15.07.2015 - 02:30 | Son Güncellenme:
Mithat Yurdakul
Yunanistan ile Avrupa Birliği’nin (AB) üzerinde anlaştığı 86 milyar euro’luk 3. kurtarma paketi, öngörülen devasa özelleştirme programı nedeniyle 2001’de Türkiye’nin uyguladığı Kemal Derviş programını hatırlattı.
Türkiye, o dönemde özelleştirmeleri ‘paketler’ halinde yaparken, Yunanistan’ın en değerli kamu malları ise bir fonda toplanarak satılacak. Yunanistan’ın 50 milyar euro’luk bu fona müdahale edememesi akıllara Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküş döneminde dış borçlar için kurulan Düyun-u Umumiye’yi getirdi.
Eğer AB ile varılan anlaşma onaylanırsa Yunanistan Atina Uluslararası Havalimanı, 39 bölgesel havalimanı, petrol şirketi Hellenic Petroleum, piyango şirketi, banka, otoyol ve liman gibi özelleştirmeleri yapmak durumunda.
Ancak dev fonda toplanacak varlıklar haraç mezat satılmayacak. AB, IMF ve Avrupa Merkez Bankası’ndan oluşan Troyka bu şirketleri kârlı hale getirilip, değerlerinin artması sağlayacak. Satıştan gelen gelirin bir kısmı 323 milyar euro’yu bulan Yunan borçlarını öderken, ülkedeki bankalara ve yatırımlara da kaynak olacak. Ancak bu süreçlerde Yunanistan’ın söz hakkı yok.
Hızla özelleştirme
Peki, 2001 krizi sonrası özelleştirmelere başlayan Türkiye’de süreç nasıl işlemişti? Dönemin Devlet Bakanı Kemal Derviş’in hazırladığı, ‘Güçlü Ekonomiye Geçiş’ programında, kamu kuruluşlarının özelleştirilmesi büyük yer tuttu.
Programda, ekonomide rekabet ve etkinliği artırmak için özelleştirmelerin “hızla” yürütülmesinin önemine işaret edildi.
Türk Telekom, Tüpraş, THY, Erdemir, Tekel, Şeker Fabrikaları, TEAŞ ve TEDAŞ acil özelleştirme kapsamına alındı. 2001’de Petrol Ofisi’nin yüzde 51 ile Tüpraş’ın yüzde 31.5’i satıldı.
Petrol Ofisi’nin 2002’de tamamen satılması, birkaç ay sonra da Tüpraş’taki kamu payının yüzde 50’nin altına indirilmesi hedeflendi. THY’nin halka arzı için 2002 seçildi. Doğalgaz dağıtım şirketlerine öncelik verilirken, Eti Krom gibi önemli maden kuruluşları listeye alındı. Erdemir’in İsdemir ile birleştirilerek satılması planlanan programa göre özelleştirme hem bütçe için gelir, hem de personel harcamalarının düşürülmesinin yoluydu.
Derviş’in çizdiği özelleştirme programı, büyük oranda Ak Parti döneminde hayata geçti. Tekel’in alkollü içkiler bölümü ile bazı doğalgaz dağıtım şirketleri 2004’te elden çıkarıldı. 2005’te Türk Telekom ile Tekel’in sigara bölümü satıldı. 2006’da ise Tüpraş ile Erdemir satıldı. 2008’de Petkim, aynı dönemde TEDAŞ bünyesindeki elektrik dağıtımı özelleştirildi.
TEK CAZİP MAL ADALAR
Bilkent Üniversitesi İktisat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Erinç Yeldan, “O dönem kamu kuruluşları, ‘güvenilir ülkeyiz’ diye vitrine konularak feda edildi. Türkiye’nin 2001 sonrası avantajı IMF kotasının 8 kat aşılarak kredi sağlanmasıydı. Dünya konjonktürü denk geldi. Yunanistan’ın ‘bir defalık özelleştirmelerle yükümü hafifleteyim, Derviş gibi bir danışman atayayım’ deme şansı yok. Yunanistan’ın adaları dışında cazip malı yok” dedi.
GİZLİ IMF RAPORU MORALLERİ BOZDU
Uluslararası Para Fonu (IMF) tarafından hazırlanan ve Reuters tarafından görülen gizli bir rapora göre Yunanistan ekonomisi ve bankalarının son 2 hafta içinde gördüğü tahribat nedeniyle Atina’nın borçlarının Euro Bölgesi ülkelerinin hazırlıklı olduğundan çok daha yüksek tutarlarda azaltılması gerekiyor.
Yunanistan’ın borçlarının sürdürülebilirliği hakkında hazırlanan güncel rapor euro bölgesi hükümetlerine dün geç saatte iletildi.
‘30 yıl ödemesin’
IMF raporunda kurtarma fonu Avrupa İstikrar Mekanizması’na (ESM) atıfta bulunularak, “Borç sürdürülebilirliğindeki dramatik bozulma, borçların şu ana kadar değerlendirilenin ve ESM tarafından önerilenin ötesinde bir ölçekte azaltılmasının gerektiğine işaret etmektedir” denildi.
Raporda, Avrupa ülkelerinden Yunanistan’a ilk 30 yılı geri ödemesiz borç vermeleri, mevcut borçların daha da uzun vadeye yaymaları tavsiye edilirken, bunların yapılmaması halinde Yunan bütçesine her yıl destek verilmesinin gerekeceği belirtildi. Bu iki seçeneğin de uygulanmaması halinde Atina’ya verilen borçların “önden yüklemeli olarak büyük ölçekte” azaltılması gerektiği ifade edildi.
‘POSTMODERN İŞGAL YAŞANIYOR’
Yunanistan’ın renkli kişiliğiyle tanınan eski Maliye Bakanı Yanis Varufakis, Aleksis Çipras hükümetinin Avrupa Birliği ile vardığı anlaşmayı eleştirerek, bunun “yeni bir çeşit postmodern işgal” olduğunu söyledi. Üzerinde anlaşmaya varılan tasarruf önlemlerinin ülkedeki aşırı sağ kesimi güçlendireceğini öngören Varufakis, anlaşmayı tank yerine banka kullanılan bir darbeye de benzetti.
Radio National’e konuşan Varufakis, Syriza partisinin Yunanistan’da umut haline geldiğini belirterek, “Bu umuda ihanet edip postmodern işgale boyun eğersek Altın Şafak’ın (ırkçı Yunan partisi) güçlenmesi dışında bir sonuç göremiyorum” dedi. Çipras’ı da eleştiren Varufakis, “Referandumdaki ‘hayır’ oyunu Avrupa’ya taşıyıp bir silah olarak kullanacak yeterliliği gösteremedi” dedi.