29.09.2010 - 11:31 | Son Güncellenme:
Özlem Şahin Şakar
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Gazze’ye yardım götüren konvoya düzenlenen saldırıyla ilgili olarak, "Türk Cumhuriyet tarihinde ilk kez düzenli (muvazzaf) bir ordu, Türk vatandaşlarını öldürdü. Bu elbette Türk kamuoyunda büyük tepkiye neden oldu, çünkü biz İsrail’le savaşta değildik" dedi.
Bakan Davutoğlu, New York’taki temaslarının ardından geldiği Boston’da, Harvard Üniversitesi John F. Kennedy Yönetim Okulunda verdiği konferansta öğrencilerin sorularını da yanıtladı.
-MAVİ MARMARA SALDIRISI- Dışişleri Bakanı Davutoğlu, İsrail’in Gazze’ye yardım götüren konvoya saldırısı kapsamında Türk kamuoyunun görüşlerinin dış politikayı nasıl şekillendirdiğine yönelik bir soru üzerine, "Eğer demokratik bir ülkeyseniz, kamuoyunun bazen olumlu bazen de olumsuz etkilerini kabul etmek zorundasınız. Biz de halkımızın duygularından bağımsız değiliz" dedi.
Bu kapsamda bir örnek vermek istediğini söyleyen Davutoğlu, Türkiye ve Suriye arasında ailelerin iki ülkenin sınırları çizildiğinde bölündüğünü, 10 yıl önceye kadar bu durumun devam ettiğini anlattı. Bu durumu değiştirdiklerini, artık her gün yüzlerce Suriyelinin Halep’ten Gaziantep’e geldiğini ve akşam eve döndüğünü, aynı şekilde yüzlerce Türkün de Gaziantep’ten Halep’e gittiğini ve çok mutlu olduklarını söyledi.
Mavi Marmara saldırısının Türk kamuoyunu olumsuz etkileyen bir olay olduğunu belirten Davutoğlu, "Öncelikle kamuoyu ne düşünürse düşünsün, vatandaşlarının hakkını korumak bir devletin sorumluluğudur" dedi.
Dokuz kişinin sivil bir konvoyda, uluslararası sularda öldürüldüğünü hatırlatan Davutoğlu şöyle konuştu: "Türk Cumhuriyet tarihinde ilk kez, düzenli (muvazzaf) bir ordu Türk vatandaşlarını öldürdü. Bu elbette Türk kamuoyunda büyük tepkiye neden oldu, çünkü biz İsrail’le savaşta değildik. Bu gemi İsrail toprağını ihlal etmedi ya da İsrailli vatandaşlara zarar vermedi. Ayrıca bu gemide sadece Türk yoktu, 30’dan fazla ülkenin vatandaşı vardı. Bu Türk kamuoyunda büyük bir şok yarattı.
Vatandaşlarımızın ne gerekçeye dayanarak öldürüldükleri konusunda hem İsrail’e hem de uluslararası topluma soru sormak devlet sorumluluğumuz." Türkiye’nin ve liderlerinin kamuoyunun duygularını bilmesine karşın bu olay karşında hissi tepki vermediğini ve uluslararası hukuk yöntemlerini kullandığını vurgulayan Davutoğlu, olayın ardından hemen New York’a geldiğini ve BM Güvenlik Konseyi’ni acil toplantıya çağırdığını, uluslararası soruşturma talebinde bulunduğunu, uluslararası hukukun devreye girmesini istediklerini söyledi.
Bu olayda kamuoyu nedeniyle tamamıyla hissi bir dil kullanmadıklarını yineleyen Davutoğlu, "Biz uluslararası hukukun sınırları içinde çalışıyoruz ve vatandaşlarımızın haklarını savunmaya devam edeceğiz" dedi.
