24.01.2014 - 02:30 | Son Güncellenme:
Konuk Yazar: ARTUNÇ KOCABALKAN
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın 2009 yılında İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres’e “One minute” çıkışıyla gündeme oturan Davos toplantıları başladı. İsviçre’nin Davos şehrinde dünyanın önde gelen siyasetçi, finansçı ve işadamlarını biraraya getiren 44’üncü Dünya Ekonomik Forumu’nda (WEF) konuştuğumuz Wef Enerji Konseyi Başkanı Fatih Birol, “Bağdat ile Erbil anlaşırsa Türkiye için çok büyük kapılar açılır. Amerika kaya gazıyla devrim yapıyor çünkü kaya gazının fiyatı son derece düşük. Kaya gazından daha düşük maliyetteki gaz maliyeti Kuzey Irak ve Irak’ta var. Türkiye bu gazı ülkeye getirebilirse Türkiye’nin cari açığına çok önemli bir çözüm olur. Sadece ekonomik olarak Türkiye’nin Irak ile yapacağı bir anlaşma Türkiye’nin ekonomik tarihindeki en büyük sıçramalardan bir tanesi olur. Ben bu konuda iyimserim” dedi.
Birol, Türkiye’nin Irak’la anlaşması durumunda enerji fiyatlarının tüm dünyada rahatlayacağını, Türkiye’nin ise jeopolitik konumunu güçlendireceğini söyledi.
Avrupa daha da kötüleşecek
Enerji maliyetlerinin artmasıyla birlikte Avrupa’daki şirketlerin kan kaybettiğini dile getiren Birol, Avrupa’daki imalat sektörünün, maliyetleri daha düşük olduğu için, Ortadoğu ve Amerika’ya kaymasını beklediklerini kaydetti. Bu durumun ekonomik anlamda zor durumda olan Avrupa’nın ciddi zorluklarla karşılaşmasına neden olacağını vurgulayan Birol, “Avrupa’daki gaz fiyatları Amerika’dan yüzde 300, elektrik fiyatları ise yüzde 250 daha pahalı. Dolayısıyla Avrupa daha da zor duruma girecek“ diye konuştu.
Japonya’da da benzer bir durumun olduğunu, atom reaktörlerinin hiçbirinin çalışmadığını ve Japonya’nın enerji açığını kapatmak için kömür ve gaz ithalatına yüklendiğini ifade eden Birol, bunun da ciddi bir cari açık yarattığını dile getirdi. Avrupa ve Japonya bu haldeyken kaya gazı ve kaya petrolünden elde ettiği gelirlerle Amerika’nın ciddi bir geri dönüş yapacağını kaydeden Birol, “Avrupa ve Japonya kaybeden, Amerika ise kazanan olarak karşımıza gelecek” dedi.
İşadamları hem iyimser hem kaygılı...
- WEF’e katılan işadamlarının büyük bölümü iyimserdi ancak kimse kısa vadede ekonomi ve siyasette ne olacağı konusunda bir fikre
sahip değil.
- Toplantılarda geçen yıllara göre her zamankinden daha fazla siyaset konuşuldu. Herkesin siyasetle ilgili kafasının karışık olduğu gözlendi.
- Siyasette İran’ın yeni Cumhurbaşkanı insanları iyimserliğe sevk ettiği için gündem konusuydu.
- Üst düzey katılımın olduğu toplantılarda
dünyanın nasıl şekilleneceği masaya yatırıldı.
- Toplantılarda en çok güldüren ise,
“İnsansız otomobil hız limitini aşarsa cezayı
kim öder” sorusu oldu.
‘Türkiye’nin IMF’ye ihtiyacı kalmadı’
IMF eski Başkan Yardımcısı John Lipsky, 2001 krizinden sonra Türkiye’de bankacılık sektörünün, yapılan reformlarla birlikte belirli bir noktaya geldiğini ve bu noktadan sonra IMF’ye ihtiyacının kalmadığını söyledi.
