29.09.2018 - 02:22 | Son Güncellenme:
MİLLİYET EGE SPOR ÖZEL HABER
Türkiye’nin rüzgar cenneti Alaçatı’da, “Kurs yanmasın” diye ağabeyinin yerine 2007 yılında başladığı rüzgar sörfüne olan aşkı, Göztepe’nin milli sporcusu Fulya Ünlü’ye Dünya ve Türkiye şampiyonlukları getirdi. Son olarak Uluslararası Rüzgar Sörfü Birliği (IFCA) Kadınlar Slalom Dünya Şampiyonası’nda gümüş madalya kazanarak Göztepe ve Türkiye’nin gururu olan Ünlü, Milliyet Ege Spor Servisi’nin konuğu oldu. Spor Müdürümüz Mehmet Demirtaş ile yazarlarımız Bülent Buda ve Fatih Tanfer’in sorularını yanıtlayan Ünlü, “Çocukluğumdan itibaren armasına aşık olduğum Göztepe’nin sporcusu olmak benim için bambaşka bir duygu. Daha nice başarılar yakalamak istiyorum. Armamızı taşımak benim için büyük gurur ve mutluluk” dedi.
- Rüzgar sörfüne başlama serüvenin nedir? Başlamaya nasıl karar verdin?
Deniz tutkum tesadüf oldu desem daha doğru olur. Alaçatı’da 14-15 yıl önce yazlık aldık, daha sonra sörf yerini gezdirmeye götürdü bizi babam. Rüzgar sörfü sporunu görünce ben de o sporu yapmak istediğimi fark ettim ve o spora başlama kararı aldım. 12 yıldan beri bu sporla uğraşıyorum ve 10 yaşında başladım. Kışın da spor yapıyorum, Göztepe sporcusuyum Urla’daki tesislerimizde yapıyorum. Kışın antrenmanları ise Adnan Süvari Tesisleri’nde.
- Rüzgarla iç içe olmak nasıl bir duygu?
İşimiz yüzde 100 rüzgarla, rüzgar olduğu müddetçe bu işi yapıyoruz. Rüzgar kullanıyoruz, rüzgarı okumak mesele. Bizim boy boy malzeme ekipmanlarımız var, havaya göre değişiyor. Sert havada farklı, orta dereceli havada daha farklı.
- Katıldığın yarışmalardaki başarıların neler?
2010 yılında Türkiye şampiyonalarına katılmakla başladım. 2013’te uluslararası aşamaya geçtim. Bu sürede 5 kere Türkiye Gençler Şampiyonu, 2 yıl da Türkiye Kadınlar Şampiyonu oldum.
- Başarılarını neye borçlusun?
Başarımı olumlu anlamda etkileyen ilk şey yaptığım sporu sevmek, ikincisi ise ailemin desteği oldu. Bu branşta çok kişi tanıdım, bu sporda en önemlisi manevi destek. Yarışmalarda kupayı kazanıyorum ama yarısı emek, yarısı benim başarım. Ama bir diğer yarısı da ailemin bana verdiği manevi destek olarak görüyorum. Onun için benim en vazgeçilmezim ailem.
- Hangi ülkelerde yarıştın? Bu ülkelere kimlerle gidiyorsun?
Gittiğim ülkeler 7-8 ülke, bazı ülkelere 4-5 kere gittim. Bu yıl Kore’ye 4 kere gittim, orada daha fazla oluyor yarışlar. Kore’de daha fazla sponsor oluyor. Babamla gidiyorum yarışlara, masraflarını kendi karşılıyor, beni hiçbir şekilde yalnız bırakmıyor.
- Yarışmalardan galip çıktığında babanın duyguları nasıl oluyor?
Babam beni dürbünle izliyor, ben kıyıya yaklaşırken babam hep ağlıyor, benim derece aldığımı görünce.
- Yarıştığın ülkelerden seni en çok etkileyen yer neresiydi?
Pozitif anlamda güzellikleri, insanı doğası, koşulsuz, Yeni Kaledonya. Avusturya’nın sağ tarafında, 2 gün sürüyor yolculuğu. İnsan açısından da Japonya insanı etkiliyor.
- Kendine göre eksiklerin neler teknik açıdan?
