18.02.2021 - 00:00 | Son Güncellenme:
Bülent Buda: Işıklar içinde uyusun Cemal Süreya yaşasaydı, maçın ikinci yarısını izleseydi (İlk yarısı çekilmezdi) şu üç gol üzerine birkaç dize yazsaydı, nasıl bir yaratı çıkardı ortaya acaba? Akan futbol, dikine tempolu oynamayı beceren futbolcularla ete kemiğe bürünüyor. Söz gelimi Metehan. Topu alıyor, devinime geçiyor, ayakları, gözleri karşı kalede. Deneyimli Recep, giderek kırmızı lacivert felsefe ile bütünleşiyor. Yani sazın tellerine dokunmaya başladı. Millet (Karşı takımdan söz ediyorum) yorgun düştüğünde Burak oyuna katılsın, sihirli sol ayaklılar evreninin göz alıcı hünerini sergilesin. Yolda gören yürümesine yardımcı olacak gibi. Duruyor ama o sol ayaktan da füze çıkıyor. Bu Enis neler yapıyor böyle? İki gol, bir asist. Eder üç. Tabelada da üç yazıyor. Hele o ikinci gol. Recep abisinden ince geçiş, sağ ayağının önüne alıp bitirici tek vuruş. Bir de ne güzel seviniyor bu çocuklar. Hocalarını bir kucaklayışları var ki gözlerim nemleniyor.
Fatih Tanfer: Altınordu’nun galibiyetinin tek kelimeyle anlatımı şahaneydi. Hepsine tebrikler. İyi bir teknik adamın yani Hüseyin Hoca’nın sonuç alma anlamında takıma verdiği büyük gücü yine gördük. Yeni gençleri sahaya sürdü, hepsinden katkı aldı. Yüksek pas yüzdesi, hızlı oyuncularıyla yaptığı kontra ataklar ve farklı bir galibiyet. Kaleci Erhan müthiş formda. Oyuna soktuğu toplarda yüzde yüz başarılı. Kaptan Sinan bir kale gibi. Ve gençler umut veriyor. Sonucunda da alkışı hak eden bir Altınordu var. Çünkü çok çalışıyorlar. Güçlü oyun anlayışı ve inancıyla İzmir’in ve Türk futbolunun gururları.
Mehmet Demirtaş: Enis Destan ve Burak İnce, bu takımın en kıymetlileri, en değerlileri. Enis geçtiğimiz günlerde dünyaca ünlü yıldız forvet Lewandowski’yi örnek aldığını ve o yönde çalıştığını aktarmıştı. İşte aslında hedefi ve hayali olan bir gencin üstüne bir de çalışma eklendi mi başarı bir şekilde geliyor. Ben Burak ve Enis’in İstanbul aktarmasız Avrupa yolcusu olduğunu düşünüyorum, diliyorum. Çünkü bu çocukların eğitimlerine farklı boyut kazandıracak güzellikler bu şekilde gelecektir. Çok kıymetli üç puan alarak döndüler Ankara’dan. O galibiyet silsilesini alışkanlık haline getiren evrenin ardından yitirilen puanlardan sonra bu 3 maçlık periyot ilaç gibi geldi. Tabi haftalar ilerledikçe iş büyüyecek. Şimdiden ipin ucunu sıkı tutmakta fayda var.
Masal erken bitti!
Bülent Buda: “Korkarak yaşarsan, hayatı seyredersin”. Maç başladı. Samsun oynuyor, Akhisar seyrediyor. Bir biçimde rakipleri ne yapacak merakındalar sanki. Yanıtını daha yedinci dakikada alıyorlar ilk golle. Cihat iyi bir futbolcu. Ama ağzı ayaklarından çok çalıştığından takıma katkıdan fazla zarar vermeye başladı. İlk golü yedikten sonra bir hareketlenme, rakip üzerinde baskı gözleniyor. Ancak final pasları yetersiz olduğundan final vuruşlarına da ulaşmak olanaksızlaşıyor elbette. Konuk Samsun, hızlı pas akışıyla dikine gelmeye başladığında orta alan ile savunmada yalpalama, savrulmalar başlıyor. Maçtan puan çıkaracak, geriye dönüşü gerçekleştirecek, rakibe zorlu anlar yaşatacak ne istek ne direnç ne de öylesine bir tasarım gözleniyordu. Samsunspor öylesine elverişli bir ortamda dilediği gibi oynadı, maçı çekip çevirdi. Tabelayı dörtledi. Üç puanı aldı, döndü. Uyarması benden. Bandırma galibiyeti yükselişin ilk adımı dedik, kötü yanıldık.
Fatih Tanfer: Devre arasında yapılan birçok transfer, kısacası yeni kurulan bir takım. İkinci yarı topladığı puanlarla biraz nefes almıştı. Ancak güçlü Samsunspor karşısında bir yere kadar dayandı. Sonrası futbolun gerçekleri. Oyun temposu kötüydü. Takım halinde konsantrasyonu çabuk kayboldu. Orta alandaki oyuncular, rakibi değil gölgesini takip ettiler. Enerjik oyun anlayışları yoktu. Elbette bu farklı mağlubiyet de kaçınılmazdı. Lig çok zor, mücadele üst düzeyde. Aman dikkat.
Mehmet Demirtaş: Yenilen her gol, Akhisar’ı maçtan biraz daha uzaklaştırdı. İki ekip arasında güç dengesi ne yazık ki eşit değildi. Bunun bir etkisi de muhtemelen Samsunspor’un Akhisarspor’a nazaran daha oturmuş bir kadrosu olması. İki haftadır şanssızlık ve bahtsızlık yakalarını bırakmıyor. Ama ligin ikinci yarısına giriş yaptıkları gibi bir tempo tutarlarsa istedikleri ölçüde sonuçlar alacaklardır.