Türkiye’nin hızla basit reformlar yapmasının Türkiye’yi bir yere taşıdığını dile getiren Lipsky bununla birlikte reformların durduğunu, özellikle enerji fiyatları konusunda herhangi bir reformun hayata geçirilmediğini söyledi. Lipsky, “Türkiye’ye bakıldığında enerji fiyatlaması sorununu çözmüş görünmüyor” dedi. İstanbul’un finans merkezi olmasıyla ilgili görüşlerini aldığımız Lipsky şunları söyledi: “İstanbul kesinlikle bölgesel bir finans merkezi olmalı. Türkiye 7-8 büyümeleri hakediyor. Bunu başaracak gücünüz var ve bunu yapmalısınız.”
HSBC Ekonomisti Stephen King ise Türkiye’de cari açık ve deflasyonun ciddi bir sorun olduğunu ve risk yarattığını, bu konuda ciddi adımlar atılması
gerektiğini söyledi.
Roubini gelecek ay Türkiye’ye geliyor
2008 küresel finans krizini önceden tahmin etmesiyle tanınan Kahin lakaplı ekonomist Nouriel Roubini, gelecek ay Türkiye’ye geleceğini söyledi. Türkiye’yi gelişmekte olan ülkeler içinde kırılgan ülkeler arasında gösteren Roubini, cari açık, yavaş büyüme ve seçim kaynaklı siyasal gerginliklerle uğraşan Türkiye’yle ilgili olarak, “Türkiye’de neler oluyor yerinde görmek istiyorum” dedi.
‘Orta sınıfı hızlı büyüyen ülkelere yatırım yapıyoruz’
En son Yörsan’a yaptıkları yatırımla gündeme gelen Abraaj Group ortaklarından Mustafa Abdel Wadood sorularımızı yanıtladı. Türkiye’de yatırımlara devam etmek istediklerini belirten Wadood, özellikle orta sınıfı hedeflediklerini söyledi. Orta sınıfa hitap eden bütün sektörlerle yakından ilgilendiklerini kaydeden Wadood, “FMCG, perakende, sağlık, finans... Çeşitli sektörlerde şimdilik orta ölçekli yatırımlar yapıyoruz ama ilerleyen dönemlerde iş hacmimizi büyüteceğiz. Yaptığımız yatırımlarla Türkiye’de başarı hikayeleri yazmak istiyoruz” dedi
Orta sınıf büyüyor
Abraaj Group’un gelişmekte olan pazarlara odaklandığını ve bu pazarların ortak özelliklerinin orta sınıfın hızla büyümesi olduğunu vurgulayan Wadood, “Gelir seviyesi arttıkça insanlar şehirlere göç ediyor ve tüketim doğal olarak artıyor. Bu da finansal hizmetler, gıda, hizmet sektörü gibi pek çok sektörü büyütüyor. Dolayısıyla orta sınıfın hızla büyüdüğü bu pazarlarda fırsatlara bakıyoruz” diye konuştu. Yatırım yaparken özellikle gelişmekte olan ülkelerin büyümelerini ve orta sınıfın hızlı yükselişini ne kadar sürdürebileceklerine baktıklarını ifade eden Wadood, “Bu ülkelerin uzun vadeli planlarının olup olmaması da yatırım kriterlerimiz arasında” dedi.
Fiyatın önemli olduğunu ancak uzun vadeli yatırım düşünülen pazarlarda fiyatın önüne büyüme trendlerinin geçtiğinin altını çizen Wadood, “O ülkenin para birimi belki yüzde 5 değer kazanıyor ama yaptığınız iş yüzde 25 büyüyor olabilir. Bu değişkenler çok önemli. Global uluslararası fonların yaptığı yatırımdan ne beklediği çok önemli. Risk almak istemiyorlar ve paralarını doğru yerlere yatırmak istiyorlar” diye konuştu.