05.12.2022 - 06:36 | Son Güncellenme:
Derleyen: Zeynep Dilara Akyürek / Milliyet.com.tr - İngiltere'den bağımsızlığını elde eden Mısır'ın ilk Kralı I. Fuad ve kendisinden 26 yaş küçük olan ikinci eşi Nazlı Sabri'nin aylardır beklediği gün gelmişti. 1921'in 5 Kasım sabahında İskenderiye'de dünyaya gözlerini açan Fevziye bebek büyüdüğünde dillere destan güzelliğiyle adını tüm dünyaya duyuracaktı. Daha sonra Mısır Kralı olacak I. Faruk'tan sonra gelen dört kız kardeşin en büyüğüydü. Doğduğu günden beri sıkı bir eğitim sürecinden geçti, evde yabancı bakıcılar tarafından büyütüldü. Üniversite okumak için İsviçre'ye gitmeden önce sarayda yabancı dil ve müzik dersleri aldı. Arapçaya ek olarak akıcı bir şekilde Fransızca ve İngilizce de konuşabiliyordu. İsviçre'ye gittiğinde yolu İran Şahı Rıza Pehlevi'nin oğlu Muhammed Rıza Pehlevi'yle kesişecekti. Üstelik Pehlevi onun hayatının dönüm noktalarından birinde başrolde olacaktı. İsviçre'den ülkesine döndükten sonra alınan bir kararla hayatı altüst oldu. 18 yaşına kadar mutluluk içinde geçen ömrünün geri kalanında Fevziye'yi acı dolu günler bekliyordu.
İRAN ŞAHI'NIN OĞLUYLA EVLENMEYİ KABUL ETTİ
1900'lü yılların ilk yarısında, İran Şahı Rıza Pehlevi kendisine Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu ulu önder Mustafa kemal Atatürk'ü örnek alıyordu. Atatürk'ün inkılapları ve ileri görüşlülüğü, İran Şahı Rıza Pehlevi'nin ülkesinde yapacağı atılımlar için her zaman rehberlik etmişti. Mustafa Kemal yaptıkları bir görüşmede Pehlevi’ye, Orta Doğu’da iki güçlü ülkenin bir akrabalık bağı kurmasının bölge için çok iyi sonuçlar verebileceğini söylemişti. O dönem Orta Doğu’da I. Faruk yönetimindeki Mısır hızla gelişiyor ve modernleşiyordu. İran Şahı Pehlevi, işlerin pek de iyi gitmediği ülkesi için Mısır ile akrabalık kurmanın mantıklı olabileceğini düşünerek veliahtı Muhammed Rıza Pehlevi’ye bu fikri açıkladı.
Muhammed Rıza Pehlevi, babasının düşüncesine sıcak bakınca, Mısır prenseslerinin fotoğrafları genç veliahta gösterildi. Aslında İranlı bir kıza aşık olan veliaht prens, Mısır Prensesi Fevziye’yi bir İngiliz dergisinin kapağında görünce onunla evlenmek istedi. O sırada eğitimini tamamlayıp ülkesine dönen, daha sonradan güzelliği nedeniyle 'Asya Venüsü' lakabıyla tanınacak olan Fevziye ise sıkıcı bulduğu saray hayatına uyum sağlamaya çalışıyor ve İsviçre’deki özgür günlerini özlüyordu. Fevziye kendisini bu monoton hayattan kurtarabileceği düşüncesiyle Muhammed Rıza Pehlevi ile evlenmeyi kabul etti.
MISIR PRENSESİ İRAN KRALİÇESİ OLDU
İki ülke arasında hazırlıklar iki tarafın da onayıyla hemen başlatıldı. Muhammed Rıza ve Fevziye düğünden önce birbirlerini sadece nişan töreninde görmüşlerdi. Eğitimli ve dünyalar güzeli prensesin hayatı artık değişiyordu. Mısır'ın son prensesi ve İran’ın son imparatoriçesi Fevziye ve Muhammed Rıza, 40 gün 40 gece süren törenlerle 15 Mart 1939'da Kahire'deki Abdeen Sarayı'nda evlendi. Prenses Fevziye’nin acıklı günleri işte tam da bu evlilikle başladı.
Çiftin çocukları, evliliklerinden yaklaşık bir buçuk yıl sonra dünyaya geldi. Takvimler 27 Ekim 1940'ı gösterdiğinde Fevziye ve Muhammed Rıza Pehlevi, Şehnaz adını verdikleri kız çocuklarını kucaklarına aldı. Evliliğin mimarı olan İran Şahı Rıza Pehlevi ise tahttaki son yılındaydı. Minik Şehnaz henüz 11 aylıkken, Prens Muhammed Rıza Pehlevi, babasının tahttan çekilmesiyle İran'ın başına geçti. Takip eden yılda Kraliçe Fevziye’nin İngiliz fotoğrafçı Cecil Beaton tarafından çekilen fotoğrafı, dönemin ünlü haber dergisi 'Life'ın 21 Eylül 1942 tarihli sayısının kapağı oldu.
İran Şahı Rıza Pehlevi’nin planladığı bu evlilikle ilgili yıllar sonra bir CIA raporunda, "Aslında siyasi bir hareketti. Sünni prenses ile Şii veliahtın bu evliliği, farklı mezhebe ait iki hanedan arasındaki ilişkiyi güçlendirecek ve Mısır ile İran'ı Orta Doğu'da daha da güçlü kılacaktı" ifadeleri yer aldı.
