30.10.2023 - 03:00 | Son Güncellenme:
Biyofilik tasarım sizce geleceğin yapılarını ve kentlerini nasıl dönüştürecek?
Bugün peyzaj mimarinin geleneksel mimarinin yerini alıp alamayacağı konuşulan konular arasında. Esasında bu duruma hem alabilir hem de alamaz yanıtı verilebilir; çünkü bir entegrasyon söz konusu. Şu an yaptığımız, şehirlerimizin ve yaşam alanlarımızın biraz daha kırsallığını ve doğa ile iç içe geçmişliğini geri getirmeye çalışmak. Endüstri tarafından incelendiğinde ise toplu üretimden toplu özelleştirmeye doğru bir geçiş olduğu görülüyor. Kısacası merkezileşmekten lokalleşmeye doğru bir değişimin varlığı söz konusu. Dördüncü sanayi devrimi ile birlikte özellikle yapay zeka tabanlı yeni bir yapılanmanın bulunduğu bu dönem ise üretim tarafında yeni bir değişimi beraberinde getiriyor. Bugün şehir alanları her ne kadar ticari faaliyetlere ayrılmış durumda olsa da zaman içinde materyal veya besin üretiminin gerçekleştiği yerler haline gelecek. Merkezi üretim alanlarından daha lokal üretim yapan kılcal merkezler haline gelecek. Bu da birbirinden ayrılmış yapılar ve organizasyonlar yerine; birbiriyle bağlantılı, birbirinin devamı niteliğinde olan yapıları ortaya çıkaracak.
Türkiye’de biyofilik tasarım örneklerinden en çok dikkat çeken çalışmalar hakkında bilginiz var mı?
ecoLogicStudio olarak 2006 yılında İstanbul’da yaptığımız bir proje biyofilik tasarım özelliklerini taşıyor. Bu projede mukarnasın yapısına baktık ve bununla alakalı olarak statikle bağlantılı çalışmalar gerçekleştirdik. Burada birtakım mineraller de kullanılarak gerçekleştirdiğimiz yapılarda, statik ile bir araya getirildiğinde çok güzel sonuçlar alınabildiğini gördük. Biyofilik mimarinin temel özelliklerinden biri, canlı organizmaların mimarinin dokusuna entegre edilmesinin yanı sıra, estetiğin ya da güzelliğin bu mimaride oynadığı özel roldür. Güzellik, biyofilik tasarımda ekolojik zekanın bir ölçüsü olmasına rağmen mimarinin sembolik, mekansal, yapısal ve edimsel sistemleri gibi çoklu sistemlerin etkili ve sağlam entegrasyonunun da bir ölçüsüdür. Türkiye'de de tarih boyunca bu entegrasyonun güzel örnekleri görüldü.
Küresel ısınmanın yarattığı çevresel etkileri somut olarak hissettiğimiz şu günlerde tasarım ve mimarlık dünyasının yönelmesi gereken temel konular neler olmalı?
Geçtiğimiz yıllarda yaşadığımız pandemi ve son yollara daha çok duyduğumuz küresel sağlık ve iklim değişikliği, biyo-tasarımın önemini bir kez daha gözler önüne serdi. Dolayısıyla sağlıklı bir toplum ve refah kentler sürdürülebilirlik ve ekolojik mimariyle eş anlamlı hale geldiği bir geleceği geliştirmek zorundayız. İklim değişikliği, günümüzün en önemli sorunlarının başında geliyor. Nitekim bu konu hakkında da çok fazla çalışma yapılıyor ve şehirlerdeki yapılaşma konusunda düzenleyici adımlar atılması için planlar kurgulanıyor. Benim mimarlara, doçentlere ya da doktorasını yapanlara en büyük önerim geleneksel mimari konutlardan biraz uzaklaşıp şehrin planlanmasında daha bütüncül bir bakış açısı sergilemeleri. Sadece coğrafi ve yeryüzü kısıtlamalarını değil, aynı zamanda diğer mikrobiyolojik ve biyolojik kısıtlamaları da göz önünde bulundurmaları gerekiyor. Bütün bunları yaparken de disiplinleri birbirinden net çizgilerle ayırmaktansa daha entegre bir biçimde bunu yapmanın daha doğru olacağını düşünüyorum.
Biyofilik tasarım gelecekte sıhhi tesisat ve vitrifikasyon alanında neleri değiştirebilir?
Kentsel mikrobiyom ve sucul ortamlarla doğrudan ilişkili süreçlerle ilgilenen sıhhi tasarım ve vitrifikasyon alanı, biyofilik tasarımda büyük bir inovasyon potansiyeli taşıyor. Günümüzde tipik olarak biyolojik atık ve atık su üretimini ve bertarafını yöneten bir altyapının parçası olan sıhhi tesisatlar, gelecekte genişletilmiş kentsel mikrobiyom dediğimiz şeyin de bir parçası haline gelebilir. Tamamen yeni bir altyapı türünden bahsediyoruz. Atık su filtrelenir ve yapılı çevrede biyokütle, gıda veya diğer canlı organizmaların büyümesine yardımcı olmak için besin maddelerine ya da besleyici maddelere yeniden metabolize edilir. Bu da yepyeni bir pazar olma potansiyeli taşıyor. İkinci önemli husus ise malzeme teknolojileriyle ilgili. Elbette biyofilik tasarımın 3D baskı gibi süreçlerle hayata geçirilen yeni formlara ilham verdiğini gördük. Bu formları sıfır atık ve gelişmiş performansa sahip ürünlere dönüştürmek gerekli. Bunlar, atık suyun mikroorganizmalar aracılığıyla yerel mikrofiltrasyonunu da içerecek yeni bir konsept yahut yeni bir su veya sucul ev ortamı fikri yaratmak için sıhhi tasarımın geleceğinde birleşecek iki unsurdur. ecoLogicStudio'nun öncü fotobiyoreaktörlerini, evsel fotobiyoreaktörlerimizi düşünün. Bunlar, mikroorganizmaların güvenli ve verimli bir şekilde büyümesi için suda yaşayan habitatlardır. Cam ve diğer 3D baskılı biyomalzemelerden yapılmıştır, gri suyu filtrelemeye yardımcı olurken karbonu yakalayan ve değerli biyokütle yetiştiren yeni sıhhi tesisat ürünlerine evrilmelerini hayal edebiliyorum. Sıhhi tesisatlar evsel, ticari ve kentsel çevre için mikro-biyolojik bahçelere dönüşerek atık suyu ön arıtmaya, karbondioksiti yakalamaya, oksijenlendirmeye ve gıda yetiştirmeye olanak sağlar.