03.02.2022 - 07:00 | Son Güncellenme:
Fatma Gülçin Kabasakallı
Türkiye ile Ermenistan ilişkilerinin normalleşmesine yönelik olarak hızlı bir diplomatik süreç yürütülürken, dün itibariyle iki ülke arasında ilk ticari uçuşlar da başladı. Ermenistan ile Azerbaycan arasındaki Dağlık Karabağ savaşı sonrası yeniden şekillenen bölgesel dengeler, Erivan ile Ankara’nın aralarındaki meseleyi doğrudan ve üçüncü tarafların aktif dahli olmadan ele almasıyla farklı bir boyuta doğru evriliyor.
2009’da Zürih Protokolü’yle başlayan ancak daha sonra kesintiye uğrayan iki ülke arasındaki diplomatik ilişkilerin yeniden tesisi, bugün sadece Ankara ile Erivan değil, Azerbaycan, Rusya, Fransa, ABD, Avrupa Birliği ülkelerinin bölgesel pozisyonlarını da etkileyecek güce sahip olabilir. Normalleşme sürecini Milliyet'e anlatan Fatih Ceylan ve Richard Giragosian, iki ülke arasında diplomatik ve ekonomik ilişkilerin gelişmesinin, bölge üzerinde önemli etkileri olacağını vurguladı.
‘BU SÜREÇTE HER ŞEY YENİ!’
(Richard GİRAGOSİAN – Bölgesel Araştırmalar Merkezi Direktörü)
“Bugünkü süreç, ikinci raunt. ‘Protokol süreci’nden alınan derslerin ardından yeniden diplomatik ilişki kurma süreci... Ancak bu süreçte şu an ‘her şey yeni’ diye-bilirim. İki önemli fark var. İlk olarak, Ermenistan yönetimi yeni ve farklı bir hükümet. Paşinyan, Haziran 2021’de tekrar seçildikten sonra kendinden çok daha emin. Erken seçimlerden yenilenmiş bir yetki alan Başbakan Paşinyan ve Ermenistan, Türkiye’de birçok kişinin düşündüğünden çok daha güçlü konumda. Bu yüzden muhalefet veya normalleşmeye karşı herhangi bir tepki eskiye kıyasla çok daha az. İkinci önemli fark ise Azerbaycan... Azerbaycan, normalleşme sürecinin ilerlemesine izin vermeye çok daha istekli. Üçüncüsü ise, Ankara’da yeni bir siyasi irade söz konusu.
Diplomatik hız baş döndürdü: Diplomatik ilişkilerin yenilenme sürecinin şaşırtıcı biçimde çok hızlı olduğunu gördüm. 10 gün içinde özel elçiler atandı ve ardından ilk görüşme gerçekleşti.
Arabuluculuğa ihtiyaç yok: İlk görüşmenin stratejik olarak Moskova’da yapılmasıyla, Rusya’nın herhangi bir endişe duymadan sürecin paydaşı olması amaçlandı. Bu, Washington ya da Brüksel tarafından empoze edilen bir normalleşme süreci değil. Azerbaycan bile doğrudan müdahil değil. Bu açıdan çok daha gerçekçi.
Önümüzdeki dönem ne getirecek?: Sürecin Ermenistan-Türkiye’den daha büyük bir resmi barındırdığını düşünüyorum. Bu süreç, savaş sonrası istikrarın da bir parçası. Türkiye’de de hem jeopolitik hem de siyasi olarak yıldızların yeniden hizalandığını düşünüyorum… Farklılıklarımızdan çok daha fazla ortak noktalarımız var.”
‘BÖLGESEL ÖLÇEKTE DÜŞÜNMEK GEREK’
(Fatih CEYLAN - NATO eski Daimi Temsilcisi)
“Bu sürecin, geçmiş yıllardan farkı, şimdi Karabağ’ın tekrar fiili olarak Azerbaycan’ın hakimiyetine geçmiş olması. Her iki taraf da gerek Moskova’yla yaptıkları temaslarda gerekse AB ile olan ilişkilerinde olası bir kalıcı barışın kapısını araladı. Türkiye de bu sürece destek verdi. Dolayısıyla Türkiye, Azerbaycan-Ermenistan arasındaki diyalogun ilerletilmesi ve bölgeyi de esas alan kalıcı bir düzenleme yapılması önemli hale geldi. Güney Kafkasya’da kuzey-doğu istikametinde kalıcı bir barış, istikrar ve huzur ortamının oluşması hem Türkiye hem de diğer bölge ülkelerinin çıkarına olabilir.
ABD ve Rusya’nın pozisyonu: Daha önce Rusya, sürüncemede kalmış bir ihtilafın, kendi aleyhine olabilecek yönde gelişmesini arzulamamıştı. Ama bu sefer artık Rusya da oradaki varlığını, daha güneye yani Laçin koridoruna inerek, barışı koruma birlikleri göndererek iyice pekiştirdi. O yönden Rusya’nın artık endişesi kalmadı. ABD’nin ise bu sürece karşı doğrudan cephe alacağını düşünmüyorum, zaten Minsk Grubu’nun da içinde. Amerikan çıkarlarını ters yönde etkileyecek bir gelişme değil bu.
Bölgesel entegrasyon modeli: Bunu (normalleşmeyi) bölgesel ölçekte düşünmek lazım. Sadece Türkiye-Ermenistan arasında bir normalleşme sürecine indirgememek lazım. Moskova’da Putin, Aliyev ve Paşinyan arasında yapılan toplantı sonrasında yayınlanan bildiride de bölgesel entegrasyona dönük bir anlayış var… Güney Kafkasya’daki normalleşmenin bir ayağı Türkiye-Ermenistan arasındadır. Bunun Azerbaycan-Ermenistan arasında imzalanacak kalıcı barışla güçlendirilmesi, diğer bölge ülkeleriyle geliştirilecek iş birliği modelleri üzerine inşa edilmesi lazım. Bölge ülkeleri, aralarında ortak payda oluştururlarsa, bunun yaşama şansı daha yüksek olur.”