25.10.2020 - 07:00 | Son Güncellenme:
Güldener Sonumut
Son günlerde Yunanistan ile Türkiye arasında yaşanan gerilimli süreçten dolayı gündemin gölgesinde kalan iki önemli gelişme yaşandı. NATO’ya üye ülkelerin milli savunma bakanlarını biraraya getiren Kuzey Atlantik Konseyi İttifak üyesi ülkelerin güvenliğini pekiştirmek amacıyla savunma görevlerine iki yeni odak noktası ekledi. Bunlardan bir tanesi medyada da biraz yer alan bir konu olan uzay güvenliği. NATO 2019’da kara, hava, deniz ve siber alanlarla birlikte, uzayı da artık savunma amaçlı bir harekat alanı olarak tanımlamıştı.
Zira İttifak ve müttefiklerin güvenliği ve refahı için uzayın son derece stratejik ve önemli bir alan olduğunu tespit eden ülkeler, bu çerçevede NATO Uzay komutanlığını da kurma kararı aldılar. Karar geçtiğimiz perşembe günü Brüksel’de telekonferans yöntemiyle düzenlenen NATO SAvunma Bakanları toplantısında resmen alındı. NATO’nun uzay komutanlığı’nı Almanya’nın Ramstein’deki NATO Hava Kuvvetleri Komutanlığında kurulmasına karar verildi. İttifak, hasım odakların üye ülkelerin uzaydaki imkan ve yeteneklerini hedef aldıklarını hatırlatarak buna karşı hazırlıklı olunması için NATO Uzay komutanlığının kurulmasına karar verdi.
NATO’nun yeni olarak tarif edebileceğimiz harekat alanı da deniz altında yer alan fiber optik kablolar. Bunların güvenliğinin sağlanması önemli. Zira Rusya ve Çin, NATO ülkelerine ait olan ve deniz altından geçen kabloların güvenliğini tehdit edecek imkan ve yetenek geliştiriyor. Bir çok müttefik ülke Rusya ile Çin’in bu alandaki hasmane tavrını ve çalışmalarını tespit etti.
ABD ile Kıta Avrupa’sı arasında veri akışı çoğunlukla deniz altından geçen fiber optik kablolar ile sağlanıyor. Bunların kopması, kopartılması veya dinlenmesi, hatta bu kablolardan veri hırsızlığına gidilmesi müttefikleri çok zor durumda bırakır. Türkiye açısından bakılacak olursa, NATO’nun bu yeni harekat alanı Ankara için son derece önemli. Nitekim kısa adı TAFICS olan
(Turkish Armed Forces Integrated Communication Systems) Türk Silahlı Kuvvetleri’nin entegre muhabere sisteminin bir bölümü de çok önemli fiber ağlardan oluşuyor. Hem NATO için hem de ABD ve stratejik ülkelerin haberleşmesi açısından son derece hassas ve aynı derece stratejik nitelikte olan bu ağın korunması da son derece önem sağlıyor. Hibrid ve siber saldırılar için zemin oluşturan fiber optik ağların güvenliği, uyduların güvenliği kadar hatta neredeyse daha fazla önem arz etmektedir.
İttifak tehditlere karşı sürekli kendisini güncellerken, yeni tehditleri oluşturan ülkelerin sergiledikleri imkan ve yeteneklere karşı kendisini savunmaya almak içim gereken adımları atıyor. Uzayda olmasa bile siber ve hibrid tehditler ile deniz altında bulunan fiber optik kabloların güvenliğinin sağlanması için yaratılan yeni harekat alanında da Türkiye’nin sadece ilgi göstermesi değil katkıda da bulunması bekleniyor.
Salgın Finlandiya’da beyin göçünü tersine çevirdi
Hafta içinde gündemin gölgesinde kalan bir haber dikkatimi çekmedi değil. 2000- 2011 yılları arasında Finlandiya’dan ayrılan başka bir ülkede çalışma kararı alan Finlilerin %60’ı koronavirüsten dolayı ülkelerine dönme kararı almışlar. Dönme gerekçeleri arasında kendi ülkeleri olan Finlandiya’nın sağlık sistemine daha çok güvenmeleri, mesleki nedenler, çalışma koşulları, aile özlemi gibi nedenler bulunuyor. Bu çerçevede başkent Helsinki’ye yerleşenlerin %40’ı beyin göçü çerçevesinde ABD veya İngiltere’ye yerleşmiş olan Finlilerden oluşuyor.
Finlilerin ülkelerine geri dönmeleri sorunsuz olmuyor değil. Ancak beyin göçünü tersine çevirmek de mümkünmüş. Yeter ki geri dönülecek olan ülke yaşanabilir ve özlenebilir bir ülke olsun.
Juncker halefini topa tuttu
Görevi bıraktığı tarihten bu yana her fırsatta gündemin gölgesinde aniden fırlayan Avrupa Komisyonu’nun eski Başkanı Jean Claude Juncker, halefi olan Ursula Von der Leyen’i adeta topa tuttu ve jeopolitik komisyon mottosuyla göreve gelen Von der Leyen’in komisyonunun politikalarının henüz jeopolitik bir boyuta ulaşmadığını açıkladı.
Juncker kendi döneminde sorunları çözmek amacıyla ABD Başkanı Obama ve ardından Trump’la, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’le biraraya geldiğini, Von der Leyen’in ise göreve geldiği tarihten bu yana jeopolitik bir komisyon olduğunu gösteren hiçbir adımi atmadığının altını çizdi. Avrupa Komisyonu’nda üst düzey atamalarla ilgili olarak sorunlar artarak devam ediyor. Zira genel müdürler ile genel müdür yardımcıların atamaların bir çoğu henüz yapılamadı. Orta kademeli atamalar da hala imzada bekliyor. Komisyona yakın kaynaklar, Ursula Von der Leyen ile özel kalem müdürünün şahsen atamaları gerçekleştirdiklerini ve atayacakları kişilerle birebir sözlü mülakat gerçekleştirmek istediklerini kaydettiler. Bu yüzden de sürecin uzadığını ifade eden aynı kaynaklar, Von der Leyen’in bazı idari terfileri de siyasalllaştırma çabasında olduğuna işaret ettiler. Bugüne kadar kendisine yöneltilen bütün eleştirileri reddeden Von der Leyen partidaşı olan Juncker’den gelen eleştirilere kulak asacak mı belli değil...