02.02.2013 - 10:57 | Son Güncellenme:
Nafiz ALBAYRAK/NEW YORK (DHA)
Finans sektörü temsilcileriyle toplantı yapmak ve ikili görüşmelerde bulunmak üzere New York’ta bulunan Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, PKK ile başlayan sürecin, yatırımcıların ilgisini çektiğini iş dünyası ve uluslararası yatırım çevrelerinin, böyle bir sürecin başlamış olmasına çok olumlu baktıklarını söyledi.
Babacan, New York’ta yaptığı bazı görüşmelerin ardından basın toplantısı yaparken, gazetecilerin sorularını yanıtladı. Ankara’da ABD Büyükelçiliği’ne düzenlenen saldırıya değinen Ali Babacan, saldırıda yaşamını yitiren güvenlik görevlisi Mustafa Akarsu’nun ailesine başsağlığı, yaralanan gazeteci Didem Tuncay’a da acil şifa dileklerinde bulundu.
New York ziyaretinin finans çevreleriyle temaslarda bulunmaya yönelik olduğunu anlatan Ali Babacan, New York’un, dünyanın finans merkezlerinden biri olduğunu, Türkiye’yi New York’tan takip eden çok sayıda finans sektörü mensubu olduğunu bildirdi. Bakan Babacan, şöyle dedi:
"Onlarla ilk elden temasta bulunmak, Türkiye ekonomisi ile ilgili son gelişmeleri anlatmak, onların merak ettikleri konularda ayrıntılı bilgi vermek önemli oluyor. Özellikle ilerde uygulayacağımız politikaları dinlemeleri genel anlamda çok verimli sonuçlar oluşturuyor."
Türk ekonomisinin son 10 yılda olağanüstü performans sergilediğini belirten Babacan, ABD’nin karşı karşıya kaldığı ekonomik sorunlar, AB’nin içine düştüğü derin finansal ve ekonomik krize karşın Türkiye’nin ortaya koyduğu olumlu performansın takdir edildiğini ve yakından izlendiğini belirtti. Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, şöyle dedi:
"Ortadoğu, Kuzey Afrika’daki, güvenlikle ilgili problemleri aldığınızda, Türkiye’nin yüksek büyüme hızları yakalaması, istihdam oluşturmaya devam etmesi, yatırımcıların ilgi odağı olmaya devam etmesi son derece takdir edilen bir durum. Burada kuşkusuz, Türkiye’nin siyasi istikrarı önemli rol oynuyor. Türkiye’de güçlü bir siyasi irade ile ekonomik programımızı yürütmemiz önemli bir rol oynuyor. Politikalarımıza tek tek baktığınızda da, günü kurtaran değil, tam tersine, hep istikrarı, güveni önceleyen ve hep uzun vadede Türkiye’nin sürdürülebilir bir şekilde kalkınmasını sağlayacak politikalar uyguluyoruz, bu da dikkatten kaçmıyor."
Görüşmelerde özellikle Türkiye’nin reform programı, anayasa sürecinin merak edildiğini dile getiren Babacan, önümüzdeki dönemde yapacakları bazı reformların çok kritik olduğunu söyledi. Özellikle yargı ve eğitim sektörü ile ilgili reformların çok önemli ana konular olduğunu belirten Ali Babacan, şöyle konuştu:
"Türkiye’nin gerçek anlamda bir hukuk devleti oluşu bizim reform gündemimizde ekonomi açısından da, demokrasi açısından da çok çok önemli konular. Yargı sürelerinin kısa olması, yargı sonuçlarının güvenilir olması gibi konular, bizim buluşmamızda aktardığımız konuların başında geliyor. Türkiye’nin genç bir nüfusa sahip olması ve bu genç nüfusun aynı zamanda çok eğitimli, yüksek katma değer üreten bir nüfus olması konuları, ekonominin dışında gibi görünse de ekonomimizi en çok etkileyecek iki önemli reform alanı’ diye konuştu. Yatırım ortamının iyileştirilmesinin yatırımcılar açısından çok büyük önem arzettiğini, Türkiye’nin güvenilir bir üke olmasının, yatırımcıların kolay iş yapabileceği bir yapıya sahip olmasının önemine değinen Ali Babacan, bir soruya verdiği yanıtta, bölücü terör örgütü ile ilgili başlayan süreç yatırımcıların oldukça ilgisini çekiyor. Hem Davos’ta hem de burada bana bu konu çok soruldu. Böyle bir sürecin başlamış olmasına uluslararası yatırım çevreleri çok olumlu bakıyor."
