05.05.2021 - 00:00 | Son Güncellenme:
Süper Lig’de Fraport Tav Antalyaspor’u 3-2’lik skorla dize getiren ve galibiyet özlemini dindiren Göztepe, büyük mutluluk yaşadı. Sarı kırmızılıları değerlendiren usta kalemlerimiz, “Halil’in liderliğinde oynadıkları takım oyunu takdire şayandı. Göz Göz, özellikle Ünal Hoca ile birlikte keyif veren futbol oynuyor. Tebrik ederiz” dedi
Bülent Buda: Halil, biter gibi görünen atağa can katıyor. Esiti iyi vuruyor, penaltıdaki yanlışını gideriyor. Ve de kariyerinin ilk golünü atıyor. Güzel, serinletici duygular bunlar. Halil kusursuz, birinci sınıf servislerini sürdürüyor. Jahovic’in kafasından top mermi gibi ağlarla sanki öpüşüyor. Zaman hızlı akıyor. Meşin yuvarlak da öyle. İhtiyat askeri Podolski, Kerim’in hatalı pozisyon alışını affetmiyor. Ve de elbette eyvah ne güzeldi kaygısına bürünürken, oyunun son anlarında güne damgasını vuran Atınç sahne alıyor. O sahneye de baya yakışıyor. Bir atıyor bir de çizgiden çıkarıyor. Skor tabelasının belirleyicisi oluyor. Sevgili Ünal Karaman’ın tüm futbolcularına zamanı, topu, sahayı eşit, adil paylaştırma gibi asil ve özgün kaygıları var. Hocanın bu eylemleri her türlü övgüyü hak ediyor. Bense 3 puanın peşinde olduğumdan, zamanı eritecek olanların alanda kalmasından yanayım. Şu salgın günlerinde futbolun ekonomisine kafayı çok yorar oldum. Evdeki çorbayı pişirebilmek için kazanmak çok değerli oluyor. Öndeyken bir beraberlik ya da yenilgi, eksilen ikramiye baya yüklü, önemli. Yani her bakımdan öz güven kazanmanın oluşturduğu kimlik duygusu. Ve de evdeki çorbanın yağı, tuzu, lezzeti. Yani 3 puan salt 3 puan değil. Çok daha fazlasını içinde barındırıyor.
Fatih Tanfer: Göztepe, Antalya’da aldığı 3 puanla birlikte gösterdiği mücadele, enerji ve en önemlisi asla mağlubiyeti kabul etmeme anlayışı ile alkışı hak etti. Ünal Hoca’nın göreve gelmesiyle birlikte yeni oyunculara da şans veriliyor. Bu hafta da Kubilay, Yalçın, Beykan’a o şansı verdi. Onlar da gelecek adına umut saçtı. Göztepe maç boyunca oyun disiplininden taviz vermedi. Antalya’nın hücumdaki 3 etkili oyuncusu için alan daralttı. Doğru oyun planı vardı. Ve onu da uyguladı. En çok beğendiğim konu da oynadıkları oyundan büyük heyecan duymaları. Çünkü takımın öz güveni arttı. Bu maçta bütün oyuncular üzerine düşen görevi yaptı. Başta Esiti ile orta sahadaki güçlü savunma öne çıktı. Topa sahip olma oranı yüksekti. Çözülmesi gereken problem, hücuma çıkarken kaptırılan toplar ve geri dönüşte yaşanan sıkıntılar. Ünal Hoca ile birlikte takımda istisnalar hariç tüm maçlarda üst düzeyde coşku ve harika bir tempo vardı. Halil ve Atınç bu haftaki maçın sonucunda çok etkiliydiler. Göztepe ligin sonu yaklaşmasına rağmen taraftarının gurur duyduğu bir takım oldu.
