09.09.2008 - 00:57 | Son Güncellenme:
Eylem Türk
Tüm Restoranlar Lokantalar ve Tedarikçiler Derneği (TÜRES), Tarım Bakanlığı’na başvurarak, içinde her hangi bir şekilde içki ve domuz eti bulunan yemeklerin satışında, restorana bunu mönüde belirtme zorunluğu getirilmesini istedi. 150 üyesi bulunan dernek bu amaçla bakanlığa dilekçe ile başvurdu.
Hatırlanacağı gibi geçen yıl seçim döneminin İçişleri Bakanı Osman Güneş’e Muğla ziyareti sırasında sunulan risottonun (İtalyan pilavı) içinde şarap bulunması nedeniyle başlayan tartışmalar Muğla Valisi Temel Koçaklar’ın görevden almasına kadar gitmişti.
Bu gelişmeden sonra harekete geçen Tüm Restoranlar Lokantalar ve Tedarikçiler Derneği (TÜRES), Tarım Bakanlığı’na başvurdu. Sahipleri ağırlıkla muhafazakar işadamlarından oluşan TÜRES’in dilekçesinde şu ifadeler yer aldı:
“Bir sivil toplum örgütü olarak insanların ne yediğini bilmeleri gerektiğini bu konuda bilgilendirilmeye hakları olduğunu düşünmekteyiz. Gıda maddelerinin ve mönülerin içeriğinin yazılması ve insanların bilgilendirilmesi konusunda gerekli hukuksal düzenlemelerin yapılmasını, bu konuda TÜRES olarak üzerimize düşen sorumluluğu almaya hazır olduğumuzu belirtiriz.”
‘Şikayetler geliyordu’
Birçok restoran sunduğu yemeklerin mönüsünde ayrıntılı tarifler veriyor. Ancak TÜRES, bunun ‘yasal zorunluluğa’ dönüştürülmesini istiyor. Çok şikayetler aldıklarını belirten TÜRES Başkanı Ramazan Bingöl, şunları söyledi:
“Bu şikayetler bazı restoranların içinde domuz eti bulunan yemekler sunduğunu, ama bunun mönülerinde belirtmediğine yönelikti. Mesela tiramisu gibi tatlılar rom ve şarap gibi alkollü içeceklerle yapılmasına rağmen mönülerde ifade edilmiyor. Vatandaş bundan sıkıntı duyuyordu. Bu ve buna benzer pek çok şikayet aldık. Bu durum sadece dini değil sağlık açısından da rahatsızlık yaratıyor.
Bu konuyla ilgili Tarım Bakanlığı’na dilekçeyle başvurduk. Biz şunu istiyoruz: Nasıl ambalajlı yiyecek ve içeceklerin içinde ne olduğu üzerine yazılıyorsa restoranların mönülerinde de ister çorba, ister ana yemek olsun yiyeceklerin içinde ne olduğu yazılsın.
Böyle bir zorunluluk getirilmeli. İnsanların ne yediğini bilme hakkı olduğuna inanıyoruz. Kuzuysa kuzu, keçiyse keçi, domuzsa domuz eti. İsteyen istediğini yesin. Ama ne yediğini bilsin. Ve ona göre hareket etsin.”
GİMDES destekliyor
Bakanlığa bir dilekçe de Gıda ve İhtiyaç Maddeleri Denetleme ve Sertifikalama Araştırmaları Derneği (GİMDES) verdi. Derneğin gönderdiği dilekçede, şöyle denildi:
“İnsanların ne yediğini bilmeleri en temel haklarıdır. Bu temel hakkın bazıları tarafından gasbedilmesini önlemek maksadı ile, bundan böyle açıkta ve servis esnasında paketlenerek satılan gıda ürünlerinde de gıda içeriklerinin tüketicinin de görebileceği açık bir şekilde yazılması mecburiyetinin getirilmesi kaçınılmazdır. Bakanlığınızca zaruret haline gelmiş bu konuda bir düzenleme yapılmasını arz ve talep ediyoruz.”
GİMDES Başkanı Hüseyin Kamil Büyüközer de “Çeşitli anlayışta insanlar var. Vejeteryanlar için sebze yemeğinde et suyu kullanılmış olsa bile bu belirtilmeli. Buna dini bir görüş olarak değil insani bir görev olarak bakmak gerekiyor” dedi.
‘Kimse mönüye yazmıyor’
Hacı Abdullah’ın sahibi Abdullah Korun da “Bu çok önemli. Musevi dininde hahamın nezaretinden geçmeyen hiçbir yiyecek kabullenilmiyor. Koşer damgalı ürünler yiyorlar. Peki biz niye bilmeden gelişigüzel tüketelim? Herkesin öğrenmeye, sormaya hakkı var. Hassasiyetle üzerinde durulmalı. Kimse mönülerine bu bilgileri koymuyor. İnanıyorsak inandığımız gibi yaşamalıyız” dedi.
‘Bu çağda bunu tartışmak gereksiz’
Muhafazakar sahipli lokanta ve restoranların ‘mönüye ayrıntılı yazım zorunluluğu’ talebine ünlü işletmeciler ve turizmciler karşı çıktı.
Sunset’in sahibi Barış Tansever, “Bu çağda bunu tartışmak abesle iştigal etmek gibi geliyor. Türkiye’de restoranların hijyenini, kalitesini tartışacakken bu konuları tartışmak gereksiz. Her restoranın hedef kitlesi üç aşağı beş yukarı belli.
Yılda 22 milyon turistin ziyaret ettiği bir ülkede bu konularla uğraşmak yerine sağlık ve hijyen standartlarının en iyi şekilde sağlanması için hepberaber uğraşmak gerektiğini düşünüyorum” dedi.
‘Mönü bu, tarif değil’
Turistik Otelciler, İşletmeciler ve Yatırımcılar Birliği (TUROB) Başkanı Timur Bayındır, talebi şöyle değerlendirdi:
“Böyle bir uygulamaya gerek yok. Çünkü Türkiye’de yemeğim içinde ne var diyen çok özel müşteri yok. Üç - beş kişi alkol var mı diye soruyor sadece.
Yurtdışında Çin ve Meksika gibi ülkelerde bu uygulama var. Çünkü değişik yemekleri var. Ve içerikleri yazılmış.
Ancak yine de yok şarapta bekletilmiştir. On dakika kaynatılmıştır, yumurta kırılmıştır gibi bir şey olmaz. Böyle bir tarif yoktur. Sadece içeriği hakkında bilgi vardır.
Et yemeği ettir. Şarapta mı dinlenmiş, karbonatta mı? Nerede dinlenirse dinlensin. Bunlar yazılmaz hiçbir yerde. Yemek tarifi değil mönü bu. Bunlara gerek yok.”
‘Yazılırsa mönü kitapçık olur’
Al Jamal Genel Koordinatörü Ergun Yıldız’ın görüşü de şöyle:
“Zaten bütün mönülerde içerik yazılır. Ama detaylar yazılmaz. Yemeğin ana malzemeleri bellidir. Ama bu istenen çok detay.
Bu detaylar yazılacak olursa mönünün okunması zorlaşır.
Artı fazla yer kaplar ve mönüsü geniş olan restoranlar için zorluk olur. Mönüler kitapçık haline dönüşür. İsterlerse ölçek de verelim müşteri bu tariflerle evde yemek yapsın. Müşterinin içeriği bilmek hakkı. Ama illa mönüye yazmak gerekli mi o tartışılır. Garsonlar da sorulması halinde bilgilendirebilir.”