlık Ödülü (İspanya, 2011) ve Heinrich Tessenow Madalyası (Almanya, 1999) gibi çok önemli ödüller ile onurlandırıldı. Kraliyet Sanat Akademisi'ne (2008) seçildi, Federal Almanya Cumhuriyeti Liyakat Nişanı (2009) ve Japonya Sanat Derneği Praemium Imperiale for Architecture (Japonya, 2013) ile ödüllendirildi. Kraliyet Sanat Akademisi, İngiliz Mimarlar Enstitüsü, Amerikan Mimarlar Enstitüsü ve Bund Deutscher Architekten'in fahri üyesi olan mimar, 2012'de 13. Venedik Mimarlık Bienali'nin küratörlüğünü yaptı ve “Common Ground” temasını sundu. 2016-2017'de Rolex Mentor ve Protégé Arts Initiative için mimari mentor olarak seçildi. 1995'ten 2001'e kadar Staatliche Akademie der Bildenden Künste, Stuttgart'ta Mimarlık Profesörü ve 2011'de Yale Üniversitesi'nde Norman R. Foster Misafir Mimari Tasarım Profesörü olarak görev aldı. 2004'te İngiliz İmparatorluğu Nişanı’na layık görülen David Alan Chipperfield, 2010'da şövalye ilan edildi ve 2021'de Şeref Nişanı'na atandı. Pritzker ödülü ile ilgili duygularını ise şu sözlerle ifade etti: “Bu olağanüstü onuru aldığım ve hepsi de mesleğe bu kadar çok ilham vermiş olan önceki Pritzker sahipleriyle ilişkilendirildiğim için çok şaşırdım. Bu ödülü, dikkatimi yalnızca mimarinin özüne ve anlamına değil, aynı zamanda iklim değişikliği ve toplumsal eşitsizliğin varoluşsal zorluklarını ele almak için mimarlar olarak yapabileceğimiz katkıya yönlendirmeye devam etmek için bir teşvik olarak alıyorum. Mimarlar olarak, sadece daha güzel bir dünya değil, aynı zamanda daha adil ve daha sürdürülebilir bir dünya yaratmada daha belirgin ve katılımcı bir role sahip olabileceğimizi biliyoruz. Bu zorluğun üstesinden gelmeli ve gelecek nesillere bu sorumluluğu vizyon ve cesaretle benimsemeleri için ilham vermeliyiz. “Tasarım yapmak renkler ve şekiller bulmak değildir. Belirli bir kesinliği ve sonuçları olan bir dizi soru ve fikir geliştirmekle ilgilidir” diyen David Chipperfield’ın mimari portföyü başlangıçta tek bir odak noktası etrafında şekillenmişti: Moda. 1980'lerde Londra’daki Sloane Caddesi'nde Issey Miyake butiğinin tasarımıyla bir sıçrama yapmadan önce, Paris ve Tokyo gibi moda başkentlerinde mağazalar tasarlayarak zaten bir isim kazanmıştı. Chipperfield'ın devam eden başarısı, Birleşik Krallık'ta ve yurt dışında daha fazla yapı üretmesine imkan sağladı. Japonya'daki Toyota showroomlarından Londra Doğa Tarihi Müzesi'nin giriş holü ve botanik galerisine kadar pek çok alanda tasarım yaptı ve hatta Berlin Neues Müzesi’nin restorasyonunu da yönetti. Chipperfield, 2013 yılında Mexico City'deki Jumex Müzesi'ni tasarlama görevini üstlenip ardından St. Louis Sanat Müzesi'ne bir ek yapı tasarımı için Kuzey Amerika'ya gidinceye kadar Avrupa ve Asya'da çalışmalarına devam etti. "Gerçek şu ki, iyi yapılar iyi süreçlerin sonucunda ortaya çıkar, iyi bir süreç ise farklı disiplinlerle etkileşime girdiğinizde ve iş birliği yaptığınızda mümkün olur" diyen Chipperfield, kırk yıl boyunca, Asya, Avrupa ve Kuzey Amerika'da, kentsel, kültürel ve akademik binalardan konutlara ve kentsel planlama projelerine kadar geniş bir yelpazede, çok farklı coğrafyalarda ve çok çeşitli