KIZ ÇOCUK DOĞURDUĞU İÇİN SEVİLMİYORDU
Tüm gözler onun üzerindeydi ancak Fevziye mutlu değildi. Orta Doğu’nun en gelişmiş kentlerinden biri olan Kahire’den sonra Tahran, 'Asya Venüsü'ne hiç de cazip gelmiyordu. Kraliçe’nin İran iklimine alışamaması nedeniyle sağlığının bozulması ve şahın başka kadınları alenen Gülistan Sarayı'na getirerek kendisini aldatması gibi sebepler evliliğin bitmesi için aslında yeterliydi. Üstelik dillere destan güzelliği ve hüzünlü bakışlarıyla herkesi büyüleyen Fevziye, erkek yerine bir kız çocuk doğurması sebebiyle sarayda ve saray dışında da sevilmiyordu.
'Asya Venüsü', sık sık baskıya ve psikolojik şiddete maruz kalıyordu. Güzeller güzeli Kraliçe, İran'dan ayrılmadan önce depresyon tedavisi görmek için Bağdat'taki bir ABD'li psikiyatriste danışmaya karar verdi. Mutsuz geçen günlerin ardından boşanmaya karar verdi. Takvimler 1945'i gösterdiğinde boşanmak için başlatacağı işlemlerin yeterli olacağını düşünüyordu. Ancak hesap edemediği çok önemli bir şey vardı.
BAŞINA GELECEKLERDEN HABERSİZDİ
Kızı Şehnaz'ı alıp Kahire'ye dönmeye karar verdi. Kocası Muhammed Rıza Pehlevi, eşinin bu isteğine karşı çıkmamış ve kabul etmişti. Fevziye, kocasının bu isteğine zorluk çıkartmaması karşısında şaşırmış hatta beklemeyeceği kadar olumlu bir tepkiyle karşılaştığı için mutlu olmuştu. Fakat işler aslında hiç de Fevziye'nin düşündüğü gibi değildi. Kraliçe olduğu İran'dan, Prenses olduğu Mısır'a dönmek istiyordu.
Kızıyla birlikte uçağa binen 'Asya Venüsü' artık Kahire uçuşunun başlamasını bekliyordu. Kocası Şah Muhammed Rıza Pehlevi ise o sırada pistteydi. Kızı Şehnaz'ı bir kez daha öpmek istediğin Fevziye'ye iletti ve kızını piste çağırdı. Fevziye, kızı Şehnaz'ı babasının yanına göndermeyi kabul etti.
FİLM GİBİ SAHNE
Minik Şehnaz uçaktan inince kapılar hızlıca kapatıldı ve Şah Muhammed Rıza Pehlevi'nin emriyle Fevziye, kızı olmadan Kahire uçuşuna başladı. Kocasının kurduğu tuzağı çok geç fark eden ve durumdan hiç şüphelenmeyen Fevziye'nin kızıyla yaşadığı yıllar süren ayrılığı işte bu film gibi bir sahneyle başladı. Kızı olmadan Kahire'de mutsuz günler geçirmeye devam eden Fevziye, kendisine büyük bir acı yaşatan kocası Muhammed Rıza Pehlevi'den resmi olarak ancak 17 Kasım 1948'te boşanabildi. Şah Muhammed Rıza Pehlevi, Fevziye'den boşandıktan sonra önce Süreyya Bahtiyari ile sonra ise Farah Diba ile evlendi.
KIZINA HASRET KALDI AMA PES ETMEDİ
Fevziye Fuad, Muhammed Rıza Pehlevi’den boşandıktan beş ay sonra 28 Mart 1949'da Kahire'deki Kubbe Sarayı'nda Çerkez asıllı diplomat ve I. Faruk'un yaveri İsmail Şirin ile evlendi. Çiftin bir kızı bir de oğlu oldu. 1952’de ağabeyi Kral Faruk tahttan indirilip sürgüne gönderilince cumhuriyet ilan edildi ve kraliyet ailesi ülke dışına çıktı. Ancak ailesinin aksine Fevziye doğup büyüdüğü Mısır’da kalmayı tercih etti. Kalan ömrünü İskenderiye ve Kahire'de geçirdi. 1994'te eşi, 2009'da ise kızı Nadia öldü. Dünyalar güzeli Mısır prensesi Fevziye'nin ihtişamlı ve acıklı hayatı çok sevdiği İskenderiye’de 2 Temmuz 2013’de 94 yaşında sona erdi.
Fevziye, henüz 6 yaşındayken yollarının ayrıldığı Şehnaz'la yıllar sonra İsviçre'de bir-iki kez bir araya geldi. Ancak bu görüşmeler hiç de Fevziye'nin beklediği gibi ilerlemedi. Kızı Şehnaz, annesine karşı mesafeliydi. İkili birkaç kez görüştükten sonra bir daha hiç bir araya gelmedi.
Güzelliğiyle herkesi büyüleyen Fevziye Fuad, yıllarca eski kocası yüzünden ilk kızına hasret bir şekilde yaşadı. Kızıyla tekrar bir araya gelme şansı yakaladığında ise Şehnaz'ın kendisiyle bir bağ geliştirmeye hevesli olmadığını fark etti ve durumu kabul etti. Yaşadığı bu büyük acıya rağmen ise hiçbir zaman pes etmedi. Fevziye, yaşadığı zorluklara rağmen kararlı duruşu ve güçlü karakteriyle günümüzde de birçok kadına ilham kaynağı olmayı sürdürüyor.