18.04.2020 - 07:00 | Son Güncellenme:
Önder Yılmaz
Koronavirüs salgını sonrası önümüzdeki 2 -3 yıl içinde kamunun borçlanma ve sermaye alanındaki etkisinin artacağına vurgu yapan Sönmez, “Finansal zorluğu yaşayan Türkiye’nin stratejik değerlerine, yabancı şirketlerin bir şekilde bunlara sahip olmasını engellemek ve bizim daha önceden devreye girip bu zor dönemde sermaye desteği sağlamak istiyoruz” dedi.
Sönmez, TBMM’de Kovid-19 salgınının etkilerini azaltmak için çıkarılan yasada Varlık Fonu’na şirketlere sermaye desteği vermenin önünü açan düzenlemenin ayrıntılarını ve fon denetimlerinin neden geciktiğini gerekçeleriyle anlattı.
Neden gecikti?
Sönmez, Varlık Fonu’nun denetimlerinin gecikmesinin pratik bir gerekçeden kaynaklandığını açıklarken şunları kaydetti:
“Varlık Fonu’nun ilk konsolide denetimi, tam konsolide, IFRS, UFRS, TFRS denetimi 2018 sonu itibariyle ancak kasımda bitirildi. Bunun sebebi şu:
İlk defa denetim yapıldığı için TPAO, BOTAŞ, Eti Maden gibi kurumlarımızın yurt dışı iştirakleri var, ilk defa denetleniyor. Bunlarla ilgili tamamen yabancı ve yurt dışı denetim şirketlerinden kaynaklanan bir şekilde denetim raporları, denetçimizin, KPMG eline çok geç ulaştı, Ağustos 2018 tarihinde ulaşabildi maalesef, çok fazla baskı koymamıza rağmen.
Bu, şunu gerektiriyor, bu sene bu süreçleri daha öne çekiyoruz. Şu an fiili olarak 2019 denetimi yapılmakta, koronadan dolayı ekipler şirketlerde stok sayımı, alacak takibi vesaire süreçlerini gerçekleştiremiyor. Masabaşı iş yapıyorlar. Pratik olarak haziranın zaten bu büyüklükte yapılması çok zordu ama süreçte de şu an fiili imkânsızlıklar var.”
223 milyar dolar
Sönmez, “Varlık Fonu’nun konsolide toplam varlıkları geçen sene itibarıyla 223 milyar dolar. Türkiye’nin en büyük konsolidasyonu” dedi.
Stratejik değerlere sahip çıkılıyor
Sönmez, özellikle stratejik şirketlerin desteklenerek yabancıların eline geçmesini engellemek istediklerini belirterek şöyle konuştu:
“İşlemin özelliği şu: Varlık Fonu bir şirketin kontrolünü alacak, beraber veya tek başına kontrol edebilir karşı taraf buna rıza gösterecek ve muafiyet sadece işlem bazında yani oldukça daraltılmış bir durum.
Piyasa ekonomisinin gerektirdiği hız ve reaksiyonu sağlamak istiyoruz. İkincisi, işlemin taraflarına ilave bir finansal yükümlülük getirmemek. Üçüncüsü de çok önemli, şirketten bir sermaye çıkışını engellemek. Örnek verebilirim, şu an nakit, çok değerli, Varlık Fonu’na girdiği için azınlık payda olan biri tamamen bunu bahane ederek şirketi rücu edebilir ve şirketin elindeki nakdi dışarı çıkarabilir. Ya da bize kontrolü veren diğer taraflara, işlemin taraflarına yani sözleşmenin taraflarına rücu ederek onların da finansal zorluğunu daha da zor duruma getirebilir.
Amaç, tamamen, finansal zorluğu yaşayan, Türkiye’nin stratejik değerlerine, yabancı şirketlerin bir şekilde bunlara sahip olmasını engellemek ve bizim daha önceden devreye girip bu zor dönemde sermaye desteği sağlamak.”
Kamu borçlanması artacak
Koronavirüs salgını sonrası, önümüzdeki 2 - 3 yılda kamunun borçlanma alanındaki etkisinin artacağını belirten Sönmez “Dünyada korona sonrası kamunun, hem borçlanma, hem de sermaye alanındaki etkisinin artacağını öngörüyoruz. Bu anlamda, Türkiye’de özel sektörün gayri safi milli hasılaya olan borcu daha yüksek, kamunun gayri safi milli hasılaya olan borcu daha düşük olduğu için biz önümüzdeki 2, 3 sene boyunca Türkiye’nin kamu borçlanmasını artırabilmek için alanı olduğu bu borçlanmanın bir kısmını da sermaye tarafında yapması gerektiğini düşünmekteyiz” diye konuştu.
Devlet zorlamayacak
Sönmez, sıkıntıya giren şirketlere yönelik devletin bir zorlamada bulunmayacağını belirtirken, şu 3 önemli noktaya dikkat çekti:
“Finansal sıkıntıya giren, sermaye eksikliği çeken şirketlerle ilgili; şirketlere destek amacıyla 3 önemli hususa dikkat çekmek istiyorum.
Birincisi, kesinlikle Varlık Fonu’nun kontrolü aldığı durumlarda, ikincisi işlem bazında muafiyet yani bu şirketler diğer işlemlerinde ilgili kanunlara tabiler, üçüncüsü de karşı tarafın da rızası yani herhangi bir şekilde devletin zorla aldığı bir durum yok. Halka açık şirketlerde Sermaye Piyasası Kanunu’nun çıkış hakkı, çağrı mükellefiyeti ve ortakların pay alımını denetleyen 5 maddeden muafiyet, halka açık olmayan ve ortakların paylarının satın alınması sağlanacak.”