Mehmet Demirtaş: Hoş bir Akdeniz esintisi gibi bol gollü, çekişmeli, tadına doyum olmayan mücadeleydi. 90 dakika neticelendiğinde de Göztepe’nin puanları cebe koyup İzmir’e döndüğünü de hesabın içerisine koyarsak, epey keyif veren bir pazar günü oldu. Göztepe’nin en büyük artılarından bir tanesi, ekstra işler yapan özel kramponların oluşu. Halil 2 asistle bandını koluna rastgele takmadığını belgeliyor. İkili mücadelelerdeki çabukluğu ve pratik bir şekilde adam eksiltmesiyle muazzam bir prototip. Atınç hem attı hem de olması gereken yerde golü önledi. Ayrıca defanstaki duruşuyla da güven veriyor. Obinna’nın yokluğunda en çok merak ettiğim şey Göztepe orta alanıydı. Forma giyen Esiti fiziksel üstünlüğünü avantaja çevirerek iyi bir iş çıkarttı. Profesyonel kariyerindeki ilk gole imza atarak da ayrı bir mutluluk yaşadı. Kerim çalışıyor, çabalıyor. Bunu jest ve mimiklerinden okuyabiliyorum. Ama fazlası şart. Ideye sezon başından bu yana benden geçer not alamadı. Bu maçta da yetersizliğini hep hissettik. Bol gollü, izleyene mutluluk enjekte eden bu güzel futbol düellosundan kayıpsız çıkan Göztepe, ligi güzel bir rayiha ile bitirecek gibi.
Güle oynaya düştüler
Bülent Buda: Konuk Rize 71’de öne geçtiğinde Denizlisporlu futbolcuların gole dönüştüremediği 4 net pozisyonu var. Peki yenseler umutlar köpüklenir miydi? Bence hayır. Tren kalkalı epey oldu. Yetişebilmeleri olanaksızdı. Ama şu durum var ki baya önemli. Kazansalar epey para ikramiyesi var mı? Var. Bu da alev alev yanan yaraları biraz olsa serinletir mi? Elbette öyle olur. Ben saymayı bıraktım. Kaçıncı yenilgi bu? Takıma bakıyorum. Hiç de öyle teslim olmuş, vazgeçmiş görünümde değil. İçtenlikle yarışıyorlar ama finalde tökezliyorlar. Olmuş, bitmişin ardından keşkelerle ağıt yakmak, zihinsel geviş getirmedir. Ama yine de her şey bitmemiş gibi oynasınlar. O halde kulübün kasasına birkaç lira girmesine katkı versinler. Olmaz mı, olamaz mı?
Fatih Tanfer: Denizlispor’un maalesef sahasında Rizespor’a mağlup olarak küme düşmesi kesinleşti. Bu maçta da gördük direkten dönen şutlar, kaçan goller ve sonucunda yenilen bir gol ve gelen mağlubiyet. Sezon başından itibaren Denizli’nin yetenekli oyuncuları olduğunu, bu mağlubiyetleri hak etmediğini her seferinde söyledim. Kaybettiği maçlarda dahi inançla oynadı. Mücadele etti. Pozisyonlara girdi. Ancak olmadı. Hakikaten üzücü bir durum. Futbol adına kullandığım bir söz vardır; “Futbolda geçerli olan ve puan sıralamasındaki yerini tayin eden şey alınan galibiyetlerdir.” Olmadı. Denizlispor hiç de hak etmediği bir biçimde ligden düştü. Elbette yetkililer gelinen noktadan gerekli sonuçları çıkarıp o güçlü Denizlispor’un yeniden oluşmasını sağlarlar.
Mehmet Demirtaş: Göztepe ile başlayan ve Denizlispor adına hüsranla biten futbol yılında 9 sezon hasretini çektiği lige veda etti Denizli. İlk 26 haftada Yücel İldiz-Mehmet Özdilek-Bülent Uygun olmak üzere 3 isimle çalıştıktan sonra Robert Prosinecki-Kenan Atik-Yalçın Koşukavak-Hakan Kutlu-Ali Tandoğan ile götürmeye çalıştılar gemiyi. Ancak istikrar kelimesiyle uzaktan yakından ilişkili olmadıkları için istenileni elde edemediler. Olağan dışı yaşadığımız ve yaşamayı da sürdürdüğümüz bu futbol mevsiminde birilerinin ya da bir kulübün üzerine gitmeyi şahsen doğru bulmuyorum. Fakat zorluksa herkes için zorluk var. Böylesine kaliteli ayakları olup da böylesi kötü istatistiğe sahip olmak çok ciddi sıkıntıların olduğuna en büyük delil. Sorgulanması gereken pek çok husus var. İsmine menajer mi dersiniz, yönetici mi ya da başka bir şey mi, takdir size kalmış. Küme düşülür, seneye yeniden çıkılır. Mühim olan bu değildir. Borçlar için telaffuz edilen rakamlar dudak uçuklatacak cinsten. Peki bu borçlardan arınmak kaç senemizi alır? Ya da tam arınma sağlanır mı? Kabus dolu sezonda verilen emek, ödenen ücretler, harcanan zaman bir çırpıda çöpe gitti.