28.03.2013 - 02:30 | Son Güncellenme:
DIŞ HABERLER SERVİSİ
Almanya’da 2000-2007 yılları arasına 8’i Türk 10 kişiyi öldüren neo-Nazi ‘Nasyonalsosyalist Yeraltı’ (NSU) terör örgütü üyesi Beate Zschape ve örgüte yardım eden kişilerin yargılanacağı davada Türk basınına ambargo konulmasına yönelik tepkiler büyüyor. 17 Nisan’da başlayacak dava öncesinde Alman basını, sivil toplum kutuluşları ve çok sayıda politikacı, Türk basınının dahil edilmesi için çözüm yollarını tartışıyor.
Baro’dan destek
Davanın daha büyük bir salonda görülmesi tekliflerinin Mahmeke Başkanı Karl Huber tarafından “güvenlik” gerekçesi nedeniyle kesin bir dille reddedilmesinin ardından, davaının basına ayrılacak başka bir salona video yoluyla akratılması gündeme geldi. Ancak, bu noktada da Alman yasaları engel teşkil ediyor. Alman mahkemelerini düzenleyen Yargı Yasası’nın 169’uncu bölümünün 2’inci cümlesinde “Kamuya sunulması ya da yayınlanması amacıyla; mahkeme içeriğinin radyo, televizyon kaydının yanı sıra her türlü ses ve video kaydına alınmasına izin verilmediği” belirtiliyor. Mahkeme, yasal düzenlemeler el vermediği için mahkemenin canlı gösterileceği bir basın odası oluşturma ihtimalinin bulunmadığını açıkladı. Ancak, Alman basını ve avukatlar, NSU davasının bu maddenin değişmesi ve mahkemelerin modernize edilmesine öncü olabileceğini, bu sayede de Türk basının dışlanması sorununun çözülebileceğini savunuyor. Modern Almanya’yı şekillendiren birçok düzenlemede olduğu gibi, Yargı Yasası’ndaki bu maddenin arkasında da Nazi döneminin kötü hatıraları yer alıyor. Nazi döneminde yargının gücünün kötüye kullanılması nedeniyle mahkemelerin “şov malzemesine” dönüştütülmesinden endişe ediliyor. Aynı zamanda Alman mahkemeleri, davada görüşülenlerin yazılı olduğu tutanaklar da yayınlamıyor, bu nedenle kanıtlar ya da tanıkların ifadeleri sadece, mahkemede mevcut bulunup not tutularak elde edilebiliniyor.
Merkezi davanın görüldüğü Münih’te bulunan Almanya’nın en saygın gazetelerinden Süddeutsche Zeitung, video yayınına karşı olan korkunun “gereksiz” olduğunu belirterek Yargı Yasası’nın değiştirilmesi ya da en azından belirsizliğin kaldırılması çağrısı yaptı. Nazi savaş suçları mahkemelerini hatırlatan gazete, NSU davasının da Alman yakın tarihinin en önemli süreçlerinden biri olacağını vurguladı. Gazete, Norveç’te 77 kişiyi öldüren aşırı sağcı Anders Breivik’in mahkemesinde basın için bir otelde oda hazırlandığını hatırlattı. Alman Barosu’nun Ceza Hukuku Komitesi Başkanı Werner Leitner de video teknolojisinin “şeffaflık ve halkın bilgilendirilmesi” açısından gerekli olduğunu söyledi.
Alman basını, Nazi savaş suçları mahkemelerini hatırlatarak NSU davasının da tarihi olacağı yorumunda bulundu. Nürmberg Mahkemesi, Nazi döneminin bitişinin simgelerinden.
Alman hükümeti: Çözüm bulunmalı
Alman hükümetinden, Münih Yüksek Eyalet Mahkemesi’nin Türk basınının NSU davasına dahil edilmesi gerektiğini belirten açıklamalar geldi. Gazetecilere açıklama yapan bir Dışişleri Bakanlığı yetkilisi, “Tük halkını ve Almanya’daki Türk kökenli kişileri ilgilendiren bir davada gazetecilere muhabirlik yapma imkanı verilmeli” dedi. Almaya Şansölyesi Angela Merkel’in sözcüsü de “Türk basınının ilgisi hassas bir şekilde değerlendirilmeli” diye konuştu.
Nazi kurbanının anıtına saldırı
Almanya’da 2006 yılında NSU terör örgütü tarafından öldürülen Halit Yozgat’ın anısına Kassel kentinde dikilen anıt, kimliği bilinmeyen kişiler tarafından boyandı. Kassel polisi, Halit Meydanı’nda bulunan anıtın üzerindeki yazının tümüyle siyaha boyandığını açıkladı. Anıt, Kassel kent idaresi tarafından temizletildi. AA
5 SORUDA NSU DAVASI KRİZİ
Dava neden Münih’te görülmek zorunda?
Federal Başsavcılık’tan yapılan açıklamaya göre, “NSU’nun eylemlerinin ağırlık merkezi Münih’in başkenti olduğu Bavyera eyaleti olduğu için” dava Münih Yüksek Eyalet Mahkemesi’nde görülüyor. Ancak Münih’te büyük bir mahkeme salonu bulunmuyor.
Neden daha büyük bir salon temin edilmiyor?
Daha büyük bir salon ihtiyacı olduğu zaman Alman Temyiz Mahkemesi’nin mahkeme dışında bir salon kullanılması ya da davanın başka bir kentte görülmesi için izin vermesi gerekiyor. Mahkeme’den yapılan açıklamada, daha güvenli bir salon bulunmadığı için Münih’in alternatifi olmadığı belirtildi.
Hangi basın kuruluşları akredite oldu?
Akreditasyon listesinde 50 medya kurumuna daimi yer verildi, bekleme listesinde ise 73 medya kurumu yer aldı. Yabancı basın olarak Hollanda’dan iki medya kurumu ile Reuters’a yer verildi. Davada daimi yeri olan kuruluşunların temsilcilerinin duruşmanın başlamasından 15 dakika önce gelmemesi veya salondan çıkması durumunda, mahkeme önüne gelmiş ve bekleme listesinde yer alan basın mensupları davaya girebilecek.
Türk basını neden dahil edilmedi?
Mahkeme, sıralamanın akreditasyon başvurusuna göre yapıldığını iddia etti. Münih’te görülecek davayı takip için başvuran uluslararası medyadan New York Times, BBC, El Cezire gibi medya kurumlarına da Türk medyasına olduğu gibi ikinci listede yer verildi. Bu nedenle Alman kamuoyunda bu uygulamanın nedeni olarak davanın uluslararası bir boyut kazandırılmaması amacının güdüldüğü yorumları yapılıyor.
Gözlemciler konusunda da sıkıntı yaşandı mı?
Münih Yüksek Eyalet Mahkemesi, daha önce de Türkiye’nin Büyükelçisine ve Meclis İnsan Hakları Komisyonu Başkanı’na daimi yer ayırmayarak gündeme gelmişti. Alman Federal Parlamentosu’nun NSU Araştırma Komisyonu Başkanı Sebastian Edathy mahkemenin Büyükelçi Hüseyin Avni Karslıoğlu’na ret kararının Türk-Alman ilişkilerinde sıkıntılara sebep olabileceğini söylemişti.
Kaynak: Anadolu Ajansı, Süddeutsche Zeitung