Altay’da keyifler kaçık
Bülent Buda: Tabela üç yazıyor, Osman Hoca futbolculara talimat yağdırmaya devam ediyor. Coşku ile tutku ile. Ve hemen ardından konuk takım tabelayı dörtleyiverdi bu kez. Sevgili Osman Özköylü bu güzel oyuna olan tutkunuzu, kazanma isteğinizi futbolculuğunuzdan bu yana bilenlerden, tanık olanlardanım. Gelişinize sevindik, hoş geldiniz. Birkaç şey var kafamıza takılan. Eskişehir’e beş atan kadrodan ikisi kulübede, dördü maç kadrosunda yok. Tercihler, seçimler... iyi de hocam, üç günde neler oldu da kadroyu bu denli köklü, radikal analiz edebilmeyi başardınız? Dürüst olmalıyım. Eskişehir’e beş atan oluşumun oyununu ben de hiç sevmedim. Ama sevgili hocam, siz olaya öyle bir girdiniz ki şaşırmamak olanaksız. Siz bu maçın oyuncu seçimini tavsiye üzerine yapmış olabilir misiniz? Eğer öyleyse size olan inancımı yitirmenin bence hiç sakıncası yok.
Fatih Tanfer: Altay, evinde Keçiörengücü karşısında 4-0 gibi farklı mağlubiyet alıp herkesi şaşırttı. Hücumlarda aksiyon eksikliği ve kalitesinin düşüklüğü, defansif zaafiyetler, ağır ve sahada hayalet gibi gezen futbolcular olursa elbette bu sonuç da kaçınılmazdı. Futbolda duygusallığa yer yok. Hem kendini hem de Altay taraftarını hayal kırıklığına uğratmak istemiyorsa kadro mühendisliğini doğru yapması lazım. İsimle değil sahada koşan, mücadele eden oyuncularla başarı gelir. Ben Büyük Altay’ın kadrosuna inanıyorum. Play Off’a kalacak güçtedir.
Mehmet Demirtaş: Yücel İldiz’in bıraktığı yerden devam eden Osman Özköylü ile ilk sınav. Bu kez rakip Keçiörengücü’ydü. Keçiörengücü yapı itibariyle sıkı savunmacı, Altay da iş sıkıştığında işi pratik hamlelerle çözecek bir görüntüde değil. Kadroda hemen hemen her hafta radikal kararlar alınıyor. Üstüne üstlük Altay, topu kaptırdıktan sonra geri dönmede sıkıntı çekiyor, kırılganlaşıyor. Bölgeler arası denge yok denecek kadar az. Maçın belli bölümlerinde Zeki-Mehmet Erdem yer değişikliği ile o kulvarda rakibe tehlike arz edecek işler yapsalar da gol gelmedi. Tam tersi yakadaki Rıdvan da gününde değil. Maç boyunca hatasız oynayan Keçiörengücü kalecisi Metin de kariyerinin en başarılı maçlarından birisini oynadı diyebiliriz. Yapılan bireysel hatalar, yenilen goller, Keçiörengücü’nün ekmeğine yağ sürdü. Böylesi fırtınalı bir süreçte yaşanan gelgitler, bence çok sorun yarattı. Altay bir an evvel silkelenmeli yoksa Süper Lig treni kaçacak.
Hiç yoktan 1 puan iyidir
Bülent Buda: Kesintisiz yağan yağmur altında giderek bozulan zemin üzerinde bir yandan koşuşturmak öte yandan iyi şeyler yapmak zor iş. Öne geçtikten sonra farkı ikiye taşıyabilselerdi, üç puana ulaşmayı kolaylamış olacaklardı. Tüm takım var olan potansiyelini alana yansıtarak oynama çabası içindeydi. Lig sıralamasının sorunlu bölgesindeler ve de oradan uzaklaşmak için çok puana gereksinimleri var. Özellikle kendi alanlarında oynadıları maçları bundan böyle kazanmak zorundalar. Hücumculara bu bağlamda büyük işler, büyük sorumluluklar düşüyor. Onların final pasları ile final vuruşlarındaki başarı oranlarını yükseltmeleri çok gereksinim duyulan bir zorunluluk bu evrede. Yazıldığı gibi kolay değil bu işler. Biliyoruz ama bizim için uyarmak bir ödev. Bu korkulu düşleri görmemek için gelecekte.
Fatih Tanfer: Menemenspor inanılmaz kötü saha şartlarında çok zor bir mücadele ortaya koydu. Bu ağır saha şartlarında bundan fazlası olmazdı. Pas yapamıyorsun, göle dönmüş sahadan topu çıkaramıyorsun. Maç boyunca bilhassa birinci yarı daha etkiliydiler. Ancak ikinci yarının başında etkili oynayan Balıkesirspor, golü buldu, puanı kazandı. En büyük problem Rasheed’in golcülük özelliğini gösterememesi. Menemenspor’un maç boyunca mücadelesini üste çıkaran, üst düzey bir oyun anlayışı var. Futbolda bir tabir vardır. Yenemiyorsan yenilmeyeceksin. Alınan bir puan tehlike bölgesinin üstüne çıkardı. Bu hafta evinde Akhisarspor’la çok önemli bir maç oynayacak. Bunun anlamını anlatmaya gerek yok.