En büyük eksiğim, Tenerife Kanarya adaları. Orada en üst level insanlar yarışıyor. Benim işim oranın parkuru zor, dalgalı, rüzgarlı koşullarında iyi antrenman yapmak, en büyük eksikliğim çok dalgalı yerlerde antrenman yapamamak, çünkü Türkiye’de böyle yerler yok. O dalgada atabileceğimiz parkur imkânı yok, bir de o seviyedeki insanlarla çalışmak istiyorum.
- Bu sporu ne zamana kadar devam ettirmeyi planlıyorsun?
Bu sporu devam ettirebildiğim kadar devam ettireceğim, ondan sonra da asıl arkadan gelebilecek kişilere önayak olmak istiyorum. Bir öğrencimin olmasını ve onu yetiştirmek istiyorum, onunda böyle daha iyi başarılar almasını görmek beni çok mutlu eder. Antrenmanlara girdiğim zaman rüzgar varsa, o gün 4-5 saat suda oluyorum.
- Kazandığın kupaları nerede tutuyorsun?
Aldığım kupalar şu an evimde duruyor, ama Göztepe Kulübü’nün şu an bir planı var: Bana vitrin yapıcaklar ve kupalarımı oraya koyucaz.
- Eğitim ile sporun doğru orantılı olduğunu düşünüyor musun?
Evet, bir sürü üniversiteden arkadaşım var, ama sanatçı ve spor kimliği olan çok az insan var. Spor, senin kimliğine pozitif anlamda artı avantaj katıyor. Spor yapmayan bir sürü arkadaşım var, burada kimliğini tanımakta zorlanıyor, geleceğini göremiyor. Ben ileriyi öngörebiliyorum, ne istediğimi biliyorum. Spor, bana bu özgüveni verdi ve daha iyi adımlar attırdı.
- Yelkenli branşında elde ettiğin başarıları hangi hocalarına borçlusun?
12 yıldan beri bu sporu yapıyorum, kimseden bir ders almadım veya bir antrenörüm olmadı. Ben Alaçatı’ya gittiğim zaman ilk birkaç yıl otururdum, o profesyonelleri izlerdim, daha sonra onların yaptıklarını yapmaya çalışırdım. Hangi malzemeyi nerede kullanıyordu diye bakardım, hep inceleyerek baktım. O sörf yerindeki bir sürü abi ve ablanın bana kattığı çok şey vardır, bir isim veremem.
‘YENİ NESİL, SOSYAL MEDYA BOŞLUĞUNA DÜŞMÜŞ’
- Bu işi yapmak isteyenlere önerilerin neler olur spor yapmaları için?
Yaşar Üniversitesi Uluslararası Lojistik Yönetimi Bölümü’nde okuyorum. Hem derslerime disiplinli bir şekilde giriyorum hem de antrenman ve yarış programımı ayarlıyorum. Bu işi yapmak isteyenlere tavsiyem, spor-sanat kimliklerine artı kazandıracak bir şey yapmaları gerekiyor. Çevremdeki yeni nesle bakarsam, sosyal medya boşluğuna düşmüş ve ne yapacağını bilemeyen bir nesil görüyorum.
‘BABA GİBİ BAŞKAN!’
- Yelken Federasyonu Başkanı Özlem Akdurak’ın İzmirli olması ve İzmir’de bu branşa yaptığı katkıları nasıl buluyorsun?
Çok samimiyiz, önceden federasyon başkanını aramak çok zordu. İsmini biliyorum ama ulaşılmaz oluyordu, şimdi Özlem Ablacım diyorum ve o samimiyeti veriyor, yardımcı oluyor, İzmir’de olduğu için de rahat ulaşabiliyorum ona.
- Başkan Mehmet Sepil’in sana karşı yaklaşımı ve ilgisi ne yönde?
Başkanımız, kulübümüzün bütün sporcularına ilgili. Bizlerin başarısına odaklı. Ortada bir aile sıcaklığı söz konusu. Öte yandan başkanımız, derecem ne olursa olsun her zaman ve her koşulda destekçim oluyor. Bu durum, benim kazandığım başarılarda büyük motive kaynağı, başarıya ulaşmamda itici güç oluyor.