05.06.2023 - 11:57 | Son Güncellenme:
Derleyen: Oğuzcan Atış / Milliyet.com.tr - Geçtiğimiz yılın önemli gündem maddelerinden birisi de 22 yaşındaki Mahsa Amini’nin gözaltında öldüğü iddiasının ardından İran’da gerçekleştirilen protestolar oldu. İran resmi makamları, Amini'nin gözaltındayken dövüldüğü iddiasını reddetmiş olsa da görgü tanıklarına göre, Amini Ahlak Polisi tarafından başörtüsünü uygun takmadığı gerekçesiyle tutuklandı ve iddiaya göre öldüresiye dövülerek öldürüldü. Mahsa Amini’nin ölümünün ardından başlayan protestolar kısa sürede ülke geneline yayıldı ve dünya çapında da birçok kişi tarafından desteklendi. İran resmi makamlarına göre protestolarda polisler ve hükümet yanlısı kişiler de dahil 300’den fazla kişi hayatını kaybetti. İran İnsan Hakları Örgütü’ne göre ise ülke genelindeki olaylarda en az 448 kişi güvenlik güçleri tarafından öldürüldü. Bunların 29’u kadın, 60’ı çocuktu.
İran genelinde gerçekleşen büyük protestolar, birçok uluslararası ilişkiler uzmanının dikkatini dünya petrol ticaretinin önemli bir kısmının gerçekleştiği Basra Körfezi'nin kıyısında bulunan bu ülkeye çevirdi ve ülkenin siyasi değişim yaşayabileceğine dair işaretler aramasını tetikledi. Çoğunluğunu gençlerin oluşturduğu, demokrasi ve daha açık bir toplum talep eden protestocuların 1979’da ilan edilen İran İslam Cumhuriyeti’nin sonunu getirip getirmeyeceği soruları sorulmaya başlandı.
Ancak İran’da gerçekleşmesi beklenen değişim rüzgarı Tahran’ın protestolara sert müdahale etmesi ve protestocuları bastırmasıyla sona erdi. Ülkedeki mevcut rejim ve rejimin en yetkili otoritesi olarak ifade edilen dini lider Ali Hamaney şu an için otoritesini koruyor olsa da, 84 yaşındaki liderin bazı sağlık sorunlarından muzdarip olduğu iddia ediliyor. ABD merkezli basın kuruluşu The New York Times'ın daha önce İran'dan dört kaynağa dayandırdığı habere göre geçtiğimiz eylül ayında ciddi bir hastalık geçiren Hamaney’in 2022 yılında Meşhed kentinde katıldığı bir dini etkinlikte de beraberindekilere, bunun dini merkeze yaptığı son ziyaret olabileceğini söylediği iddia edildi. Hamaney şu an için görevinin başında olsa da İran’da üst düzey birçok isim Hamaney’den sonraki sürecin nasıl işleyeceği konusunda bazı endişelere sahip.
KAĞIT ÜZERİNDE DÜŞÜNÜLDÜĞÜNDE FARKLI İŞLİYOR
Birçok kişi İran’ın dini lider Ali Hamaney’den sonra bazı değişimlere uğrayacağını düşünse de kağıt üzerinde aslında bu durum düşünüldüğünden farklı işliyor. Çünkü İran İslam Cumhuriyeti'nin dini lideri seçmeye yönelik resmi sistemi oldukça açık ve İran anayasasında yazan mevzuata göre gerçekleştiriliyor. İran’da seçilen dini liderler ömür boyu görev yapıyor. Dini liderin ölümünün ardından yeni liderin belirlenmesi içinse Uzmanlar Meclisi toplanıyor. Uzmanlar Meclisi, adayların belirlenmesinin ardından uzun süren toplantılar gerçekleştiriyor ve ülkeyle ilgili önemli kararları alma yetkisine sahip olan dini lideri seçiyor. 8 yılda bir toplanan ve 88 üyesi bulunan meclis aynı zamanda belirli şartlar oluştuğunda mevcut dini lideri görevden alabilme yetkisine de sahip.
