11.11.2021 - 00:00 | Son Güncellenme:
Spor Toto 1. Lig’de son olarak evinde zirve adaylarından Eyüpspor’a 2-1 kaybeden ve 4 maçtır puan yüzü görmeyen Altınordu milli maç arasına düşme potasında girdi. Son 13 yılın en kötü serisine imza atan kırmızı lacivertlileri değerlendiren yazarlarımız “Dirençsiz bir kadroları var. Gençler maalesef tam hazır değil. Ara transfer döneminde takviye yapmak zorundalar” dedi
Bülent Buda: Çok iyilerini izlemiş olmanın düş kırıklığı bu günler. Öyle bir kimliğe büründüler ki ne denli atarlarsa bir fazlasını yiyecekmiş izlenimini kurumsallaşmış bir yapıya taşıdılar gibi. İyi başlayıp giderek kötüleyen, işlevsiz, silik bir yapıya bürünerek kalesinin önünü koruyormuş gibi görünmek. Yitirilen her maçın ardından ötekine yeni bir şeyler denermiş gibi görünerek kaybetmek, kaybetmek… rakiplerin kaşarlanmış profesyonelleri (Söz gelişi kullandım. Sözcüğün tanımına uyan futbolcu çok az bu ülkede) karşısında ve de o kaşarlara omuz veren, düdük öttürenlerle yarışmak, kapışmak ve onları alt etmek. Ancak onların anladıkları dilden konuşmakla olası olduğunu kavrayabilmek. Bir tek Ahmet İlhan’ın, kalede genç Ali Emre’nin yarışarak, savaşarak üstesinden geleceği koşullar değil üstünde gezindikleri. Daha fazlasına gereksinim var. O daha fazlanın olduğu zamanlarda da bir görünmez kol, el frenini çekerek yeterli buldu ulaşılan ivmeyi. Siz istediğiniz kadar iyimser olabilirsiniz. Görüntüler, sonuçlar geldikleri yerlere dönüşü anımsatıyor.
Fatih Tanfer: Üzülerek tekrar etmek mecburiyetindeyim. Altınordu’nun an itibariyle puan cetvelindeki yeri sezon başından beri hem yazdığım hem söylediğim için bana sürpriz değil. Dirençsiz bir kadroları var. Gençler maalesef tam hazır değil. Bunu Eyüpspor karşısında da gördük. Fazla söze gerek yok. Devreye kadar Altınordu en üst düzeyde puan toplayıp ara transferde çok önemli transferler yapmak zorunda.
Mehmet Demirtaş: Kötü sonuçlardan en karlı çıkan şüphesiz kaleci Ali Emre. Önündeki savunma hattı öyle savruluyor ki yaptığı kurtarışlarla bilgisini, tecrübesini ve oyun görüşünü ikiye katlıyor. Her pozisyonda canı çıkıyor meşin yuvarlak üç direk arasına girmesin diye. Gerçekten takım onu yıldızlaştırdı. Ahmet İlhan’ın savunma arkası koşusu ile kaleciyi ekarte edip topu filelere yolladığı anda hayat güzelleşti. Sonrası ise 38’e kadar Ali Emre’nin verdiği dev bir savaşım vardı. Onca kişi arasından Dibba hareket alanı buluyor, topla buluşuyor. Elbette bunun diyeti de gol. Buraları derleyip toparlayacak, olan bitene dur diyecek bir geri hattı yok Altınordu’nun. 80’de yedikleri ikinci golde savunmanın çizgi halinde yaptığı hata göz ardı edilemez. Her alanın etkisiz olduğu, tel tel döküldüğü ilginç bir takım var ortada.
Haksızlık kurbanı
Bülent Buda: Şimdi bu yenilgiden sonra hakemler için dilediğinizi söyleyebilir, yenilginin tek gerekçesi olarak da gösterebilirsiniz. Kendinden başka herkeste suç bul. Ülkemizdeki yaygın davranış biçimi bu. Oysa bakın o yenilen gollerdeki orta alan ve savunma yanlışlarına. Benim de net ofsayt olarak edindiğim ilk izlenim sonrası dikkatle bakınca ofsaytı bozan futbolcu, savunma göbeğindeki oyuncu. Sisin görüneni zorlaştırdığı bu ortamda yenilen iki golden sonra aydınlıkta oynanan 30 dakikada ulaşılan eşitlik. Eşitliğe ulaşmada önce Rasheed’in isteği, çabası, yaratıcılığı. Ne güzel atıyorsunuz. Ardından gelen telaş niye ki? Olaylara, sorunlara objektif, nesnel bakış açısı getirmeden yorumlamak kaybedileni geri getirmiyor. Sıra dışı bir hikaye gibi bu maçın süreci. Bütün mesele hakemin bitiş düdüğüne değin alanda savrulmadan, dağılmadan, dengeli durabilmek ve koşmak.