tipolojilere sahip yüzden fazla eser üretti. Mimarlık pratiği daha üretken hale geldikçe, yerel topluluklar yerine küresel güce hizmet eden, metalaştırılmış, iklim krizine katkıda bulunan, kalıcı olmayan mimarlık anlayışını kınayan söylemleri ile sosyal ve çevresel refaha yönelik savunmaları arttı: “Mimarlar toplumun dışında üretemez. Toplumla iç içe olmaya ihtiyaç duyuyoruz. Ve evet, belki toplumu biraz kışkırtabilir ya da şikayetçi olabiliriz ama yine de uygun ortak bir model geliştirebiliriz. Öncelikle bir planlama çerçevesine ihtiyacımız var, hırslara ve önceliklere ihtiyacımız var. Aslında, şimdi umut etmemiz gereken şey, çevresel krizin bizi toplumun önceliklerini yeniden gözden geçirmeye zorlaması ve kararlarımızın tek motivasyonunun kar elde etmek olmaması...” Son yıllarda, İspanya'nın en fakir bölgelerinden biri olan ve paradoksal olarak yüksek bir yaşam kalitesiyle gelişen Galiçya’daki topluluklara derin bir sevgi ve bağlılık geliştirdi. 2017'de Fundación RIA'yı kuran Chipperfield, Ría de Arousa kıyısı boyunca küresel zorluklarla ilgili doğal ve yapılı çevrelere yerel odaklı korumayı teşvik ederek araştırmalara sponsorluk yapıyor, fikirleri destekliyor ve geleceğe yönelik gelişmelere ön ayak oluyor. Chipperfield kariyer yaşamı boyunca RIBA Kraliyet Altın Madalyası (Birleşik Krallık, 2011), Mies van der Rohe Avrupa Birliği Çağdaş Mimarlık Ödülü (İspanya, 2011) ve Heinrich Tessenow Madalyası (Almanya, 1999) gibi çok önemli ödüller ile onurlandırıldı. Kraliyet Sanat Akademisi'ne (2008) seçildi, Federal Almanya Cumhuriyeti Liyakat Nişanı (2009) ve Japonya Sanat Derneği Praemium Imperiale for Architecture (Japonya, 2013) ile ödüllendirildi. Kraliyet Sanat Akademisi, İngiliz Mimarlar Enstitüsü, Amerikan Mimarlar Enstitüsü ve Bund Deutscher Architekten'in fahri üyesi olan mimar, 2012'de 13. Venedik Mimarlık Bienali'nin küratörlüğünü yaptı ve “Common Ground” temasını sundu. 2016-2017'de Rolex Mentor ve Protégé Arts Initiative için mimari mentor olarak seçildi. 1995'ten 2001'e kadar Staatliche Akademie der Bildenden Künste, Stuttgart'ta Mimarlık Profesörü ve 2011'de Yale Üniversitesi'nde Norman R. Foster Misafir Mimari Tasarım Profesörü olarak görev aldı. 2004'te İngiliz İmparatorluğu Nişanı’na layık görülen David Alan Chipperfield, 2010'da şövalye ilan edildi ve 2021'de Şeref Nişanı'na atandı. Pritzker ödülü ile ilgili duygularını ise şu sözlerle ifade etti: “Bu olağanüstü onuru aldığım ve hepsi de mesleğe bu kadar çok ilham vermiş olan önceki Pritzker sahipleriyle ilişkilendirildiğim için çok şaşırdım. Bu ödülü, dikkatimi yalnızca mimarinin özüne ve anlamına değil, aynı zamanda iklim değişikliği ve toplumsal eşitsizliğin varoluşsal zorluklarını ele almak için mimarlar olarak yapabileceğimiz katkıya yönlendirmeye devam etmek için bir teşvik olarak alıyorum. Mimarlar olarak, sadece daha güzel bir dünya değil, aynı zamanda daha adil ve daha sürdürülebilir bir dünya yaratmada daha belirgin ve katılımcı bir role sahip olabileceğimizi biliyoruz. Bu zorluğun üstesinden gelmeli ve gelecek nesillere bu sorumluluğu vizyon ve cesaretle benimsemeleri için ilham vermeliyiz.