Ancak yeni dini liderin seçilmesine ilişkin sürecin adımları belli olsa bile bu süreç o kadar da basit değil. Şu anda yüzde 60'ı 70 yaş ve üzerinde olan Uzmanlar Meclisi üyelerinden çok azının gerçek siyasi nüfuza sahip olması ve rejimin önde gelen politikacıları, güvenlik ile askeri komutanlarının vekili konumunda bulunmaları, Hamaney’den sonraki süreçte yeni dini liderin seçiminin önemli güç mücadelelerine sahne olabileceği ihtimalini güçlendiriyor. Hamaney’den sonraki süreçte nihai kazananın, süreci en doğru okuyan isimler için bile sürpriz olabilir. Kesin olan tek şey ise, Hamaney'in ölümünün kısa süreliğine olsa bile büyük bir belirsizlik ve kaos getireceği. Bunun için 1980’li yıllarda İran’da yaşanan gelişmelere bakmak birçok kişi için yeterli bir sebep.
HAMANEYİ’İ 'REHBER' YAPAN SÜREÇ
1980'lerin sonlarında, çok az kişi Hamaney'in İran'ın dini lideri olarak Ayetullah Humeyni'nin halefi olacağını düşünüyordu. Bu dönemde birçok kişi tarafından henüz tecrübesiz olarak görülen Hamaney’in, dini lider olmak için anayasal gereklilikleri sağlamadığı düşünülüyordu. Ocak 1988'de yazdığı bir açık mektupta Humeyni bile, Hamaney'in görüşlerinin “sözlerine aykırı” olduğunu ve Hamaney’in bir dini lider olmayı meşrulaştıran dini doktrini doğru anlamadığını söylüyordu. Ancak süreç zaman içinde farklı bir hal alacaktı.
1963 yılında Ayetullah Ruhullah Humeyni önderliğindeki İslami Hareket'e katılan ve Humeyni’nin çevresindeki isimlerden biri olan Hamaney, İran Cumhurbaşkanı Muhammed Ali Recai'nin bombalı saldırı sonucunda ölmesi üzerine Ekim 1981'de yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday oldu ve Humeyni'nin de onayıyla 16 milyon oy alarak 3. İran Cumhurbaşkanı seçildi. 1985 yılında ikinci kez cumhurbaşkanlığına seçildi ve bu dönemde İran’ın mevcut dini lideri ve İran İslam Devriminin lideri Ayetullah Humeyni ile daha da yakın ilişkiler geliştirdi. Ayetullah Humeyni 1989 yılında hayatını kaybetmeden kısa bir süre önce, vekil olarak seçtiği yerine gelecek olan Hüseyin Ali Muntazeri ile bir anlaşmazlık yaşadı ve bu sebeple Humeyni’den sonraki dini liderin seçilmesi konusunda ilk etapta bir anlaşmaya varılamadı. Ali Hamaney, Uzmanlar Meclisi toplantısında, "Bana bu görevin vekaleten bile teklif edilmesi, teknik ve esas olarak yasalara aykırıdır" demiş olsa da 4 Haziran 1989'da 50 yaşındayken meclis sözcüsü Haşimi Rafsancani'nin tavsiyesi ile Uzmanlar Meclisi tarafından dini lider seçildi. Seçilmesine hocalarından olan eniştesi Şeyh Ali Tehrani ve Ayetullah Ali Montazeri karşı çıktı.
Hamaney seçildikten sonra özel bir konsey derhal İran'ın anayasasını revize ederek dini lidere benzeri görülmemiş mutlak bir yönetim yetkisi verdi ve ardından 'tartışmalı' bir referandumda onaylandı. Hamaney, görevine başladıktan sonra hızla kendisine 'problem' olabilecek isimleri üst düzey kadrolardan uzaklaştırdı. İslam Devrimi Muhafızları Ordusu’nda da kilit noktada bulunan bazı isimleri görevden uzaklaştıran Hamaney, sadece birkaç yıl içinde İran'ın tartışmasız patronu haline geldi ve iktidarını günümüze kadar sürdürdü.
'GEÇİŞ SÜRECİNİN SANCILI OLACAĞI KESİN'
Hamaney’in hayatını kaybetmesinin ardından İran’da 1989'dan bu yana en büyük güç boşluğu yaşanacağını düşünenler, dini liderin ölümünün ardından ülke içindeki birçok güç odağının iktidar için harekete geçeceğini tahmin ediyor. İranlı üst düzey yöneticilerin protestolara müdahale etme yöntemini çok sert bulanlar, seçkinlerin dini lider hayatını kaybettikten sonraki süreçte oluşacak bir krize karşı hazırlıksız olduğunu iddia ediyor ve geçiş sürecinin sancılı olacağına kesin gözüyle bakıyor.