MimarlıkMimarlığın Modern Dili

Mimarlığın Modern Dili

26.09.2022 - 00:00 | Son Güncellenme:

.

Mimarlığın Modern Dili

Modernizmin en parlak mimarlık kuramcılarından Bruno Zevi’nin, Arketon Yayınları içinde yer alan ikinci kitabı Mimarlığın Modern Dili, Orhun Alkan’ın çevirisiyle yayımlandı. Daha önce Mimarlığı Görebilmek başlıklı çalışmasıyla okurla buluşan Zevi, Mimarlığın Modern Dili’nin ilk bölümünde modern mimarlığın kodlarını çözümlüyor ve 20. yüzyıl mimarlığını okumak için temel değişmezleri sergiliyor. İkinci bölümde ise mimarlığın tarih yazımını ele alıyor, tarih öncesinden Le Corbusier’nin poetikasına uzanan geniş bir panorama çiziyor. Bruno Zevi kitabın ilk bölümünde yer alan “Mimarlık Konuşmak” başlıklı yazıda şöyle diyor: “Binlerce mimar ve mimarlık öğrencisi modern dilin sözcük dağarcığını, dilbilgisini ve sözdizimini bilmeden proje yapıyor. Aslında bunlar klasisizme göre karşısözcük dağarcığı, karşı-dilbilgisi ve karşısözdizimidir. Eleştirmenler hem profesyonel hem de eğitsel bir bakış açısından görüş bildiriyorlar. İyi de hangi ölçütlere göre bunu yapıyorlar? İşte biz üreticiler ve kullanıcıların yüzleşmesi gereken asıl meydan okuma budur: Birbirimizi anlamak için aynı dili kullanmamız ve terimlerle yöntemler üzerinde anlaşmamız gerekir. Bu sorun sadece bugüne değin pek araştırılmadığı için gözümüze fazlasıyla büyük görünüyor. Bizimkisi bilerek kışkırtıcı bir hedeftir: Modern mimarlığın dili için en anlamlı ve zorlayıcı yapıtları temel alan bir ‘değişmezler’ dizisi belirlemek. Bu durumsa bir konuyu akla getiriyor: Sözel dilde kod vazgeçilmezdir, yoksa hiçbir iletişim söz konusu olmayabilir. Ne var ki mimarlıkta bu kodu kullanmaktan vazgeçen birinin bu yüzden inşa etmeye de son vermesi gerekmeyebilir. Mimarlığın modern dili, bir kodu olmadığı halde geniş çapta nasıl konuşuluyor olabilir? Bu araştırma herhangi bir sapkın hareketle aynı hedefe sahiptir: Tartışma başlatmak. Eğer bir tartışmayı kışkırtabilirse amacına erişmiş demektir.”

