Derleyen: Betül Yasemin Keskin / Milliyet.com.tr - İran'da gizemli tapınağın sırları gün yüzüne çıktı. İran'ın güneybatısında antik bir medeniyet olan Elamlar tarafından inşa edilen Çoğa Zenbil Tapınağı, dönemin özelliklerine ışık tuttu. 'Çoğa Zenbil Tapınağı'nın muhteşem kalıntıları, birçok kişi tarafından dünyadaki Elam mimarisinin hayatta kalan en iyi örneği olarak kabul ediliyor.
Tapınak M.Ö 1250 yılında Elam kralı Untash-Napirisha'nın emriyle Elam'ın dini merkezi olarak tanrıları Inshushinak ve Napirisha'ya adandı. Milattan önce yapılan bu tapınak İran'ın en eski yerli topluluklarından birinin kültürünün, inançlarının, ritüellerinin ve geleneklerinin en benzersiz yönlerini insanlığa sunuyor. UNESCO, 'Çoğa Zenbil Tapınağı'nın Mezopotamya dışındaki en büyük ziggurat olduğunu ve bu tür basamaklı piramidal anıtın en iyi korunmuş hali olduğunu kabul etti.
KENDİ DAĞLARINI İNŞA ETTİLER
Çoğa Zenbil Tapınağı'nın sırrı eski İran konusunda uzmanlaşmış Fransız arkeolog Roman Ghirshman tarafından 1951 ve 1961 yılları arasında tam 6 sezon kazılarak gün yüzüne çıkarıldı. Elamlar dağlara ve onların gücüne inanan bir topluluktu. Dağların maneviyatına inanan Elamlar, bulundukları yerde dağ olmadığından 3 bin yıl önce kendi dağlarını kendileri inşa ettiler.
Zamanla rüzgar ve güneşten dolayı tapınak ve içindekiler zarar görmüş olsa da arkeologlar tapınağın içinde bir zamanlar Elam tanrılarına adanmış güzel nesneler ve heykellerin olduğunu düşündü. Bu tez arkeologları ilginç sonuçlara götürdü. Özellikle tapınağın içinde bulunan Boğa figürleri dikkat çekti. Boğa figürü Elam kültürünün merkezindeydi. Erken İran yaratılış mitlerinde dünyadaki ilk hayvan boğaydı ve Elamlılar, Inshushinak adında bir boğa tanrısına tapıyorlardı.
'EŞSİZ BİR TAŞ İŞÇİLİĞİ'
Arkeologlar tapınağın içinde buldukları boğa figürlerinin yanı sıra bir başka gizemi daha keşfetti. Tapınağın içinde bir yerlerde cilalanmış ve üzerinde oymayla resmedilmiş mavi kuvars kolye buldular. Bulunan kolyenin önemiyle ilgili Cardiff Üniversitesi'nden Prof. Lloyd Llewellyn Jones, "Bu gerçekten dikkat çekici ve kesinlikle eşsiz bir taş işçiliği. Kolyenin üzerinde Kral'ın kızının bir görüntüsünü tasvir ediyor. Elam kaynaklarında kadınların ön plana çıktığını nadiren görüyoruz. Ancak bu kolyenin üzerinde bir tane var. Kraliyet kayıtlarında kadınların varlığının atlandığı bir çağda, Elam Kraliçesi veya Prensesine rastlamak çok önemli" ifadelerini kullandı. Arkeologlar başka incelemeler yaparak bizi bir zamanlar burada ibadet eden insanlara yaklaştırdı ve yaklaştırmaya da devam ediyor.
Araştırmacılar tarafından bulunan bir başka gizem de bir 'ayak izi' oldu. 3 bin yıldan daha eski olduğu düşünülen bu ayak izinin Kral Shilhak - Inshushinak'ın kızı Bar-Uli'ye ait olabileceği düşünülüyor. Buraya babasıyla birlikte rahipler tarafından Elam Tanrılarını memnun etmek için taşınan kanlı kurbanlara tapınmak için gelmiş olabileceği de ihtimaller dahilinde.
'ALTIN ŞEHİR'İN GİZEMİ DE ÇÖZÜLÜYOR
Öte yandan Mısır'da da yüzyılın keşfi yapıldı. Ünlü Mısır bilimci Zahi Hawass, Krallar Vadisi'ne ev sahipliği yapan Luksor yakınlarındaki kayıp 'Altın Şehir' keşfiyle birlikte, büyük bir gizemin gün yüzüne çıktığı görüşünde.