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Türkiye’de iş gücü piyasalarında çok katılıklar olduğunu, bu katılıkları azaltmak için reformlar yapmak zorunda olduklarını anlattı. Babacan, şöye devam etti:
"Türkiye’de tasarruf oranlarımız çok düşük. Bu oranları arttırmak için reformlar yaptık. Önümüzdeki yıllarda bu reformların daha çok uygulama safhasında olacağız. İster Bireysel Emeklilik Sistemi (BES) olsun ister genel anlamda sigortacılık sektörü olsun, girişim sermayesi konusuna önem vermemiz, melek yatırımcı konusuna önem vermemiz, bütün bunlar önümüzdeki dönemde önemli gündem maddelerimiz olacak."
Borsa İstanbul’un herkesin çok dikkatini çektiğini belirten Babacan, Türkiye’deki bütün farklı kurumları Borsa İstanbul çatısı altında bir araya getirme ve bölge borsalarından alacağı hisseler ile İstanbul’un bölge için de büyük bir finans merkezi adayı olmasının dikkat çektiğini vurguladı. Babacan, şöyle dedi:
"Hep söylüyoruz, Frankfurt ile Singapur arasındaki coğrafyada İstanbul’un en önemli finans merkezi haline geleceğine biz yürekten inanıyoruz. 2023 hedefimiz İstanbul’un dünyanın en önemli 10 finans merkezinden biri olması. İstanbul bupotnasiyele sahip. Yeter ki biz doğru bir politika izleyelim’ diye konuştu. Babacan Suriye ile ilgili bir soruyu da ‘Suriye’de olup bitenlerin bizim ekonomimize etkisi çok çok sınırlı oldu. Suriye probleminin en başında biz kendimize iki kural koyduk. Birincisi, attığımız her adım uluslararası meşruiyet zemininde olacaktır. İkinci olarak dostlarımızla, müttefiklerimizle beraber hareket edeceğiz. Bu iki kurala da dikkat ettikten sonra Türkiye ekonomisi üzerindeki etkilerinin sınırlı olacağını baştan biliyorduk."
Babacan, Suriye’den gelen 150 bin kadar göçmenin Türkiye’ye aylık 70 milyon TL’lik yük getirdiğini bu rakamın devletin bütçesinin büyüklüğü yanında ikmal edilebilir rakamlar olduğunu ve Türkiye’nin bunları kolayca karşılayabilecek ekonomik güce sahip olduğunu belirtti. Kredi Değerlendirme Kurumları Ali Babacan, Kredi Değerlendirme Kurumları’na ilişkin bir soruya verdiği yanıtta şöyle dedi:
"Hazine üsteşarlığımız kredi derecelendirme kuruluşları ile çalışıyor. Çünkü, uluslararası piyasalardaki tahvil ve bono ihraçlarımız için en az iki tane uluslararası kredi derecelendirme kuruluşundan bir değerlendirme raporu gerekiyor. Dolayısı ile bi her sene iki kuruluş ile antlaşma yapıyoruz. Şimdiye kadar Moody’s ve Standart and Poors (S&P) ile devam ediyorduk. 