Bir başka soru üzerine Davutoğlu, Gazze’ye giden insani yardım konvoyunda sadece sivil toplum örgütü temsilcilerinin bulunduğunu, konvoyla Türk hükümeti arasında kesinlikle bir bağ olmadığını, bazen İsraillilerin sanki Türkiye bu konvoyu göndermiş gibi suçlamalarda bulunduğunu söyledi.
Davutoğlu, "Hayır, biz demokratik bir ülkeyiz. Eğer sivil toplum örgütleri bir girişimde bulunurlarsa biz bunu durduramayız. Ben bunu bir Avrupalı meslektaşıma da sordum ’Sizin ülkenizden böyle bir sivil konvoy (Gazze’ye) gitseydi siz bunu durdurabilir miydiniz’ diye. Hayır deyince, ’O zaman bizden bunu nasıl beklersiniz, biz sizden daha mı az demokratiğiz, daha mı az hassasız’ diye sordum" dedi.
-"BUGÜN GAZZE’DE 1,5 MİLYON İNSAN AÇIK CEZAEVİNDE YAŞIYOR"- Filistin sorununun geleceği ve Türk dış politikasıyla ilgili bir soru üzerine de Davutoğlu, Türk dış politikasının tutarlı ilkelere bağlı olduğunu söyledi.
Ortadoğu barış süreci kapsamında İsrail-Suriye ayağının yeniden canlandırılmasının ve Türkiye’nin yeniden bu konuda rol alması gerektiğinin konuşulduğunu söyleyen Davutoğlu, Türkiye’nin, barış vizyonunu kabul eden herkesle çalışmaya hazır olduğunu vurguladı.
"Filistin halkı yeterince acı çekti. Bugün Gazze’de 1,5 milyon insan açık cezaevinde yaşıyor" diye konuşan Davutoğlu, İsrail’in Aralık 2008’teki Gazze bombardımanı sırasında sivillere fosfor bombası kullandığını, orada çocukların öldüğünü söyledi. Davutoğlu, "Bu kabul edilemez, ne devletler ne de sivil toplum örgütleri olarak bu trajediye sessiz kalamayız" dedi.
Filistin meselesinde uluslararası dayanışmaya ihtiyaç bulunduğunu söyleyen Davutoğlu, "Yeter artık, Filistin sorunu dünyada herşeyi etkiliyor, iki devletli çözüm olmalı" ifadesini kullandı. Filistinlilerin kendi ülkelerinde tam egemenlikle, içinde Doğu Kudüs’ün de yer aldığı topraklarda yaşamaya hakkı olduğunu vurgulayan Davutoğlu, "Yahudi yerleşimi bir kere kendi başına yasadışı" diye konuştu.
"Eğer barış yönünde bir vizyonumuz varsa ona ulaşabiliriz, ama bazı ülkelerin diğerlerinden daha fazla hakkı olduğuna inanıyorsak, o zaman barış yapmak zordur" diyen Davutoğlu, şunları kaydetti: "Artık daha fazla yol haritasına ihtiyacımız yok. Bizim yolun sonuna ihtiyacımız var, peki bu yolun sonu nedir? Ortada net bir vizyon olmalı ve Filistin halkının haklarına saygı gösterilmelidir." Türkiye için arabuluculuğun elbette önemli olduğunu, ama bundan daha önemli olan şeyin arabuluculuğun amacı olduğunu ifade eden Bakan, Türkiye’nin amacının da barış olduğunu söyledi. Kısa dönemde iyimser olunamayacağını belirten Davutoğlu, aynı zamanda uluslararası toplumda Filistin’de mutlaka bir çözüm olması yönünde bir farkındalık bulunduğuna dikkati çekti.