Kahire'nin 500 km güneyinde, Luksor yakınlarındaki III. Ramses ve III. Amenhotep tapınakları arasında kazılara 2020 yılının eylül ayında başlandı. Haftalar içinde ekip büyük bir sürprizle karşılaştı. Arkeologlar duvarları ve yerleşim alanları çok iyi bir şekilde korunmuş kayıp bir Altın Şehir keşfetti.
Arkeologlar, Mısır'da bulunan ve en büyük antik kent olduğuna inanılan Tutankamon'un mezarının ortaya çıkarılmasından sonra bugüne kadar yapılmış en önemli keşfin 'Kayıp Altın Şehir' olduğuna inanıyor. Arkeoloji ekibinden Dr. Zahi Hawass, keşfedilen altın şehrin 3 bin yaşında olduğunu ve III. Amenhotep dönemine ait olduğunu söylüyor.
NELER BULUNDU?
Kayıp şehrin gün yüzüne çıkmasının ardından akıllara gelen önemli sorulardan biri de nelerin keşfedildiği. Arkeologlar, antik Hristiyan kalıntılarına rastlanan bu bölgede III. Amenhotep'in mühürlerini taşıyan renkli çanak çömlek kapların, çeşitli muskaların ve kerpiçlerin olduğunu, ayrıca yüzük, bilezik gibi değerli takıların da bulunduğunu söylüyor. 7 ay süren çalışmaların sonunda değerli eşyaların yanı sıra şehre ait birçok mahalle de keşfedildi. Arkeologlar bulunan mahallelerden başka yerleşim alanlarının da olduğunu düşünüyor.
Mısır'da bulunan şehirle ilgili tüm dünyadan uzmanlar birçok varsayımda bulundu. ABD'deki Johns Hopkins Üniversitesi'nden Mısır bilim Profesörü Betsy Brian, "Bu kayıp kentin bulunması Tutankamon'un mezarından bu yana yapılmış en büyük arkeolojik keşif" dedi. Brian, kentin imparatorluğun en güçlü olduğu dönemde Antik Mısırlıların yaşamına dair nadir ipuçlarını açığa çıkaracağını düşünüyor. Kayıp altın şehrin önemli arkeologlarından biri olan Dr. Hawaas, "Birçok yabancı ekip bu şehri aramış ama hiçbiri bulamamıştı" dedi. Dr. Hawaas ayrıca arkeolojik çalışmaların devam ettiğini ve ekibinin 'hazinelerle dolu, dokunulmamış mezarlar bulmayı beklediğini' de belirtiyor. Anlaşılan bu bölgenin henüz yalnızca bir kısmı keşfedilebildi ve kim bilir şehrin derinlerinde başka hangi sırlar açığa kavuşmayı bekliyor.
'TUTANKAMON'UN 'DÜNYA DIŞI' HANÇERİ
Kısa bir süre önce Luksor'da bulunan şehrin önemli bir parçası ilk olarak 1922 yılında bulundu. Mısır'da 9 yaşında tahta çıkan ve 18 yaşında ölen Mısır Kralı Tutankamon'un mezarı, bu tarihte keşfedildi. Ancak bu mezarla ilgili yıllardır çözülemeyen büyük bir gizem var. İddialara göre Mısır'ın çocuk kralının lanetli bir yanı olabilir!
1922’de, arkeolog Howard Carter Tutankamon'un Krallar Vadisi’ndeki mezarını gün yüzüne çıkarmasıyla dünya gündemi sarsıldı. İnsanların ilgisini en çok çeken şey Tutankamon'un mezarından ziyade onunla birlikte gömülen eşyalarıydı. Olağandışı eşyaların içinden bir tanesi oldukça dikkat çekti. Arkeolog Howard Carter’ın aktardığı bilgilere göre o yıllarda mezarın içinde kralla birlikte gömülen tam 5 bin 398 eşya vardı ve bu eşyaları listeleyerek kayıt altına almak neredeyse 10 yılını aldı.
ANADOLU'DA MI YAPILDI?
Mısır'ın çocuk kralı Tutankamon'un mezarında bulunan hançeri araştırmacıların dikkatini çekti. Hançerin yapıldığı malzeme ve üzerindeki işlemeler, araştırmacıları bu hançerin başka bir dünyadan gelmiş olabileceği konusunda düşündürttü. Demirden yapılma hançer, göktaşı parçalarından oluşuyordu.
Anadolu’da imal edildiği düşünülen hançer Mitanni kralı tarafından Tutankamon’un atalarına hediye olarak verilmiş olabilir. Araştırmalar Tutankamon'un atalarından miras kaldığı düşünülen hançerin Mısır’da üretilmediğini apaçık bir şekilde gözler önüne serdi.