04.10.2021 - 07:00 | Son Güncellenme:
“Futbolcular arasındaki farkı yaratan şey, kaliteleri değil mantaliteleridir!”
Rafael Benítez
Zıplayarak bir oyuncak gibi geldi önümde durdu... Bir süre bakıştık. Sonra gördü ki bende iş yok, ne bir hareket ne bir girişim, çekti gitti haliyle. Ne yapacaktı ki?
Şans kapıyı çalınca kapıyı açar, buyur gel mi dersiniz ya da kuşkuyla bu kapıyı çalan bu saatte kim diye sorgular mısınız? Yaşam, seçim ile farkındalık arasına sıkışmış bir alan. Geleceği belirleyen kararlar bu alanın içinde. Evet ya da hayır. Var mısın-yok musun gibi. Yol ayrımlarında verilecek kararlar ya da duraksamalar. Bir başına kalarak üstesinden gelinecek yolculuk değil üstünde yürüdüğümüz yol. Paylaşılarak sürüyor yaşam. Tersi felaket. Yalnızlık, nereye varacağınızı saptayamadığınız, kötü bir yolculuk.
Ülkü İlkokulu’na altı yaşımda annem götürdü. “Almayız yaşı küçük. Büyüsün gelsin” dediler. Saliha Hanım, yalvar yakar kabul ettirdi. Sınıfa girdim, gösterdikleri yere oturdum. Bir süre geçti. Öğretmen, bir şeyler yazdırmak için kara tahtaya çağırdı. Kalktım, aldım tebeşiri sol elime... Mahmut Hoca idi öğretmenimiz. Yüksek volümde seslendi, “O tebeşiri sağ eline al. Sol elde yazmak günahtır.” dedi. Beceremedim, çaktı tokadı. Bayağı da sertti. Seviyordu okşamayı belli ki. Bir süre devam ettik. Sağ-sol-tokat... Yazmaya başladık sonunda. Sağcı olduk, Mahmut Hoca’nın dayakları sayesinde. O gün bugündür yazım okunaklı değildir, kötüdür.
Kemeraltı’nda Sadık Atay patron. İşlere, dünya güzeli oğlu Hamza Atay bakıyor. Mağaza, ithal malı elektrik malzemeleri, buzdolabı, radyo, bisiklet satıyor. İlkokulla eşzamanlı olarak çalışmaya başladım orada, okul dışı zamanlarda. Haftalık 25 kuruş. İyi para. Teyzemin iki oğlu oradalar. Fehmi Kırdı, elektrik malzemeleri bölümünün sorumlusu. Özcan Kırdı, üst kattaki radyo tamir atölyesinde kalfa. Ustası, zamanın en iyilerinden Muzaffer Denizaltı. Öğle paydoslarında Fehmi Abimin İkiçeşmelik’teki evine gidiyorum. Rüçhan Yenge’den öğle yemeğini alıyor, geliyorum mağazaya. Birlikte yiyoruz. Doğuştan ya da yaradılıştan mı demeliyiz, çatal ya da kaşık yine sol elimde. Bu kez Fehmi Abim çakıyor tokadı. “Sol elle yemek günah!” İşte böyle başlayan, gelişen koşullarda bir yandan evdeki yetersizlikler, yoksulluk; öte yandan içine girdiğin dünyada yediğin dayaklar... Niye sol elini kullanıyorsun?! Yahu ben isteyerek mi solak oldum? Neyse yıllar içinde sağ elimi kullanmayı becerdim. Düzenli olarak bir yerlerim acıyarak.
Damlacık, iki mezar arası denilen toprak alanda o yuvarlak, zıplayan sevimli şeyin ardına düştüğümde sol ayak becerilerimle karşımdakileri felç ediyordum adeta. İşte o alana ne Fehmi Abim ne de Mahmut Hoca girebildi. Sol elime karıştılar, sol ayağımı ıskaladılar. Yani nihayetinde beni salak yaptılar, ama top hep sol ayağımda kaldı.
Esen kalın.
Bir kenara yazın, gerekebilir
- Kiliseye paratoner takıldığında bilim ile din arasındaki tartışma sona ermişti.
Nikola Tesla
- Aklın yorulmadığı, korkmadığı ve asla pişmanlık duymadığı tek şey öğrenmektir.
Leonardo da Vinci
- Mükemmellik, eğitim ve alışkanlıkla kazanılan bir sanattır. Erdemli ya da mükemmel olduğumuz için doğru davranmıyoruz; doğru davrandığımız için erdem ve mükemmeliyete ulaşıyoruz. Neyi sürekli yaparsak oyuz! Dolayısıyla, mükemmellik bir eylem değil bir alışkanlıktır.
Aristo
- Güzel konuşmak bir sanat gibidir. Ama aynı önemi taşıyan bir şey daha var; ne zaman susacağını bilmek.
Mozart
- “Falınızda Rönesans var. İmbattır artık esen, bağrımı serinletiyor, yelkenleri şişiriyor, seren ipliklerinde ıslıklanıyor. Ötelerde martı denize pike yapıyor. Uzaklardaki kıyılardan birinde, lacivert suların koynunda bir istiridyenin içinden güzel Afrodit doğuyor. Bir daha... bir daha... bir daha...
Biz demokrasi için kavga vermiş toplum değiliz. Atatürk’ün zoruyla. Çünkü o zorlamasa kimsenin aklına böyle bir Kurtuluş Savaşı gelmiyor. Bir bağımsızlık kavgası yaşamışız. Bunun sonucunda Atatürk; istese çok yakışıklı bir padişah olabilecekken; bize dev bir kıyak yapıp demokrasiyi armağan etmiş. Armağan, hele ne olduğunu bilmediğimiz bir şeyse, bizim için bir değer oluşturmaz.”
Ferhan Şensoy (Özlenecekler listesine bir güzel insan daha eklendi. Ö. 31 Ağustos 2021)