28.08.2023 - 15:24 | Son Güncellenme:
Cumhuriyet bir devlet yönetim şeklidir. Fransız ihtilaline dayanan tarihi ile günümüze kadar ulaşmıştır. Cumhuriyet ülkemizde Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde 29 Ekim 1923 tarihinde ilan edilmiştir. İlan edildiği günden bu yana okullarda Cumhuriyet bayramı kutlanır ve cumhuriyet ile ilgili kompozisyonlar yazılmıştır.
Cumhuriyet ile İlgili Kompozisyon
Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir
Milletin kendi kendini yönettiği, belirli süre zarfında kendilerini temsil etmek için oy kullanarak milletvekillerini seçtikleri yönetim biçimine cumhuriyet adı verilir. Mustafa Kemal Atatürk, 29 Ekim 1923 gününde her yılın 29 Ekim gününü Cumhuriyet bayramı olan Türk milletine armağan etmiştir ve “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” demiştir.
Cumhuriyetten önce devlet imparatorluk ile yönetiliyordu ve Mustafa Kemal Atatürk’ün Cumhuriyeti ilan etmesiyle halk yönetim üzerinde söz hakkına sahip olmuştur. Oy haklarını kullanarak milletvekillerini seçmişlerdir ve böylece yönetimde söz hakları olmuştur. Mustafa Kemal Atatürk, milletvekilleri ile görüştükten sonra Cumhuriyet önergesini meclise takdim etmiştir. Bu önerge meclis tarafından kabul edilmiştir ve Osmanlı devletinin adı Türkiye Cumhuriyet Devleti adını almıştır. Bu Türkiye Cumhuriyetinin ilk Cumhurbaşkanı da Mustafa Kemal Atatürk olmuştur.
29 Ekim 1923 tarihinde 101 pare top atışı ile Cumhuriyetin ilanı kutlanmıştır. O tarihten sonra da 29 Ekim her yıl ülkenin her yerinde coşkuyla kutlanmaya başlanmıştır. Milletlerin kendi kendilerini yönettiği ve yöneten kişiyi belirlemek için seçim yaptıkları yönetim biçimine cumhuriyet adı verilir. Türkler 29 Ekim 1923 tarihinde cumhuriyeti kabul etmişlerdir. Mustafa kemal Atatürk bu tarihi Türk milletine hediye etmiştir.
29 Ekim 1923
Cumhuriyet dünya üzerindeki ülkelerde uygulanabilen en insancıl en demokratik yönetim şekillerinden birisidir. Hatta en iyisidir denilebilir. Çünkü cumuhuriyette bir seçme özgürlüğü vardır. Ülkenin başına gelecek olan kişiyi, partiyi veya oluşumu halk seçebilme hürriyetine sahiptir. Aynı zamanda da ülkeyi yönetenleri bir şekilde denetleme ve gerektiğinde hukuken şikayetçi olma hakkı da cumhuriyet ilkeleri içerisinde yer almaktadır.
29 Ekim 1923 tarihine kadar Türklerin kurmuş olduğu hiçbir devlette cumhuriyet idaresi yer almazdı. Ancak o gün bir diktatör veya bir kral ya da padişah olma şansı olmasına rağmen Atatürk cumhuriyeti ilan ederek Türk toplumunun bugünkü müreffeh ve medeni yaşamı yaşamasına giden yoldaki en büyük kapıyı aralamıştır. Cumhuriyetin kuruluşu ülkemizde 19 Mayıs 1919 tarihinde ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ün Samsun’a çıkışı ve Kurtuluş Savaşını başlatması ile başlar ve büyük mücadeleler sonunda 29 Ekim 1923 tarihinde ilan edilmiştir.
Cumhuriyet rejimi batı kökenlidir ve her türlü egemen gücün mutlak hakimiyeti önleme fikrinden çıkmıştır. Özellikle 18. yüzyıl Avrupasındaki Fransız devriminden sonra Cumhuriyet rejimi tüm dünyaya yayılmıştır. Kökeninde eşitlik mottosu olan cumhuriyete 1923 yılından bugüne kadar Türk halkı sahip çıkmıştır arada bu rejimin yıkılıp yerine oligarşik veya monarşik rejimlerin kurulmasını isteyenler çıkmış olsa dahi Türk halkı en iyi yönetim sistemi olan cumhuriyete dolayısı ile demokrasiye özgürlüğe her zaman sahip çıkmıştır.
