26.11.2008 - 13:12 | Son Güncellenme:
İhsan EKİCİ/ VİYANA (DHA)
AVUSTURYA'da tirajı günde 74 bin olan sol eğilimli Der Standard gazetesinde Jürgen Gottschlich imzası ile yayınlanan yazıda, “IMF’nin örnek ülkesi Türkiye de krizden nasibini alıyor” denildi.
Türkiye'nin yeniden IMF'nin yardımına ihtiyacı olduğu öne sürülen haberde, “Türkiye artık bankalar çürük kredi vermiyor' diye mali krizin kendisini etkileyemeyeceğini düşünüyordu. Ama aradaki bağı koparmak imkansız, ülkenin yeniden para fonunun yardımına ihtiyacı var” diye konuştu. Geçen haftalarda Zonguldak'ta kömür ocaklarında çalışacak işçiler için yapılan sınava da değinilen yazıda şu ifadelere yer verildi:
“Oldukça garip bir tablo. Türkiye'nin kömür işletmeleri merkezi olan Zonguldak'ın pazar meydanında toplanan yüzlerce kişi bir adamın ağır ağacın kütüğünü sırtına yüklemesini ve büyük kömür yığınını hızla küremesini izliyorlar. Televizyondaki bir yarışma programını andıran bu sahne aslında devletin kömür ocaklarından birinde çalışabilmek için başvuru sınavı anlamına geliyor. Ayda 1.175 lira (550 Euro) aylık veren veren toplam 3 bin işyeri için 35 bin kişi başvurdu. Kömürocağı idaresi başvuranlar arasında bir eleme yapabilmek için kütük taşıma ve kömür küremeden oluşan bir giriş sınavı yapmaya karar verdi. Bu sınavı 20 bin kişi kazandı. İşe alınacaklar bunların arasından kur’a ile tespit edilecek. Düşük maaşlı, katı şartlara haiz, böylesine tehlikeli bir işe bu kadar çok kişinin rağbet etmesi bir tesadüf değil. Türkiye’de işsizlik oranı yıllardan beri hiç şimdiki kadar yüksek olmamıştı.”
Türkiye'de bankacılık sektörünün krize karşı durumunun da konu edildiği yazıda, bugüne kadar kadar büyük bankalar ‘subprime’ bankacılık alanında faaliyet göstermedikleri için küresel krizin Türkiye'ye teğet geçtiği düşünülse de mali kriz gecikmeli olsa tümüyle etkisini göstermeye başladığını kaydederken şöyle devam etti:
“Her gün iş piyasasıyla ilgili kötü haberler duyuluyor. Önce büyük bir bankada bin kişinin işten çıkarıldığı, sonra tersanelerde üç bin kişinin işine son verilmesi, son olarak da otomobil imalatı sektöründe 10 bin kişinin işsiz kalması gibi. Özellikle de geçtiğimiz 6 yıl içinde Türkiye’deki ekonomik mucizeye örnek gösterilecek şekilde gelişen otomobil sanayi krizden etkilendi. Avrupa ve Ortadoğu'daki pazarlar için otomobil üreten Toyota, Renault ve Mercedes işletmelerinde artık otomobil satılamaz oldu. Resmi verilere göre işsizlik oranı yüzde 9.8. Uzmanlar bu oranın aslında yüzde 20 olduğunu tahmin ediyorlar. Halbuki Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi, 2002 yılında feci bir bankacılık krizinin ardından göreve gelmesinden bu yana, IMF ve diğer ekonomi uzmanlarının tavsiyelerine uyarak, her şeyin doğrusunu yaptı. AB'ye daha fazla yakınlaşma, işçilerin zararına da olsa daha sıkı mali disiplin, tarıma subvansiyon, devlet işletmelerinin özelleştirilmesi ve yabancı yatırımcıların rahat edebileceği ortamın yaratılması sonucu, yabancı yatırımlar 5 yılda 20 milyar dolara çıktı. Bu ülkenin büyüme oranının yüzde 9’a yükselmesini sağladı. Dışarıdan körüklenen bu kalkınma, zaten ekonomik düşüşün nedenlerinden birini oluşturuyor. Yabancı sermaye geçtiğimiz haftalarda geniş çapta geri çekildi. Borsa yüzde 50 oranında düştü, lira da neredeyse aynı oranda dolar karşısında değer kaybetti. Hükümet borçlarını öncelikle yabancı sermaye ile karşıladığından, şimdi ödeme konusunda zorlanıyor. Büyük ‘rating’ ajansları ülkeyi BB seviyesine düşürdüler. Bu yeni kredi alışlarının daha pahalıya mal olmasına yol açacak. Yalnız petrol fiyatının düşmesi biraz olsun soluklanma imkanı sağlıyor. Hükümet bütün bu gelişmeler karşısında çaresiz durumda. Haftalar boyunca hiçbir Türk bankası batmadı diye, krizi inkar ettikten sonra, şimdi de küçük firmaları ucuz kredilerle desteklemeye çalışıyor. Ancak bunun için taze paraya ihtiyacı var ki parayı yalnız IMF verebilir. IMF ile yapılan anlaşmaların süresi Mayıs ayında sona ermişti. Hükümet, Washington’un yardımı ve denetimi olmadan krizi atlatmak istiyordu. Ama Erdoğan şimdi yine IMF’nin kapısını çalmak ve para istemek zorunda. Alelacele yeni bir paket hazırlanıyor.”