09.12.2022 - 07:02 | Son Güncellenme:
Derleyen: Zeynep Dilara Akyürek / Milliyet.com.tr - Kazakistan ve Özbekistan arasında yer alan Aral Gölü bir zamanlar 68 bin kilometrekarelik yüz ölçümüyle Asya'nın ikinci, dünyanın dördüncü büyük gölüydü. Büyüklüğü nedeniyle deniz olarak da adlandırılan Aral Gölü, adını Moğolcada 'adalar' anlamına gelen 'aral' kelimesinden aldı. Tatlı su gölü, 20'nci yüzyılın ortalarına kadar şaşalı bir görünüme sahipti. Ancak 1960'lı yıllara gelindiğinde gölde tehlike çanları çalmaya başladı. Bunun sebebi ise Sovyetler döneminde uygulanan yanlış politikalardı. Alınan yanlış kararlar bir zamanların en büyük gölü olan Aral'ı zaman içinde kuruttu, büyük bir çevre felaketine sebep oldu.
YANLIŞ KARARLAR CEHENNEME ÇEVİRDİ
60'lı yıllardan itibaren Sovyetler'de hayata geçirilen yanlış mühendislik projeleri Aral Gölü'nü kuruma tehlikesiyle karşı karşıya bıraktı. Aral'ı besleyen ve canlı çeşitliliğini sağlayan iki nehrin yönü Sovyet sulama projeleri için değiştirildi. Nehirlerin önüne barajların kurulması gölün 1960'lı yıllardan itibaren giderek küçülmesine sebep oldu. Bu küçülme ileride büyük kayıplarla sonuçlanacak bir sürecin yalnızca başlangıcıydı.
1980'li yıllara gelindiğinde Aral Gölü 1960'lardaki su varlığının yarısını kaybetti, gölün içilebilir özelliği olumsuz yönde etkilendi, aralarında sazan, mersin balığı ve tekir gibi pek çok balık türü ise yok oldu. Sovyetler'de uygulanan yanlış politikalar, ihtişamıyla 20'nci yüzyıla kadar herkesi büyüleyen Aral Gölü'nü adeta cehenneme çevirdi.
SONUN BAŞLANGICI OLDU
Dünyanın en büyük dördüncü gölüyken dönemin siyasetçilerinin 'verimlilik' çalışmaları kapsamında aldıkları kararlar Aral'da geri dönülmez bir sonun başlangıcı oldu. Sovyetler Birliği döneminde Aral Gölü'nün çevresindeki kurak arazilerin verimli hale getirilmesi ve buralarda pamuk üretimi yapılması amaçlanıyordu. Pamuk üretimi için çok fazla suya ihtiyaç duyulması Aral'ın sonunu hazırladı. Aral'ı besleyen iki nehrin yönünün baraj ve sulama projeleriyle değiştirildiği tarihe kadar gölün kendine has mineral dengeleri vardı.
Okyanuslarda litre başına 33 gram tuz bulunurken bu oran Aral'da 10 gramdan daha azdı. 1990 yılına gelindiğinde devam eden su değişimi ve buharlaşma sonucunda küçülen Aral ikiye bölündü ve tuzluluğu litrede 10 gramdan 45'e çıktı. 2001 yılına gelindiğinde ise Aral'ın güney bölgelerindeki tuzluluk litre başına 98 grama kadar yükseldi.
Aral'ın sonunu hazırlayan sulama çalışmaları için kullanılan göldeki su seviyesi ilk 10 yıl içinde 25 ila 38 metre kadar azaldı. Buharlaşmanın etkisiyle zaman içinde tatlı su gölü olmaktan çıkıp tuz gölü haline gelen Aral, yıllar için hacim olarak tam yüzde 95 oranında küçüldü. Eski yüz ölçümünün neredeyse yüzde 100'ünü zaman içinde kaybeden Aral'ın yüz ölçümü 2005 yılında 3 bin 500 kilometrekare olarak ölçülürken son 15 yıl içinde de bu rakamın da altına düştüğü kabul ediliyor.
