04.07.2022 - 00:00 | Son Güncellenme:
Herkes kendine yaraşanı yapıyor. Susan kullardan mı olacağız, onurunu koruyan yurttaş mı? Bunun sınavındayız.
Enver Aysever
"Dünyanın acılarıyla yorgun düştüğünüz zamanlarda mizah duygusu tam ihtiyacımız olan şeydir. Çevremizdeki dünyanın akışkanlığı, bize zindelik verir. Fırtınayı savuşturmamızı ve onurumuzu korumamızı sağlar” (Buda Bir Gün Bara Girer-Sayfa 203)
Öğrenilmesi, önemsenmesi, uygulanması yaşamın zorluklarına karşı barikat oluşturan değerli bir öğreti Budizm. “Buda Bir Gün Bara Girer” düşündüren, gülümseten, hafifleten; eğlenceli, değerli bir kitap. İçinden geçmeye çabaladığımız günlerin zorluğunu, yıkıcılığını aşmada kitaplar ne denli omuz verir, güçlendirir? Yanıtı ben de bilmiyorum. Benimkisi sadece bir tavsiye, zorlama yok.
“Biz adımlarını tarihin akışına uyduran’
temelleri çöken emperyalizme vuran’
yarını kuranlarız’
o duvar’
o duvarınız’
vız gelir bize vız!”
Dik durmanın, direnmenin sözel ve de özel anlatımı Nazım’ın on binlerce dizesinde adeta, ‘Başkaldırının tarihçesi’ gibi insanın yüreğine dokunuyor. Ve uzun yıllardan sonra Nazım, günümüzü solusaydı eğer ya da soluyabilseydi neler yaşardı ya da yaşatılırdı?
“Handan hamamdan geçtik’
gün ışığındaki hissemize razıydık’
saadetinizden vazgeçtik’
ümidine razıydık’
hiçbirini bulamadık’
kendimize hüzünler icat ettik’
avunamadık’
yoksa biz...’
bu dünyadan değil miydik?”
Orhan Veli, sorunu farklı bir boyuttan ele alıyor. Haliyle kendine özgü anlatımla, vurgulamalarla dizelere döküyor. En alçak gönüllü haliyle bir tutam tadımlık istiyor. Ona da ulaşamıyor. Bu özel insanlar, yakınmayı bile neredeyse utanarak dile getiriyor. Günümüzün doyumsuzları ile Orhan Veli!..
“Bir şeyi söylemek değil, onun nasıl söylendiği önemlidir” diyor büyük filozof Jean-Paul Sartre. Tamam hocam da umursayan kaldı mı günümüzde, sözün nasıl söylendiğini?!
“Ya dışındasındır çemberin
ya da içinde yer alacaksın
kendin içindeyken
kafan dışındaysa
çaresi yok kardeşim
her akşam böyle içip kederlenip
mutsuz olacaksın
meyhane masalarında kahrolacaksın
şiirlerle, şarkılarla
kendini avutacaksın
ya dışındasındır çemberin
ya da içinde yer alacaksın”
Büyük emeklerle sayfalara dökülmüş bu dizeler okunduğu zaman diliminde, yazıldığı zamanın koşullarıyla örtüşmüyorsa haliyle soruyor insan : “İyi de sevgili Murathan Mungan, şu günlerde her akşam meyhane masalarında olabilmek olası mı?” Bu KDV’lerle bir de her akşam... emekliyiz ya da işçiyiz, memuruz be abicim! Birkaç yerden değil öyle ballı kaymaklı maaşlarımız!? Ne diyordu Cemal Süreya? ‘Şişede durduğu gibi durmaz ki kafir. Tutar insanı hayatı sevdirir.’ Yok abiler. O eski camlar bardak oldu.
Genç bir kız verem hastasıdır. Gün geçtikçe zayıflamakta; halsiz, bir şey yemeden evinde yatmaktadır. Mevsim güzdür. Bahçedeki ağaç, yapraklarını dökmektedir. Genç kız, komşusu genç ressama içinden geçeni açıklar. Yapraklarını döken ağacın son yaprağı da düştüğünde o da ölecektir. Her gün düşen yaprakları seyreder ve son yaprağı bekler. Sonunda tek bir yaprak kalır. Ancak duvara yapışık yaprak düşmemektedir. Genç kızın her sabah baktığı ‘son’ yaprak düşmez. Genç kız buna şaşar ve işaret gibi kabul eder. Hayatta kalması gerekmektedir. Yavaş yavaş iştahı açılır. Halsizliği azalır. Yürüme gücü kazanır. Artık hastalığı atlatmıştır. Gider ve o düşmeyen son yaprağa bakar. O ‘son yaprak’ ressamın duvara yaptığı yaprak resmidir.
O. Henry-Son Yaprak (The last leaf)
Esen kalın. Aydınlık günler.