Fatih Tanfer: Hakemlerin futbolun önüne geçmesini hiç istemem. Gazetede yazmayı ve TV’de de konuşmayı sevmem. Sis nedeniyle bir gün sonra oynanan maçta durumu 2-0’dan 2-2 yapan bir Menemenspor vardı. İnanılmaz performans sergiledi. Futbolcular terlerinin son damlasına kadar mücadele ettiler. Bir mucize gerçekleştiriyorlardı. Ancak uzatmalarda ofsayttan öyle bir gol yedi ki inanılmaz. Pası alıp asisti yapan ofsayt. Golü atan ofsayt. Birincisini görmedin, bari ikincisini gör. Menemenspor’un sezon sonunda bir puana ihtiyacı olursa bunun hesabını kim verecek?
Mehmet Demirtaş: Biz neler izliyoruz ülkemizde futbol adına? Bunun izahı, tanımı, izahatı var mıdır? Hakemler hakem olmaktan çıkmış, yardımcıları olaydan uzaklaşmış. Siz gidiyorsunuz 2-0’dan 2-2’yi yakalıyorsunuz, metrelerce ofsayttan son anda yediğiniz golle puanı hakemlerin ellerine teslim ediyorsunuz! Bu nedir, ne değildir? Cuma akşamı Süper Lig ve 1. Lig’deki hakem kararlarına şaşkın gözlerle bakarken cumartesi günü son noktayı yaşadık. Sözün bittiği yer tam burası olsa gerek.
Mental destek şart
Bülent Buda: Sorunun yakıcı yanı kendilerinden kötü takımlara yeniliyorlar. Ve bazı oyuncular profesyonel falan değil. Kendilerine oynayanlar. Orgillgiller. Adama bak. Geriye düşmüş takımını sorumsuzca 10 kişi bırakıyor. Ve takım 10 kişi kalınca daha iyi, nitelikli oynuyor. Basıyor, gol ve de goller kaçırıyor. Takım futbolcu kaynıyor. Kimileri sürekli süre alıyor. Ve de haftalardır bir şey üretmiyor. Karşı kaleye tek gollük girişimi, gol olabilecek bir şut denemesi olmayanlar var. Ve de bayağı süre alıyorlar. Bu işte bir yanlış var. Ya da çok yanlış var. O yanlışları görmek ve çare üretmek profesyonellerin işidir, sorumluluğudur. Ne diyordu Johan Cruyff? “Futbol basit bir oyundur. Zor olan onu basit oynamaktır”. Birileri de kolay olanı zor göstererek kendilerinin vazgeçilmez olduğunu sanıyor. Bir miktar incitici ama görünen köy kılavuz istemez. Durum böyle.
Fatih Tanfer: Manisa FK, yıllardır ezeli rakibi olan Samsunspor karşısında yine beklediğini bulamadı. 65. dakikada Samsunspor adına Fofana’nın golü hakikaten güzeldi. Ancak iki dakika sonra Orgill oyundan atılmak için elinden geleni yaptı. Sana faul yapılmış, hakem faulü vermiş. Ve sonrası gelişen olaylarla gelen kırmızı kart. Manisa FK’ya bu milli ara iyi gelecek. Kesinlikle mental destek lazım. Takımın puan cetvelindeki yerinin yarattığı stres gördük ki gerilimi artırıyor. Milli maç arası sonrası bu ligde ben de varım demek istiyorsa artık seri galibiyetlerin başlaması şart. Bu kadronun düşme hattında olması inanılacak gibi değil. Başka söze de gerek yok.
Mehmet Demirtaş: Samsun için ilk 15 dakika etkili bir akın yok. Bu evrede Manisa da çok verimli bir görüntüde değil. Zaten topun oyunda kaldığı dakika da kısıtlı. Enerjisi düşük ilk yarıda ne Samsun ne Manisa, etkinlik kurup rakibine karşı üstünlüğü sağlayamadı. Yavan ve de tatsız bir açılış oldu karşılaşmada. Orta alanın düştüğü ikinci 45’te hazırlık paslarını çabuk atlatan Samsun, direkt Manisa alanına yerleşti. Samsunspor’un sıkıştığı anlarda da Fofana golüyle takımını kurtardı. Orgill’in direkt kırmızısı da işin tuzu biberi oldu. Orgill yediği tüm kartlarda savruk bir görüntüde. Yeteneğine diyecek yok ancak tavrı takıma zarar veriyor. Kırmızı ve 1-0 sonrası Samsun’a zor anlar yaşattılar. Ki Samsun’dan daha da iyi oynadılar. Fakat onlara fazlası, yani puan ve de puanlar lazım.