-ERMENİSTAN’LA İLİŞKİLER- Bakan Davutoğlu, Ermenistan’la ilişkiler ve Ermeni sorunuyla ilgili bir soru üzerine, 2003 yılında Ermenistan’la ilişkileri iyileştirme kararı aldıklarını söyledi. Türk hükümetinin 2003 yılında hava sahasını ve havalimanlarını Ermeni uçuşlarına açtığını kaydeden Davutoğlu, 2005 yılında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın o dönemki Ermenistan Cumhurbaşkanı Robert Koçaryan’a "ortak tarihi komisyon" kurulması konusunda mektup yazdığını, bu mektubun Meclis tarafından da desteklendiğini söyledi.
Türkiye ve Ermenistan’ın 2007 yılında İsviçre’de görüşme sürecine başladığını ve geçen yıl da karşılıklı protokoller imzaladıklarını anımsatan Davutoğlu, protokollerin hala geçerli olduğunu, hem Türkiye’de hem de Ermenistan’da siyasi zorlukların bulunduğunu, ama bu süreci tamamlamaya çalışacaklarını kaydetti. Ortada bir statükonun bulunduğunu, Türkiye’nin bunu iç politikadaki riske rağmen değiştirmeye çalıştığını kaydeden Davutoğlu, hükümetin hem Ermenistan hem de Kıbrıs politikalarını değiştirdiğini söyledi.
-"TÜRKİYE-ERMENİSTAN İLİŞKİLERİNİN HER YERDE NORMALLEŞMESİNİ İSTİYORUZ"- Davutoğlu, "Biz Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin dünyanın her yerinde, sadece Türkiye ve Ermenistan arasında değil, Boston’da, California’da, Arjantin’de, Paris’te, nerede Türk ve Ermeniler beraber yaşıyorlarsa orada normalleşmesini istiyoruz" dedi.
Pekçok milletin aralarında geçmişte sorunlar yaşandığını, ancak önemli olanın bu sorunların nasıl çözümlenmesi ve bu acının nasıl paylaşılması gerektiği olduğunu söyleyen Davutoğlu, "Bizim istediğimiz adil bir bellek, tek tarafın hikayesi değil, iki tarafın hikayesi" diye konuştu.
Türk-Ermeni ilişkilerinin bin yıla dayanan bir geçmişi olduğunu ve iki halkın asırlarca beraber yaşadıklarını kaydeden Davutoğlu, 19. Yüzyılın ortalarına kadar etnik kimliğe dayalı olarak iki toplum arasında bir ihtilafın yaşanmadığını, Türkiye’nin hiçbir kentinde Ermeni gettolarının bulunmadığını, Ermenilerin yaşadıkları semtlerin son derece iyi yerler olduğunu anlattı.
"Bizim için Ermeni demek komşu demek, bazen komşulardan da daha yakın olundu" diye konuşan Davutoğlu, küçüklüğünde kendi oturdukları tarihi evin kapısını bir Ermeni ustanın yaptığını, Ermenilerden her zaman iyi şekilde söz edildiğini anlattı. Dünyada milliyetçiliğin yükselmesiyle birlikte bu trajedilerin yaşandığını ifade eden Davutoğlu, Türk tarafının acıları paylaşmaya hazır olduğunu, ama Türkiye’yi, 900 yıllık Türk-Ermeni ilişkilerini ve Türklerin aynı dönemde Kafkaslar’da, Balkanlar’da yaşadıkları kayıpları görmezden gelerek bu konuda suçlamanın yanlış olduğunu belirtti. Türkiye’ye Balkanlar’daki, Kafkaslar’daki etnik çatışmalardan kaçarak sığınan pek çok insan olduğunu vurgulayan Davutoğlu, bütün bunlar nedeniyle Türkiye’nin Balkan ülkelerini, Rusya’yı suçlamadığını anlattı.
Türk tarafının tarihi paylaşmaya ve tartışmaya hazır olduğunu söyleyen Davutoğlu, "Ama kapılar kapanmasın. Suçlamak yerine dinlemek gerek" dedi.
