14.10.2018 - 01:30 | Son Güncellenme:
Duygu Erdoğan - Duygusal sohbetler
10 parmağında birçok marifet var Tuvana Büyükçınar’ın ama en büyük çıkışlardan birini tasarımla daveti buluşturduğu A46 Organization girişimiyle yakaladı.
Dünya markalarını Türkiye’ye getirerek bu işe giren Büyükçınar, özgün tasarımlarıyla gençlerin gözdesi. A46’nın ünlü isimleri buluşturduğu düğün organizasyonları ‘TUVANAM’ markası altında sosyal medyada büyük ilgi görüyor.
Modayı hiçbir zaman ihmal etmeyen, tasarımının yurtdışında kendisini anlatmakta sıkıntı çeken Türk tekstilinin kurtuluşu olduğuna inanan Büyükçınar, bunun için önce dürüstlüğe sonra da çok çalışmaya vurgu yapıyor...
- ‘Moda’ piyasa olarak ne durumda?
Geçmişte tekstil adına çok önemli bir ülke olduk. Çin ve Hindistan bu kadar ilerlemeden önce. Sanırım çocukluğuma denk geliyor. Çünkü çocukluğumda bütün ünlü iş adamları tekstilciydi. İnsanlar yalıyı tekstille alırdı, şimdi inşaatla, gaz ve enerjiyle alanlar var.
- Peki sonra ne oldu?
O dönemde tekstil bu kadar iyi giderken itibarımız o kadar düşmüş ki, özellikle Avrupa’da... Biz o kadar güven yitirmişiz ki, şu anda Türk tasarımcısı olarak bir fuara, showroom’a, bir etkinliğe katıldığımız zaman ‘Türkler parayı alır ürün vermez’, ‘gördüğün ürünün aynısını vermez’ gibi kalıplarla karşı karşıya kaldık. Hintlilere bile olan inanç bize yoktu. Bu anlamda gerçekten bardak taşırılmış. İşin kötüsü bunu tasarımcılar değil firmalar yapmış, üreten atölyeler yapmış. Dolayısıyla biz Türk tasarımcılar olarak hem genç, hem yetişkin tasarımcılar öncelikle bu itibarı temizlemeye çalışıyoruz. Sonrasında tasarımlarımızın gücü konuşuluyor.
- Başka bir ülkede olsaydınız...
Bizler Türk tasarımcılar olarak adeta haritanın iki santim solunda doğmuş olsak, Avrupa menşeili olsak, hatta Yunan menşeili olsak eminim çok daha değer, hürmet görürdük. Maalesef bizler oyuna hep 1-0 yenik başlıyoruz, hep bir mücadele var. Neyse ki mücadeleye alışkın bir toplumuz.
Hafta içi her gün Kanal D’de yayınlanan ‘Yeni Bir Ben’ programı ilgiyle izleniyor.
Kendin ol, işte moda odur
- Bazıları sizi sadece gelinlikle tanıyor...
Evet gelinlik markası gibi oldum. Ve çok tesadüfi oldu. Biraz da ünlü isimlerle çalışmalarımın üst üste gelmesiyle oldu. Ünlülerin konumunu, onlarla çalışmanın ciddiyetini bilince tercih edildim. Fark edilen şıklık yaratıyoruz.
- Organizasyon da yapıyorsunuz...
Bu iş bizim açımızdan patlama noktalarından biri oldu. Bize mutluluk veriyor.
- A46 markasının açılımı!
20 yıl Nişantaşı Abdi İpekçi Caddesi No:46’da çalıştık. Maçka Caddesi yeni yerimiz, ama bu markamız.
- Moda sizce nedir?
Moda, kendine göre her şey oldu şu anda. Şahsen çok moda olduğunuzda demode olunduğunu düşünüyorum. Giydiğimi defalarca giymeyi çok severim. Aksesuarlarımı severim. Kendim olduğum sürece moda olduğuna inanıyorum.
- Sosyal medya fenomenleri hakkındaki görüşünüz?
Sosyal medya modacıları bizim önümüzü kesmiyor. Onlar için konu sadece ünlü olmak. Bu da bizi etkilemez.
İthal ürün indirimde satar
- Moda yolculuğunuz nasıl başladı?
Çok genç yaşta başladım, markamdan önce butik olarak A46 vardı. İthal 25 markayı Türkiye ile buluşturmuştum. Ama gördüm ki euro ve dolarla satın alınan ürünler sadece yüzde 50 indirime girdiğinde satılıyor. Ardından kendi markalaşma sürecim başladı.
- Satışlar iyi mi?
