16.10.2022 - 07:05 | Son Güncellenme:
Derleyen: Fazilet Şenol / Milliyet.com.tr- Hiçbir cerrahlık deneyimi olmamasına rağmen Dr. Leo Stanley 1913'te ABD Kaliforniya'daki San Quentin Hapishanesi'nde baş cerrah olarak işe alındı. O yıllarda içerisinde 6 bin erkek mahkûmun bulunduğu hapishane dünyanın en büyük hapishanesiydi. İşte burada Dr. Stanley mahkûmlar üzerinde çeşitli deneyler yapmak istedi. Hastalığa ve anormalliklere takıntılı olan Dr. Stanley, bu kişileri suç hastalığından kurtulmuş olarak sosyal hayata kazandırabileceğini düşünüyordu. Bu nedenle de yaklaşık 40 yıl boyunca ofisini bir araştırma laboratuvarı olarak kullandı, hastalığın suçla ilişkisi hakkında veriler topladı ve mahkûmların anormallikleri üzerinde tuhaf tıbbi deneyler yaptı. Hapishane kapısından giren her yeni mahkûmun yaralarını, doğum lekelerini ve diğer hastalıklarını tek tek inceledi.
'NORMAL' HALE GETİRMEK İSTEDİ
Bu deneylerin toplumun ve kendilerinin yararına olduğunu düşünen mahkûmlar ise deneyleri çok sevdi. Çünkü bunların kendi iyilikleri için yapıldığını düşünüyorlardı. İlk başta egzersiz, sağlıklı beslenme üzerine gerçekleştirilen deneyler tedavi ediciydi. Mahkûmlar da hapishanenin monotonluğundan kurtulmanın yanı sıra gösterilen ekstra ilgiden etkilenmişlerdi. Zaten Leo Stanley gibi iyi bir doktorla ne ters gidebilir ki? Tabii bu sırada onun 20'nci yüzyılın başlarında tıp dünyasında popüler hale gelen testis naklinin erkeklerin gençleşmesine dair olan fikirlerinden habersizlerdi. Bunun yanında Dr. Stanley sıkı bir öjeni savunucusuydu.
'YAPILACAK EN İYİ ŞEY KISIRLAŞTIRMAK'
Öjeni, sağlıksız ceninleri ayırıp sağlıklı ceninler yetiştirmenin yollarını arayan, bilimselliği tartışmalı bir felsefe olarak tanımlanıyor. Stanley'e göre bu mahkûmlar da sağlıksız birer cenin örnekleriydi. Kısmen güney ve Orta Avrupa'dan gelen göçmen dalgalarına bir tepki olan bu hareketin nihai amacı 'seçici üremeyi' teşvik etmekti. Öjeniye göre en iyi insan soyu İskandinav, Germen veya Anglo-Saksonlar'dan geliyordu. Öjeni hareketinin en korkunç yaklaşımlarından biri de yoksulların, engellilerin ve bir suçtan hüküm giymiş olan herkesin zorla kısırlaştırılmasıydı.
Dr. Stanley 1940 yılında kaleme aldığı En Kötü Adamlar (1940) kitabında, "Bir suçluyla yapılacak doğru şey, kendi türünü devam ettirmemesi için onu kısırlaştırmaktır" diye yazmıştı. Ayrıca San Quentin'deki mahkûmların yüzde 20'sinin zayıf olduğunu ve bu nedenle hepsinin sterilize edilmesi gerektiğini söylüyordu. Stanley'e göre çocuk doğurma hakkı, uygun olana ait olmalıydı. Bu sebeple mahkûmların cezai dürtülerini caydırmak için bir araç olarak kısırlaştırmayı teşvik etti. O zamanki Kaliforniya yasaları da Stanley'nin mahkûmları yalnızca belirli bir oranda olsa da zorla kısırlaştırmasına izin veriyordu. Dolayısıyla bir mahkûm kısırlaştırma talebinde bulunursa, Stanley bunu memnuniyetle yerine getiriyordu.
GAZETECİ ORTAYA ÇIKARDI
Ancak Stanley için dönüm noktası, Clarence Buck Kelly'nin hapishaneye gelmesi oldu. Kelly, 1918'de San Francisco'da aşırı alkolün etkisi altında işlediği suçlardan dolayı iki arkadaşıyla birlikte San Quentin'e gönderilmişti. 23 yaşındaki Kelly’i mükemmel bir fiziksel örnek olarak gören Dr. Stanley daha sonra onu akılalmaz deneylerinin bir parçası yaptı.
1918'den itibaren hapishanede yılda ortalama üç idam gerçekleşiyordu. Yakınları tarafından sahiplenilmeyen cesetler ise bilim insanlarına veriliyordu. Buck Kelly de işlediği suçlardan dolayı idam edileceğini öğrendikten sonra Dr. Stanley'e beyni de dâhil olmak üzere vücudunun tamamını 'bağışladı.' San Quentin'de idam edilen tüm mahkûmlar üzerinde rutin olarak otopsiler yapılıyordu ve bu otopsileri de baş cerrah olan Stanley gerçekleştiriyordu. Kelly'nin otopsisini de o yaptı ve otopsisini yaparken de testislerini çıkardı. Bu durumun basına sızması sonucu gazeteciler Kelly'nin eksik kısımlarını merak etmeye başladı.
Bir muhabir San Quentin'deki tutulan kayıtları incelediğinde idam edilen bütün mahkûmların testislerinin Dr. Stanley tarafından çıkarıldığını keşfetti. Bunun üzerine Kelly'nin ailesi, doktora ve cezaevine dava açtı. Stanley işini ve tıbbi lisansını kaybetmekten korkuyordu. Ancak yıllar boyunca gösterdiği iyi niyet nedeniyle hapishanede kalmasına izin verildi ve dava da düşürüldü.
BİRİNDEN ALIP DİĞERİNE NAKLETTİ
Peki Stanley ne yapmıştı? Dr. Stanley, 23 yaşındaki Kelly’nin testislerini yaşlı bir adama nakletmiş ve yaşlı adama birkaç gün içinde ayağa kalkıp genç bir tay kadar canlı olacağını söylemişti. 1918 ila 1927 yılları arasında Dr. Stanley, ‘testis implantasyonu’ adını verdiği otuz benzer ameliyat gerçekleştirdi. Stanley, mahkûmların tedavilerden büyük fayda sağladığını iddia etti. Stanley’e göre tutsaklar daha iyi uyudular, daha iyi yediler, güçlendiler, daha aktif ve enerjik oldular. Ayrıca prosedürlerinin akne, melankoli, diyabet, astım ve zayıf bağışıklığa olumlu sonuçları olduğunu da öne sürdü. Bunun yanında dış görünüşleri iş bulmalarına yardımcı olabilirse suç işleme olasılıklarının daha düşük olacağına inanarak mahkumlara estetik ameliyatlar yaptı. Stajyerlerini mahkûmlar üzerinde deneyler yapmaya teşvik etti ve "hastaların günlük gözlem altında olabileceğini ve 'takip' koşullarının ideal olduğunu" açıkladı.
Tıp tarihçileri tarafından büyük ölçüde alay konusu olan Dr. Stanley 1951'de San Quentin'den emekli oldu. Geri kalan yıllarını ise Kaliforniya Marin County'deki Crest Farm Çiftliği'nde, yolcu gemilerinde doktorluk yaparak ve ata binerek geçirdi. İki kez evlenmesine rağmen çocuk sahibi olmayan Dr. Stanley 1976 yılında 90 yaşındayken öldü.