Cumhuriyet Erdemdir
Cumhuriyet yurdumuz için en büyük kazançtır. Cumhuriyet bir erdemdir aynı zamanda çağdaşlığın göstergesi ve demokrasinin dayanağıdır. Cumhuriyet halk, birliktelik ve kardeşlik demektir… Daima ileri gitmek adil bir şekilde paylaşmak demektir. Yaşamın kendisine el uzatmaktır kardeşliğin nefesiyle. Ve demokrasiyle olgunlaşmaktır. Hak ve adaletin tesisidir. Acılara ve çekilen ızdıraba birlikte katlanmak ve mutluluklara birlikte gülmektir. Bağımsızlık savaşının meyvesidir cumhuriyet. Demokrasiyle yoğrulmuş halkımın tercihidir. Cumhuriyet erdemdir, Mevlana ikliminde paylaşmaktır ve adalettir ülkemde. Özgürlüğün güvencesidir. Bu yüzden Cumhuriyet bize emanettir ve onu yine biz yaşatacağız.
29 Ekim 1923 ülkemizde cumhuriyet rejiminin ilan edildiği gündür. Bugün milli bir bayram günüdür. Her yıl cumhuriyet yönetiminin ilanını 28 - 29 Ekim günleri Cumhuriyet Bayramı olarak coşkulu törenlerle kutlamaktayız. Cumhuriyet yönetiminden önce devletimizin ismi Osmanlı İmparatorluğu idi. Osmanlı İmparatorluğu ilkin küçük bir devlet olarak Osman Bey tarafından 1299'da Söğüt 'de kurulmuştur. Osmanlı devlet yöneticisine padişah denirdi. Osmanlı Devletini altı yüz yirmi dört yılda otuz altı padişah yönetmiştir. Son padişah Sultan ise Vahdettin'dir. Eskiden ülkelerde tek kişi egemendi. Ülkelerini diledikleri gibi yöneten bu kişilere padişah, şah, kral, hakan sultan gibi isimler verilirdi. Yönetim çoğu zaman babadan oğla geçerdi. Oğlun küçük olması, deli olması yönetici olmaya engel bir durum sayılmazdı. Böyle tek kişinin kendi başına buyruk olarak sorumsuz denetimsiz yönetimine ise mutlakıyet denir, bu tip yönetim biçiminde egemenlik ve mutlak otorite kayıtsız şartsız tek bir kişiye aitti ve halkın istek ve arzuları asla sorulmazdı.
Mutlakıyetle yönetilen ülkelerde zamanla hakana, padişaha, şaha, krala yardımcı olsun diye meclis kuruldu. Meclis üyeleri halkın dileklerini yöneticiye duyurmaya başladılar ve yasa tasarısını hazırlardı. Fakat bu yasa taslakları hakan, padişah, şah, kral tarafından benimsendiğinde yasalaşırdı. Bu yönetim biçimine ise Meşrutiyet dendi. Ancak meclisin yetkileri genel olarak çok sınırlıydı. Osmanlı Devletinde 1876 ve 1908 yıllarında iki kez meşrutiyet ilan edilmiştir. Bunlardan sonra ise üçüncü yönetim biçimi ülkemize Mustafa Kemal Atatürk tarafından getirilen cumhuriyet yönetimi olmuştur. Cumhuriyet'le birlikte egemenlik kayıtsız şartsız millete geçmiş, böylelikle millet kendini yönetme yetkisini temsilcileri - milletvekilleri- vasıtası ile kullanmaya başlamıştır. Cumhuriyet yönetiminde yurttaşın seçme ve seçilme hakkı bulunur. Seçilen temsilciler yasalar yapar, yöneticileri milleti adına denetler. Yönetilenler dilerlerse seçimlerle birlikte seçtikleri yöneticilerini yine kendileri değiştirebilirler.
Bu nedenle Türk halkına ve milletine en çok yaraşır yönetim biçimi Ulu Önder Atatürk’ün de dediği gibi medeni memleketlerin kabul ettiği Cumhuriyet rejimi olmuştur. Bizlere en büyük eserimdir dediği Cumhuriyetimizi hediye eden Mustafa Kemal Atatürk’ü ve silah arkadaşlarını ne kadar büyük bir minnettarlık ve saygıyla ansak da azdır. Ruhları şad olsun…
Ya İstiklal Ya Ölüm
Devleti idare edenlerin seçimle iş başına geldiği yönetim şekline cumhuriyet denir. Dünyadaki devletlerin çoğu cumhuriyetle yönetilir. Cumhuriyetle yönetilen ülkelerde egemenlik milletindir. Millet, devleti yönetecek kişileri kendisi seçer. Böylece halk kendi kendini yönetmiş olur.