SADECE ARAL'DA YAŞIYORLARDI, ARTIK YOKLAR
Aral'daki canlı popülasyonu bir zamanlar oldukça çeşitliydi. Aral'ın en meşhur sakini ise Mersin balığının bir türü olan ve adını gölü besleyen Siri Derya'dan alan Siri Derya Mersin balığıydı. Balıkla ilgili 1960 yılından sonra resmi kayıtlara geçen bir bilgi olmadığı için birçok uzman tarafından nesli tehlike altında olarak kabul ediliyor. Üstelik uzmanlara göre Siri Derya Mersin balığı, Aral ile yok olan tek canlı türü değildi. Antik çağlardan beri verimli ve canlı türleri açısından oldukça zengin bir yer olan Aral'da bugüne kadar en az 100 balık, 200 memeli ve 500 kuş türünün neslinin tükendiği tahmin ediliyor. Üstelik nesli tükenen canlı türleri arasında yalnızca Aral'da yaşadığı düşünülen de birçok canlı türünün yer aldığı düşünülüyor.
'PASLANMIŞ GEMİLER ÇÖLÜ'NE DÖNÜŞTÜ
Endoreik bir göl olduğu için sularını denizlere kadar ulaştıramayan, yalnızca dışarıdan gelen su kaynaklarıyla beslenen Aral artık balık ve kuşlar için uygun bir yaşam alanına sahip değil. Suların çekilmesiyle birlikte yeni böcekler üredi, bölgedeki ekolojik denge büyük bir değişime uğradı. Aral'ın yok olması sadece hayvanları değil bölgede yaşayan insanları da doğrudan etkiledi. Hayatını balıkçılık yaparak kazanan insanlar, Aral'ın artık giderek kurumaya başlamasıyla birlikte balıkçılığı geçim kaynağı olarak görmekten vazgeçmeye başladılar.
1960'lı yıllarda başlayan küçülme zamanla büyük bir yok oluşa doğru gitti, bütun bu süreç tüm dünyanın gözlerinin önünde yaşandı. Aral zaman içinde adeta gemi ve teknelerin karaya oturduğu bir çöle dönüştü. Yüzlerce farklı türün yaşam alanının sona erdiği Aral, kaybettiği tüm güzelliklerden sonra artık bu kez de kaybolan değerleri için ilgi odağı oldu. Gölün kurumasından sonra bölgeye yapılan turlar kuş ve balık türleri için değil paslanmış gemiler için düzenlenmeye başlandı.
'BENİM İÇİN GEÇ AMA TORUNLARIM GÖRSÜN İSTİYORUM'
Pamuk projesi kapsamında gölün kurumasından ötürü bugüne kadar yaklaşık 35 milyon insan ve yüzlerce hayvan olumsuz yönde etkilendi. Uzmanlar Aral'ın geri gelmeyeceğini söylese de gölü eski günlerine götürmek için çalışmalar yeni nesil sistemlerle sürdürülüyor. Özbekistan hükümetinin göl yatağına milyonlarca ağaç dikerek bir orman oluşturma projesi oluştursa da göl yatağına çöken toksik kimyasal maddelerin ciddi sağlık problemlerine yol açtığı konuşuluyor.
Günümüzde Aral eski haline oranla önemli bir oranda yok olmuş gibi gözükyor ama küçük bir kısmı hâlâ varlığını devam ettiriyor. Koruma altındaki alan gemi mezarlığına dönüşmüş gölün geri kazanılması için bölgede yaşayanlara umut olsa da tekrar eski günlere dönmek neredeyse imkânsız gibi.
Eskiden Aral Limanı olarak bilinen yerde yaşayan 67 yaşındaki Kazak Maryan Baybolkızı, İngiltere merkezli BBC'ye verdiği röportajda Aral'ın hâlâ büyük bir göl olduğu günleri özlemle andığını söyledi. Baybolkızı'nın şu sözleri Aral'ın eski günlerini özetler nitelikteydi: "Belki benim için artık geç ama torunlarım denizi yeniden görsün istiyorum."