Kültür turlarında otopark tuzağı
Bayram tatilleri, sadece dinlenmek değil, aynı zamanda kültürle, doğayla ve sevdiklerimizle buluşmak için büyük bir fırsat. Hele tatil süresi dokuz güne uzayınca, insanlar soluğu memleketlerinde, doğada ya da tarihi alanlarda alıyor. Bu yıl da tablo değişmedi. Türkiye’nin dört bir yanında milyonlarca insan yollara koyuldu. Kimi tarih ve kültür peşinde Kapadokya yollarına düştü, kimi doğayla iç içe vakit geçirmek için Gaziantep Doğal Yaşam Parkı’na yöneldi.
Kapadokya... Dünya mirası listesine aday, benzersiz bir coğrafya. Ihlara Vadisi’nden Uçhisar Kalesi’ne, Göreme’den Peri Bacaları’na kadar uzanan bu büyülü topraklar geçen yıl 1 milyon 351 bin 763 kişiyi ağırlamış. Bu yıl da tablo farklı değil. Vadiler, müzeler, ören yerleri tıklım tıklım. Kültür turizmi açısından bu bir başarı hikâyesi. Ama ne yazık ki her başarı hikâyesinin arka planında can sıkıcı ayrıntılar da gizli.
Tarihle buluşmak istiyorsanız önce belediyelerin otoparklarıyla yüzleşmeniz gerekiyor. Müze Kart ile 100 liraya onlarca tarihi alana giriş yapılabiliyor. Ama oraya ulaşmak için aracınızı belediyeye ait otoparklara bırakmak zorundasınız. Bu da sizi toplamda 700 ila 1.000 liralık bir ek maliyetle karşı karşıya bırakıyor. Yol kenarına park etmek çözüm değil; çünkü ceza hemen kapıda. Sonuç tarih bedava ama otopark ateş pahası!
150 bin ziyaretçi
Öte yandan, Gaziantep’te bambaşka bir tablo var. Gaziantep Doğal Yaşam Parkı, dokuz günlük bayram tatilinde tam 150 bin ziyaretçi ağırlayarak rekor kırdı. Avrupa’nın üçüncü, dünyanın ise dördüncü büyük hayvanat bahçesi olan bu dev park, 380 farklı türden 8 bin hayvanıyla hem çocukları hem de yetişkinleri büyüledi. Zürafalardan kaplanlara, flamingolardan boz ayılara kadar pek çok canlıyı yakından görme fırsatı sunan bu yer, doğayla buluşmak isteyen ailelerin gözdesi oldu.
Demek ki bir şehri, bir bölgeyi cazibe merkezi haline getirmek için sadece doğal güzellik ya da tarihi zenginlik yetmiyor. Aynı zamanda ziyaretçiyi düşünen bir anlayış gerekiyor. Gaziantep bunu başarmış. Ücretsiz otoparklar, düzenli alanlar, şehre yayılan planlı bir ulaşım ağı… Oysa Kapadokya gibi dünya çapında bir değerin hâlâ “otopark” üzerinden gelir kapısı haline getirilmesi insanı düşündürüyor.
Eğer kültür ve doğa turizmini gerçekten teşvik etmek istiyorsak ziyaretçileri fişle, cezayla değil, kolaylıkla ve misafirperverlikle karşılamalıyız. Yoksa insanlar yörenin tarihi ve doğal güzelliklerine, müzelerine göre değil, cüzdanlarına bakarak karar vermeye başlar.
Unutmayalım; bir yerin güzelliği, sadece manzarasında değil, o güzelliğe nasıl ulaşıldığında da saklıdır…
Son olarak, bayram tatilinde Konya’nın en çok ziyaret edilen bölgelerinden biri yine Selçuklu oldu. Özellikle son iki yıldır, Mevlâna Müzesi’nden sonra şehrin en çok ilgi gören noktası haline gelen Tropikal Kelebek Bahçesi, bu bayramda da yaklaşık 80 bin misafiri ağırladı. Selçuklu Belediyesi’nin sembol mekânlarından biri haline gelen bu bahçenin yanı sıra, Selçuklu Seyir Tepesi, Sille Baraj Parkı, tarihi dokusuyla öne çıkan Sille Mahallesi ve ilçedeki çeşitli müzeler de ziyaretçilerin yoğun ilgisiyle karşılaştı.
Tüm bu örnekler gösteriyor ki, bir bölgeyi cazibe merkezi haline getirmek sadece doğal ya da tarihi güzelliklerle değil, aynı zamanda misafirperverlikle, kolay ulaşım ve ekonomik erişim imkânlarıyla mümkün. Unutulmamalı: Bir yerin güzelliği yalnızca manzarasında değil, o güzelliğe nasıl ulaşıldığında da saklıdır.
Sağlıcakla kalın…