Yurdumuz cumhuriyete Kurtuluş Savaşı'ndan sonra kavuştu. Önceleri devletimizin adı OSMANLI DEVLETİ idi. Devlet İdaresinde bütün yetki padişahın elindeydi. Osmanlı Devleti, Birinci Dünya Savaşı'nda yenik sayıldı. Düşmanlar yurdumuza girdiler. Mustafa Kemal, 19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıktı. Birçok yerde toplantılar yaptı. Hakkımızı "Ya istiklal, ya ölüm" parolası altında birleştirdi. 23 Nisan 1920'de Türkiye Büyük Millet Meclisi açıldı. Mustafa Kemal meclis başkanı seçildi. Ordumuz, İnönü Savaşlarını kazandı. Peşinden Sakarya Meydan Muhaberesi ile Başkomutanlık Meydan Savaşı'nı da zaferle noktaladık. Yunanlılarla ve Birinci Dünya Savaşı'nı da savaştığımız devletlerle 24 Temmuz 1923'te Lozan Barış Antlaşması imzaladık. Bütün dünya devletleri, Türkiye'nin bağımsız bir devlet olduğunu kabul ettiler. Yurdumuz yeniden egemenliğine kavuştu. Türkiye Büyük Millet Meclisi, 29 Ekim 1923'te cumhuriyeti ilan etti. Devletimizin adı TÜRKİYE CUMHURİYETİ oldu. Atatürk ise, ilk cumhurbaşkanımız olarak göreve başladı.
Cumhuriyet idaresinde devlet anayasaya uygun kanunlarla idare edildi. Kanunlar ise halkın seçtiği miller vekilleri yapar. Devlet başkanına CUMHURBAŞKANI denir.
Halkı yöneten insanlar, seçimle iş başına gelirler. Halk, istediğini seçer, istemediğini seçmez. Seçilen kişiler halka karşı sorumludurlar. İşte bütün bunlardan dolayı cumhuriyet en iyi yönetim şeklidir.
Hayatımın Bir Parçasıydı
Kalıplaşmıştı belki aklımızda. Oturduğumuz sıralarda öğrettikleri gibi kazıdık belleğimize. Ama yanlıştı. Aslında ne farklıydı cumhuriyet. İlkokulda sabahları okuduğumuz andımızdı, İstiklal Marşıydı cumhuriyet. Özgürlüğümü hür benliğimle haykırdığım, ruhumun yaşam tarzıydı. Anamdı, babamdı, sevdiğimdi, okulumdu…Kısacası hayatımın bir parçasıydı.
Yaşamak ne güzel değil mi bu gül bahçesinde? Özgürce, istediğin gibi…Her şeyi canının çektiği gibi yapmak hoş. Fakat bir de durup arkaya bakmak lazım. Geldiğin yola, tam arkana. Farkında mısın oradaki sisli havanın, çekilen acının? Görüyor musun bir elinde sancağı bir elinde süngüsüyle seni, senin geleceğini koruyan dedeni? Şimdi önüne dön. Güller içinde bir yol. Arkanda ise, toz duman bir özgürlük kavgası izleri. İşte gördüğün dikenli yol seni bu gül bahçesine getiren, ayaklarını yere sağlam bastıran yoldur.
Şöyle bir otur. Otur ve düşün. Ne acılar, ne çileler çekilmiş şu uğurda. Biraz da özgür olabilmek için, düşündüklerimizi kısık sesle söylememek için ne savaşlar verilmiş Anadolu'nun dört bir yanında. Dedeni askere yollarken bir damla bile gözyaşı dökmeyen mert annesini düşün. Ve onu düşünerek bak önüne, sağlam bak, tam önüne. Kimsenin ne dediği seni ilgilendirmesin. Kulaklarını kapat bağnaz düşüncelere ve senin yolunda gördüğünün tut elinden. Ama sakın unutma arkada yaşanmışları. Geçmişini, tarihini… Bu yola oradan geldiğini.
Kolay kazanılmayan bir cumhuriyetin çocuklarıyız. Korumak istiyorsan cumhuriyetini hiç durma. Oturduğun sıradan başla işe, kullandığın tebeşirden, yürüdüğün yoldan, baktığın, gördüğün, duyduğun her şeyden. Bilmediklerini araştır ve duyur duyması gereken herkese. Çekebildiğin yere kadar yükseklere çek al bayrağı, tutabildiğin kadar yüksek tut İstiklal Marşı'nı okurken sesini. Cumhuriyeti böyle koruyabilirsin, boş boş cumhuriyetçiyim diye bağırarak değil..