2013’ten itibaren de Moody’s ve Fitch ile devam edeceğiz. Bu kuruluşlar kriz döneminde çok ciddi kredibilite kaybına uğradılar. Çünkü çok yüksek derecede kredi notu verdikleri varlıklar bir anda değerini kaybetti. Hatta Avustralya’da olsa gerek, bir davada da tazminat cezası ile karşı karşıya kaldılar. Biz Türkiye olarak yürüyoruz. Onlar da bizi geriden takip etmeye çalışıyorlar. Türkiye’nin bugün Kredi Temerrüt Takas CDS)oranına baktığınızda, kredi notu bizden çok daha yüksek olan ülkeler ile aynı olduğunu göreceksiniz. Piyasa risk östergelerinin en önemlisi odur.Türkiye Cumhuriyeti hazinesi 30 yıllık borçlanmada Amerikan hazinesine göre sadece yüzde 1,6 fazla faiz ödeyerek borçlandı. Bu tarihteki endüşük seviyelerdir. Amerika sıkıştığında, merkez bankası parayı basıp hazinesine verebiliyor. Buna rağmen aradaki fark yüzde 1.6’ya inmiş durumda. İç piyasaya çıkardığımız tahvillerin bile 4’te biri yabancıların elinde. Gerçek yatırımcılar, Türkiye’yi kredi derecelendirme kuruluşlarından çok daha detaylı inceliyor. Bugünkü toplantımızda bize bir tane bile kuruluş kredi notumuzu sormadı. Çok da önemsememek lazım."
Doların hala dünyada reserv para olarak itibar görülüyor olmasından dolayı ABD merkez bankasının istediği zaman para basabildiğini söyleyen Babacan, "Bu sonsuza kadar böyle gitmez, bir noktada köklü çözümler üretmeleri gerekecek" diye konuştu. Türkiye’de ekonomideki asıl sorunun kaynağında kayıt dışılık olduğunu vurgulayan Babacan, ‘Gelir seviyesi yüksek olan kesimlerde kayıt dışılığın çok olduğunu görüyoruz. Bizim vergi mevzuatını değiştirip de vergi oranlarını artırma gibi bir niyetimiz kesinlikle yok. Beyana tabi gelir vergisine baktığımızda bizim toplam vergi gelirimizin yüzde 1’i civarında. Asıl gelir vergisi ödemesi gereken kesim bir şekilde bunu ödemiyor. Bizim yeni vergi mevzuatımız sadece mevcut vergi oranlarımızın uygulanabilmesi, denetimin etkinleştirilmesine yöenlik bir uygulamadır’ diye konuştu. Ali Babacan, Türkiye’de gelir vergisi ve kurumlar vergisi açısından vergi oranlarını yükseltmek gibi bir niyetlerinin kesinlikle söz konusu olmadığının altını çizdi. Bir soru üzerine başkanlık sistemi konusuna da değinen Ali Babacan, başkanlık sisteminin ne olduğunun, anayasaya nasıl yazılacağına bağlı olduğunu söyledi.
Türkiye’de seçilecek başkanlık sisteminin türünün çok önemli olduğunu belirten Babacan, "Tek bir sistem yok, dünyaya bakın, çok sayıda çok farklı farklı başkanlık sistemleri olduğunu görüyoruz. Tabii bu anayasa değişikliği gerektiren bir konu. Önemli olan yanlış örneklerden de istifade etmek. Bir yandan tabii ki halkın iradesini, halkın beklentilerini, arzusunu, halkın ülke için, kendisi için tercih ettiği istikameti koruyacak; ama öte yandan da ülkede istikrarı koruyacak, güçlendirecek bir kombinasyonu burda bulmak lazım. Yani istikrar adına halkın egemenliğine zarar vermemek lazım. Bu demokrasinin ‘checks and balance’ı dediğimiz, güçler ayırımını koruyan ama, güçler ayırımının da hiçbir erk tarafından istismar edilmesine izin vermeyen bir sistemi mutlaka oturmamı gerekiyor. Bunlar önümüzdeki ayların tartışma konularıdır. Umarız ki Türkiye kendi doğru sistemini bulur, doğru bir anayasayı nihayetinde bulur, üretir" diye konuştu.