Haberin Devamı

Mimarlığın Modern Dili

Alexandre Vallaury’nin İstanbul Mirası

Avrupa Miras Günleri kapsamında düzenlenen “Alexandre Vallaury’nin, İstanbul Mirası” fotoğraf sergisi 17 Eylül’de Institut Français İstanbul’da ziyarete açıldı. 23 Ekim'e kadar sürecek olan sergide, sanatseverler fotoğrafçı Bilal İmren'in objektifinden Levanten Mimar Alexandre Vallaury'nin (1850-1921) İstanbul'a bıraktığı mirası keşfedecekler. Paris Güzel Sanatlar Ulusal Yüksek Okulu’nda öğrenim görmüş mimar, Boğaz kıyısında 19. yüzyıl sonlarında ve 20. yüzyıl başlarında inşa edilen binaları tanımlayan Neo-Osmanlı stilinin yaratıcılarından ve ileri taşıyanlarından biriydi. Alexandre Vallaury’nin yaratıcısı olduğu binalar arasında, Neo-Rönesans stilinde Osmanlı Bankası Biinası (1892), Neo-Klasik stildeki Müze-i Hümayun (1907) ve şatafatlı, gösterişli ve lüks tarzları harmanlayarak içinde bulunduran meşhur Pera Oteli (1894) geliyor. Sergi, genç Türk fotoğrafçı Bilal İmren’in objektifinden, İstanbul’da Alexandre Vallaury’nin mirasını -kendi seçkisi ve perspektifinden- keşfetmeyi öneriyor. 1994 senesinde Ağrı’da doğan İmren, 2014 yılında Güzel Sanatlar Fakültesi Fotoğraf Bölümü’nden mezun oldu. Mimari ve belgesel fotoğraf alanında yaptığı çalışmalarla çeşitli sergilere katıldı. Toplumsal bilincin ve belleğin oluşması açısından önemli bir güce sahip olduğunu düşündüğü bu görsel sanat alanında üretim yapmaya devam ediyor. Bir Fransız ve Avrupa kültür geleneği haline gelen, 39. Avrupa Miras Günleri vesilesiyle düzenlenen bu sergi, hem şehirde sanatsal bir yolculuğa davet hem de dün, bugün var olan ve yarın da var olacak olan Fransa ve Türkiye arasındaki sağlam kültür ilişkisinin bir nişanesi.

Haberin Devamı

Mimarlığın Modern Dili

www.ifturquie.org

Türkiye Kültür Yolu Festivalleri

Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından Türkiye’nin uluslararası marka değerine katkıda bulunmak amacıyla düzenlenen Türkiye Kültür Yolu Festivalleri, beş şehirde çok daha kapsayıcı etkinliklerle bir kez daha kapılarını açıyor. Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, 16 Eylül-23 Ekim tarihleri arasında İstanbul, Ankara, Çanakkale, Diyarbakır ve Konya’da yapılacak festivalleri yaygınlaştıracaklarını belirtti. Üç yıl süren hummalı bir çalışmanın ardından ilk kez geçen yıl Beyoğlu Kültür Yolu adıyla düzenlenen ve bu yıl Başkent Kültür Yolu rotasıyla genişleyen Türkiye Kültür Yolu Festivalleri, bu kez beş ilde birden çok daha kapsayıcı ve yaygın etkinliklerle benzersiz bir kültür sanat deneyimi yaşatacak. 16 Eylül’de başlayan ve 23 Ekim tarihine kadar İstanbul, Ankara, Çanakkale, Diyarbakır ve Konya’da düzenlenecek olan festivallerde, sanattan sinemaya, edebiyattan dansa, müzikten dijital sanatlara 3000’den fazla etkinliği ve 15.000’e yakın sanatçıyı kapsıyor. Bir ayı aşkın bir süreye yayılan festivaller, 7’den 70’e herkesi mimariden edebiyata, resimden müziğe, tasarımdan tiyatroya farklı disiplinlerden çok sayıda sanat etkinliğiyle buluşturacak. Festivallerde biletli etkinliklerin yanı sıra pek çok ücretsiz etkinlik de var. Festival boyunca çocuklar ve çocuklu aileler için özel etkinliklerin yanı sıra gastronomiyle ilgili ilgi uyandıracak çalışmalara da imza atılacak. 16-25 Eylül tarihleri arasında Çanakkale’de gerçekleşecek Troya Kültür Yolu Festivali, sergi, konser, söyleşi ve atölyelerden oluşan 100’den fazla etkinliği sanatseverlerle buluşturacak. 40’tan fazla mekanda yapılacak etkinliklerde 1000’in üzerinde sanatçı yer alacak. Çanakkaleliler ve bölge halkı, Genel Sanat Yönetmenliğini Mustafa Erdoğan’ın yaptığı, Anadolu Ateşi “Troya” Gösterisi’ni Anadolu Hamidiye Tabyası Açık Hava Sahnesi’nde izleme fırsatı bulacak. Festivalde Çanakkale Savaşları Araştırma Merkezi’nin açılışı da gerçekleştirilecek.