Türkiye ile Ermenistan arasındaki ilişkilerin iki ulus devlet olarak da normalleşmesi gerektiğini söyleyen Davutoğlu, Türkiye’nin bu ilişkileri, Suriye ve Yunanistan’la yaptığı gibi geliştirmek istediğini belirtti.
Davutoğlu, şöyle konuştu: "Biz bunu yapacağız, Ermenistan’ın giderek yoksullaşmasından üzgünüz, çünkü o bizim komşumuz, biz birlikte çalışmak istiyoruz ve işbirliği yapmaya hazırız. Bu protokolleri de o yüzden imzaladık. Ama bu normalleşmenin sürdürülebilir olması için, karşılıklı toprak bütünlüğüne ve beraber yaşama saygıya dayalı yeni bir Kafkasya olması ve Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki ilişkilerin normalleşmesi gerekir." Bakan Davutoğlu, "Birgün eminim Kars’tan yola çıkan bir araba önce Erivan’a oradan da Bakü’ye gidecek, bizim vizyonumuz bu" dedi. Davutoğlu konuşmasında, "Ama tabii aynı zamanda Ermenistan, Azerbaycan’la barış yapmaya hazır olmalıdır. Ermenistan Azeri topraklarının yüzde 20’sini işgal ediyor. Bu barış projesi bugün ya da yarın her yerde gerçekleşecek, bunu başaracağız" ifadesini de kullandı.
-ORTA ASYA- Davutoğlu, Türkiye’nin Orta Asya ve Avrasya’ya yönelik politikalarıyla ilgili bir soru üzerine da, daha bugün birkaç saat önce Kazak Dışişleri Bakanı ile telefonda konuştuklarını, Türkiye’nin Orta Asya ülkeleriyle tarihi bağları olduğunu söyledi.
ABD’den dönüşünde birkaç saat Ankara’da kaldıktan sonra Kırgızistan’a gideceğini anlatan, Türkiye’nin Türk dili konuşan bu ülkelerle son derece yakın bağları ve ilişkileri olduğunu vurgulayan Davutoğlu, bu ülkelerin Avrupa’ya yönelimlerinin ve istikrar içinde kalmalarının son derece önemli olduğunun altını çizdi.
-PAKİSTAN- Sel felaketinden büyük zarar gören Pakistan’a yardımlarla ilgili bir soru üzerine ise Davutoğlu, "Bu bir insani trajedi" dedi.
BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun’un sözlerini yinelemek istediğini belirten Davutoğlu, Pakistan’daki afetin 2005’teki tsunami felaketinden ve Haiti depreminden çok daha büyük bir felaket olduğunu söyledi.
Pakistan’da kötü koşullar altında yaşayan ve evlerini kaybedenlerin sayısının belki de 20 milyon olduğuna dikkati çeken Davutoğlu, Türkiye’nin ilk günden itibaren Pakistanlıların yardımına koştuğunu, Türkiye’de bir ayda sadece halk arasında düzenlenen kampanya sonucunda 140 milyon dolarlık yardım topladıklarını kaydetti.
Dışişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Büyükelçi Engin Sosyal’ın BM’nin Pakistan’a yardımlardan sorumlu özel temsilcisi olarak atandığını yineleyen Davutoğlu, Türkiye’nin yardımlarının süreceğini, Pakistan’la Türkiye arasında güçlü bağların olduğunu, Pakistan’a hizmet etmenin Türkiye’ye hizmet etmek anlamına geldiğini ifade etti. BM’nin bu konuda elinden gelenin en iyisini yapmaya çalıştığını belirten Davutoğlu, Pakistan’a daha çok yardımın daha organize şekilde yapılması gerektiğini sözlerine ekledi.
Bu arada Davutoğlu Harvard Üniversitesinde gün boyunca yetkilerle, akademisyenlerle ve bu üniversitede okuyan Türk öğrencilerle görüşmeler yaptı.
Davutoğlu’nun bugün Boston’da Türk ve Balkan dernek temsilcileriyle de görüşmesi bekleniyor.