Para kazanma konusu kolay değil. Beni meşhurlaştıran, adımı duyurmuş olmamı sağlayan moda oldu. Bizler çok uğraşıyoruz ama gel görelim ki firmalar taklit ediyor. Ya da firmalar, bir takım tasarımcılarla iş birliğine gidecekken işin içine sosyal medya fenomenleri giriyor. Bu sefer onlar tasarımcının yerini alıyor.
- Peki çıkış yolu!
Tasarımla birlikte düğün ve davet organizasyonu, bebek-çocuk mobilya dekorasyon markası, ev dekorasyonu ve şimdi de televizyondayım. Tek odağımı moda yaparsam eğer; ihracat anlamında Türk tasarımcısı için çok doğru bir zaman olduğunu düşünüyorum. Ülkemizde belki zor para kazanıyoruz ama ihracatta doğru koleksiyonu, doğru rakama, doğru zamanda üreten bir tasarımcının para kazanmaması mümkün değil. Tasarımcının yeni hedefi ihracat pazarları olmalı. Bunun yanı sıra genç tasarımcı için şunları söyleyebilirim; kendini doğru anlat, sosyal medya sayfanı doğru yönet, özgün ol, çok çalış.
- ‘Tasarımsa pahalıdır’ fikri, kıralamaz mı?
Dünya böyle, markalaşma süreci böyle. Özel ve çok az üretiyorsunuz. Tasarım ülkemiz için de çok önemli. Katma değerini artırıyor. Ama modayla ilgileniyorsanız, bizim için de ekonomiden etkilenmemek mümkün değil. Çok özellikli kumaşlar kullanmayı seçiyorum ama çok pahalı, kumaşı ithal ediyoruz. 35 kişilik bir kadromuz var. Ben Türkiye’nin değerli kumaşlarına her zaman ağırlık verdim. Bir dönem Kutnu kumaşını kullandım. Yerel kumaşlara yer vermeye çalıştım ama bir yerden sonra bu alan kendini yenileyemediği için, bir de abiye kumaşında ne yazık ki iyi durumda olmadığımız için ithal alıyorum.
DEFİLE YOLDA
- Yeni koleksiyon...
Her sezon koleksiyonum oluyor ama defilesini yapamadığım için görülmüyor. Moda haftalarına bir süredir yetişemiyorum. Ama bireysel bir defileyi kısa süre içinde yapacağım. Bunun dışında Trendyol ile ikinci koleksiyon yolda. Sadece gelinlik olmayacak, daha farklı alanlarda daha fazla ürünle yeniden buluşacağız.
ERKEKLER KRİZİ TEĞET GEÇTİ
Hatice Gökçe, Türkiye’de ‘Tarkan’ın modacısı’ olarak ünlendi. Erkek modasını belirleyen işlere imza atan Gökçe, erkek giyimini kalıplardan çıkaran tasarımlarıyla biliniyor. Ünlü erkek sanatçıların birçoğu etkinliklerde Hatice Gökçe tasarımıyla görüntü veriyor. Gökçe, yeni sezonun ipuçlarını anlatırken, erkek giyiminde artık her şeyin daha hızlı değişeceğinin de müjdesini verdi.
- Artık bir tasarım ülkesi miyiz?
Bundan on yıl öncesine bakınca parmakla sayılacak tasarımcı kendi güçleriyle varlık gösteriyordu. Durum değişti. Artık evet tasarımla anılan bir ülke haline gelmeye başlıyoruz.
- Dışarıdan nasıl görünüyoruz?
Elbette henüz diğer moda şehirlerindeki gibi algılanmıyoruz. Ama burada bir hareketlilik olduğunun farkındalar. Bir güzel tarafı da, burada yaşamış, burada temel eğitimini almış ama orada iş yapan moda tasarımcılarının sayısının da artması avantaj. Moda devlerinin koyduğu kuralları tanımadan yeni bir yöntemle, kendi ekolünü anlatabilen bir ülke olursak daha başarılı olacağız.
- İhracatı artıyor o halde...
Düşünün ki, pek çok insan bir moda evi nasıl işletilir, nasıl süreklilik kazanır bunu bile bilmiyordu. Şimdi gerek teşvikler, gerekse eğitimin bu alanda açtığı yeni çığır ile herkes, hepsini bilir hale geldi. Bu sayede tasarım ihracatı yapmaya başlayan bir ülke olduk.
- Sizin işleriniz nasıl gidiyor, kurların etkisi hissediliyor mu?
