27.05.2017 - 02:30 | Son Güncellenme:
GÜLDENER SONUMUT
Brüksel’de düzenlenen NATO Devlet ve Hükümet Başkanları toplantısında Transatlantik ilişkilerin geleceğine yönelik bir çerçeve çizildi.
ABD Başkanı Donald Trump, gerek NATO karargahının açılışında, gerekse de liderlerin bir araya geldiği toplantıda yaptığı konuşmada, İttifak’ın “soğuk savaş” dönemi refleksinden kurtulması ve simetrik değil, asimetrik tehditlere yönelik imkan ve yetenek geliştirmesi gerektiğini söyledi. Bu çerçevede NATO’nun terörle mücadele konusunda sadece siyasi irade değil, aynı zamanda imkan ve yetenek geliştirmesine önem verdiğinin mesajını ileten Trump, Avrupalı müttefiklerin de sadece ABD’ye güvenmeyip, kendi savunma harcamalarını artırmalarının önemine vurgu yaptı.
Diplomatik gözlemciler, Trump’ın NATO’daki törenden etkilenmediğini, ancak İttifak’ın, ABD açısından ekonomik ve savunma ihaleleri anlamında ne denli önemli olduğunu anladığını dile getirdi. Geçmiş ABD başkanlarının aksine Trump, AB’nin kendi savunma gücünü oluşturma konusundaki niyetine yönelik bir görüş bildirmedi.
AB için farklı görüşler
Başkan Bush döneminde Washington, AB’nin bir orduya sahip olmasına karşı değildi ancak bunun NATO içerisinde Avrupalı müttefiklerin imkan ve yeteneklerini geliştirmek amacıyla yapılması gereken bir “çalışma” olduğunu dile getiriyordu.
Obama ise AB’nin, kaynak israfında bulunmamak için, NATO’da olmayan veya eksikliği duyulan unsurlara odaklanması gerektiğini dile getirmişti. Trump’un dile getirdiği yük paylaşımı konusu da yeni değil. Zira Obama döneminde de Savunma Bakanlığı görevini üstlenen George Bush’un yakın çalışma arkadaşı Robert Gates, 2007’den 2011 yılına kadar NATO içerisinde AB’nin ABD ile külfet paylaşımına gitmesi gerektiğini savunmuştu.
İngiltere Başbakanı Theresa May ise ilk kez NATO toplantısında AB’nin savunma yapılanmasından bahsetmedi ve ülkesinin bundan böyle İttifak’a daha çok katkıda bulunacağını dile getirdi. AB’den ayrılmak üzere olan İngiltere, savunma alanında bundan böyle sadece NATO’ya güvendiğini ve bu çerçevede NATO’nun her zaman üstün teknolojilere sahip, yeni tehditlerle de baş edebilecek bir kurum olması gerektiği görüşünü savundu.
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un NATO’ya yönelik politikası da, gözlemciler tarafından heyecanla bekleniyordu. Ancak Macron, Nicolas Sarkozy’ninkinden daha çığır açıcı bir bir politika dile getirmedi. Aksine Fransa’nın efsane Cumhurbaşkanı Charles de Gaulle’ün politikasına yakın bir söylem kullandı. Zira Macron, Fransa’nın Transatlatik ilişkilere prensipte verdiği öneme gönderme yaparken, ülkesinin savunma politikasının iki ayaklı olacağını söyledi. Fransa’nın NATO nezdindeki askeri faaliyetleri sürdüreceğini, savunma alanında ise geleneksel özerkliğini devam ettireceğini ifade etti.
AVRUPA SAVUNMA POLİTİKASI
Almanya Başbakanı Angela Merkel ise, Transatlantik ilişkilere verilen önemi hatırlatırken, ülkesinin, Avrupa savunma politikası için imkan ve yetenek geliştirme arzusunu da dile getirdi, NATO-AB ilişkilerinin önemine vurgu yaptı.
Diplomatik gözlemciler, Başkan Trump’ın NATO müttefikleri içerisinde ilke politikasına veya reel politikaya değil, doğrudan al-ver politikasına dayalı bir ilişki içerisinde olacağının sinyalini verdiğini ifade ediyor. Nitekim Trump’ın gözündeki en önemli müttefikin, “savunma alanında harcama yapacak müttefik” olduğu dile getiriliyor.
Türkiye de, güvenlik, savunma ve istihbarat alanında hem NATO hem de AB için güvenilir bir müttefik olduğunu gösterirken, müttefiklerden de terörle mücadele alanında daha fazla yardım ve paylaşımda bulunulmasını talep etti. Ankara, kademeli olarak yüzde 2’lik katkı hedefini yerine getireceğinin de mesajını verdi.