Sektör için kendi müşteri kitlesini oluşturmuş, çok geniş olmasa da yaratıcı departmanlarda çalışan; oyuncular, sanatçılar, grafik tasarımcıları, müzisyenlerle çalışıyoru. Daha farklı giyinmeyi seven, tasarım kültürüne yakın ve yüksek alım gücü olan bir erkek figürü. Eğlence sektörü büyük anlamda zarar görürse bizi de etkiler ama şu anda sorun yok. Dövizin ani hareketleri zorluyor ama tüketmiyor.
- İthalat sorun mu?
Biz yüzde 50 yerli, yüzde 50 ithal ürün kullanıyoruz. Özellikle kumaşı ithal ediyoruz. Yine aksesuarı da. Bu da maliyetlerimizi artırıyor.
- İşlerinizde Tarkan etkisi!
Arka arkaya çalışınca ve birlikte güzel işler yapınca büyük bir kitle böyle tanıdı. Onun tarihinin içinde bizim de imzamızın olması ve uzun soluklu olması; yıllar sonra, ikonlaşan bir müzisyenin hayatı konuşulurken orada olmamız bizim için çok kıymetli. Bir star aracılığıyla tasarımlarımızın daha geniş kitleye ulaşması önemli.
- Erkek giyimini kalıplarından çıkarmak zor olsa gerek...
Gerçekten uzun zaman erkek giyiminin yeni bir şeyler sunmasını çok bekledik. Birçok kişinin bize deli gibi baktığı oldu ama artık hem giydiriyoruz, hem de talep alıyor. Ve bunu giymekte cesur olan ama bunu feminenliğe yormayanların sayısı da çok arttı. Kalıplar dışında görünen bir iş, hemen buraya yoruluyor. Artık bunu geride bıraktık.
- Beklediğinize değdi yani...
Biz çok uzağı gördük diyebiliriz. Bu süre içinde donanımlı olmak için çaba sarf ettik. Kimse giymez dedikleri ceketleri şimdi herkes giyiyor. Sosyal baskı ile şekillenmiş bir erkek giyimi varken bunun yıkıldığını gördük. Şimdi damatlık için bile çok güzel talepler geliyor.
- Sıradışı damatlar göreceğiz...
Evet. Farklı damat olmak isteyenlere, gelin kadar iyi görünmek isteyenlere çok iyi işler yaptık. Ama bu bahsettiğim yine yaratıcı departmanda çalışan insanlar. Daha modern çizgide olmak istiyorlar. Damatlık işi gelecekte çok daha değişecek. Erkekler de artık bunun farkında. Estetik sektörü, kozmetik sektörü hepsinde dengeler değişiyor.
Yeni sezon çok renkli
- Yeni sezonda neler var?
Daha hareketli, daha grafiksel desenlerin olduğu ve rengin daha fazla girdiği bir sezon olacak. Artık her renk var. İnsanları bir renge, kalıba hapsedemeyecekler. Doğa ve hayvan desenlerini sık sık göreceğiz. Tasarımcı olarak yaptığımız, kolay bulunmayacak kumaşları yeniden dokulandırarak kullanmaya çalışıyoruz. Çünkü her bir müşterimiz özel ve onlara yaptığımız neredeyse başka kimseye yapmıyoruz. Yanında her yıl bir koleksiyonumuz oluyor, bunu da isteyen müşteri oranımız yüksek. 2019 yazı için Şahname’den yola çıkarak çalışmalar yaptık. Üç yıldır minyatür ilgi alanımda, nakkaş olmak için çalışıyorum. Bununla da Topkapı Sarayı ile işbirliği yaptığımız ‘Matrakçı Nasuh’ Koleksiyonu hazırlığındayız. Saraydaki butikte satılacak.
- Alanınızda uzun süre tektiniz, bu bir avantaj mı?
Erkek modası anlamında tektim ama bu da kötü. Kıyaslanabileceğiniz bir şey yok, ne yaparsanız kabul görüyor. Ama şimdi her kategorinin, her bir tarzın altında farklı tasarımcılar var. Rekabet ufkumuzu da açıyor.
- Tabi sosyal medya da var...
Sosyal medya dengeleri değiştirdi. Kendi kurallarını oluşturmaya başlıyor. Zaten moda da on beş yıl önce konuştuğumuz moda değil. Buna ayak uydurmak gerekiyor. Tarzınızı, söylemlerinizi yeniden yapılandırmak gerekiyor ki ilerlenebilsin. Biz de her zaman bu fikirle çalışıyoruz.
Megastar Tarkan, konserlerinde sık sık Hatice Gökçe imzalı tasarımlarla sevenlerinin karşısına çıkıyor.